


İşgal gibi...
Dünkü SABAH/İstanbul, semt pazarlarının kuralsızlığını ve özellikle de pisliğini anlatıyordu.
- Pislik...
Gittikçe büyüyor.
Arazilerimizi gasbeden, ağaçlarımızı yakan, suyumuzu elektriğimizi çalan... üstelik damak tadımızdan müzik zevkimize kadar İstanbulluluğu tanınmaz hale getiren acayip insanlar güruhu, bir de tepemize pisliyor.
İsimleri de gariban.
Öyle mi?
*
Bu garibanlar, bir de piknik modası'na daldılar.
Çoluk çocuk, konu komşu, hepsi birden minibüslere dolup, çayır çimen ve ağaç altlarına yayılıyorlar.
Dolmalar, yumurtalar, börekler, kavunlar, karpuzlar, şişeler şişeler...
Afiyet olsun ama.
Çöplerini ve hatta kakalarını ortada bırakıp gidiyorlar.
Şehrin göbeğinde ne kadar yeşillik varsa, her taraf pislik içinde.
Yani, tam manasıyla kafamıza ediyorlar.
Nedir?
İşgal altında mıyız?
*
Bunların bir üst sınıfı, yani biraz okumuşu ya da zengini, İstanbul sahillerine teknelerle pislik akıtıyorlar.
Boğaziçini kokutmayı bile başardılar.
Ta İstinye'den Bebeğe, Arnavutköye kadar, bütün bir şerit, kuralsız bir marina olmuş... Burnunuzu kapatarak geçiyorsunuz...
Öyleyse niye adam gibi bir proje olan legal marina'lara izin vermedik?
Şimdi iyi mi oldu?
Alt yapı yok... Kanalizasyon yok... Kontrol yok, disiplin yok, nizam ve intizam yok. Atış serbest.
Bunların getirdiği pisliğe, zavallı Boğaz Akıntısı bile mağlup...
*
Bu sahillerden, Başbakanlar geçer, Bakanlar geçer, Cumhurbaşkanı bile geçer.
Nedir bu koku diye kimse sormaz mı?
Çevre yollarından geçerken, -sağlı sollu- piknikçilerin bıraktığı iğrenç manzarayı kimse görmez mi?
Nerde İstanbul milletvekilleri?
Nerde çevreciler?
Nerde İnsan Hakları Örgütleri?
İstanbul işgal altındadır.
Kültürüyle birlikte tabiatı da çürütülmüştür.
*
Hayret bir şehir.
Çünkü beri tarafta da uygarlık saçan kaliteli kalabalıklar, tertemiz insanlar, titiz ve duyarlı aileler...
Seviyeli siteler.
Bakımlı mahalleler.
Ama işgalcilerin, bunlardan öğreneceği bir şey yok... Sabun'la bir tanışmıyorlar... Yaşama hakkımızı gasp için gelmişler İstanbul'a...
Aynı parkları paylaşıyoruz.
Biz temizliyoruz, onlar kirletiyorlar.
Belediyelerin başa çıkabileceği bir iş değil bu... Hadlerni bildirmek lâzım.
*
İstanbul, bu işgale tam 40 yıldır katlanır durur.
Terbiyeli insanlar, terbiyesizlere sürekli teslim olur.
Hayır... Böyle gitmez.
Sivil Toplum Örgütleri'ni de yanımıza alarak, bir mücadele başlatmalıyız.
Birlikte yaşamak mümkün değil.
İstanbul ya Medenilerin olacak, ya da Bedevilerin.
Hatta Bedevilerin terbiye edilmişlerine de razıyız.