6'lar olarak başlayan beraberlik 40 küsur yıl sonra 30'lar Avrupası'na dönüşecek mi?
Bunun gerçekleşmesi o kadar kolay değil. 6'larla yola çıkıp 12'ler Avrupası'na varabilmek için tam çeyrek yüzyıl geçmesi gerekti.
Geçmişinde peyderpey genişleyen ve 21'inci yüzyıla ancak 15 üyeyle giren Avrupa Birliği birdenbire iki katına nasıl çıkacak? Sovyetler Birliği'nin dağılıp Doğu ve Orta Avrupa'daki dengelerin altüst olması kuşkusuz genişlemeyi kolaylaştıran bir faktör; fakat bir de bu işin maliyeti var. Büyümek para işi ve Avrupa'da bu para yok. Önümüzdeki dönemde genişlemenin mali defterlerini önlerine çektiklerinde ilk fark edecekleri bu olacak. İlk grup yeni üyenin katılımı için bile gerçekçi tarih 2005, çünkü AB bütçesi daha öncesine izin vermiyor. Bu gruptakilerin sayısı ise beşi, bilemediniz altıyı geçmiyor.
Türkiyeli veya Türkiyesiz, Avrupa Birliği'ni bekleyen ani değil peyderpey genişleme. Avrupa Birliği'nin zihinsel labirentlerindeki oklar muhtemel yeni AB üyelerini altı grupta işaretliyor:
Birinci grupta entegrasyonu en kolay beş ülke var. İkinci grupta Doğu Avrupa'dan beş ülke daha var. Anca Romanya ve Bulgaristan'ın bunlardan ayrı ele alınıp bir üçüncü grup oluşturmaları sürpriz olmaz. Dördüncü grup değilse de ayrı bir kategori olarak düşünülen Türkiye bunların ardından sıralanıyor. Beşinci genişleme grubu ise Batı Balkanları kapsıyor. Nihayet altıncı grupta Ukrayna ve Moldava çıkıyor karşımıza.
Avrupa Birliği bundan 20 yıl önce kendi içinde karar alıp bunları aynı anda tüm üyelerinde uygulayan bir grup ülke görünümündeydi. Bugün ise Euro'ya katılanları ayrı, Schengen'i uygulayanlar ayrı, ortak dış güvenlik politikası uygulayanlar ayrı gruplaşmalar içinde. Böyle bir tabloda istenirse Türkiye'ye yer açılması daha kolay.
Avrupa Birliği'nin üç büyükleri olan Fransa, İngiltere ve Almanya Türkiye'nin aday ülke ilan edilmesi yönünde eğilim bildiriyorlar. Bu doğrultuda karar alınması ise sanıldığı gibi APO'nun idamına değil, Kıbrıs meselesine bağlı olarak Yunanistan'a endeksli.
Kıbrıs konusunda öyle bir noktadayız ki bundan sonra nereye doğru gidileceği hiç belli değil. Gerek Türk, gerekse Rum tarafı gidilebilecek en uç noktaya geldiklerine göre artık iki tarafın da aldıkları pozisyondan ileri doğru adım atmaları mümkün olamaz. O halde akla yakın gelen ihtimal, iki tarafın da eş zamanlı olarak geri adım atmaları.
Bekleyip göreceğiz. Önümüzde Türkiye'nin adaylık meselesine açıklık getirecek olan Aralık ayındaki AB Helsinki zirvesine kadar zaman var. Kaldı ki Avrupa'nın peyderpey genişleme tarihinden bakıldığında Helsinki Türkiye-AB ilişkilerinde geri dönüşsüz bir kırılma noktası olmayabilir.