kapat

21.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


İnsan canından kıymetli granit!..

Yere döşenmiş üç granit parçasını savunuyorlar.. İnsan canı karşılığında.. Koskoca bir mahallenin güvenliğini hiçe sayarak..

Ve bunun adı, hainlik değil çevrecilik..

Sevsinler..

Medyada kopan gürültüleri okuyunca "Bu iş böyle okumakla olmaz" deyip gidip görmeye karar verdim..

Gittim.. Gördüm.. Tüylerim ürperdi..

Galata Kulesi'ne giden yola girdik.. Bu yol üç şerite yakın.. Birisini esnaf park yeri diye kullanıyor. Kulenin tam dibinde bu yol iki metreye iniyor. Yani tek şeride.. Ve tek şeride indiği yerde iki yönlü oluyor. Yani geliş gidiş tek şeritten.. Biri geçerken öbürü bekleyecek. Bir kitlendi mi, açabilene aşk olsun..

Neden böyle olmuş?.

Çünkü.. Çünkü kulenin etrafında tam bir tur yapan yol kapatılmış. Kulenin öte yanına rant getirecek kafeler yapmışlar. Bunların önünü granit yaya yolu döşemişler..

Şimdi mesele sadece kuleye geliş gidiş olsa.. Tamam.. Gezmeye gelenler biraz beklesin..

Ama öyle değil..

Bu iki metrelik tek şeritli yol, koskoca bir mahallenin İstanbul kenti ile tek motorlu araç bağlantısı..

Mahalleden Karaköy'e iniş var, ama merdiven.. Yol değil.. Araçlar kullanamaz.

Yol sadece yukarda..

Şimdi bakın gidiş geliş tek şeritle kente bağlanan bu mahallede neler var:

Beyoğlu Hastanesi.. St. George Hastanesi.. Avusturya Lisesi ve pek çoğu bir kibritte yanmaya hazır bir yığın tarihi bina ve yüzlerce mesken..

Tek şeritte trafik kitlendi mi, ambulans bekler, itfaiye bekler, polis bekler..

Ve bu tek şeritin yakın blançosu..

Kalp krizi geçiren bir hasta ambulansta ölmüş beklerken..

Bir kadın ambulansta doğurmuş, beklerken..

Bir vatandaş yangında ölmüş, itfaiye bir türlü giremezken..

Şimdi iki çözüm var, görünüşte..

Galata Kulesi'nin tamamı yeniden yapılmış, artık eskiliği kalmamış (Böyle olduğunu 1 Nolu SİT kurulu da kabul ediyor) merdivenlerini az ileri yer kaydırıp, yolu, geliş gidiş birbirini engellemeyecek şekilde iki şeride çıkarmak..

SİT Kurulu tutucu.. "Eski değil bunlar. Eskiliği kalmamış, ama yerinde kalsın" diyor. Mısır, baraj yüzünden, dünyanın en eski, en güzel, en ünlü tapınağının tamamını taşıdı, biz bir boktan merdiveni tartışıyoruz, can pahasına.. İşe bakın.

İkinci çözüm..

Granit yaya yolu üzerinde, aynen İstiklal Caddesi'nde olduğu gibi, yayaların yolundan küçük mantarlarla ayrılmış, bir bypass yapmak..

Bu mantarlar hem yayalara uyarı görevi yapacak, hem de burası trafiğe açıldığında, park yeri olarak kullanılmasını önleyecek.

Bu çözümü Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü kabul etmiş ve 3.5 metrelik bypass yolunu karar alıp, Büyük Şehir'e 5 Kasım 1998'de göndermiş. Ama Büyük Şehir "Çevreci" terörü korkusundan bu kararı hala uygulayamıyor..

Şimdi gazeteci olarak, böyle bir durumda, kimin yanında yer alırsınız, söyler misiniz?..

Üç paralık graniti korumak, ya da tarihi hiçbir özelliği olmayan bir merdiveni iki metre kaydırmamak için binlerce insanın canını tehlikeye atan, iki hastane ve bir okulun yolunu kesen, itfaiye, ambulans ve polis arabalarına "Dur" diyen bu çağdaş Deli Dumrullar gelsinler, yerinde tartışsınlar benimle..

El insaf!.. Benim lafım İstanbul Valisine,

Sayın Vali,

İl İdaresi yasası size olağanüstü yetkiler veriyor. Bu yetkiyi kullanın. Önce bizahmet Kule'yi benim gibi ziyaret edip durumu gözlerinizle görün..

Sonra karar verin.. Granit mi değerli, insan canı mı?..

İşin bir de güvenlik yanı var.

Gidiş gelişi tek şeritten yapılan bu mahallenin bu tek şeridine bir kamyon devirip, içeri bir teneke benzin dökerseniz, tarihin en büyük terör eylemini beş dakikada gerçekleştirirsiniz..

Böyle bir duruma güvenlik açısından göz yumulur mu?.. Yumulabilir mi?..

On para etmez, ne güncel, ne tarihi değeri olmayan bir merdiven.. Beş paralık üç granit karoya karşılık binlerce insanın canı..

Derhal, ama derhal müdahele etmeniz gerekiyor, Sayın Valim..

Dışarda oturup ahkam kesmek ne kolay..

Bunları yazanlar, abesi savunanlar, o mahallede otursalar, ya da Allah göstermesin can pazarında ambulans içinde o hastane yollarında bir kez bekleseler, neler yazarlardı acaba?..

Ortaköy'de orta oyunları..

Birileri gene Ortaköy'le oynamaya başlamış.. Sevgili Dostum Yusuf Namoğlu ile buluşup el sıkışamadık henüz.. O Ortaköy'ün belediye başkanı.. Ben fahri muhtarıyım.. Üstelik 40 yıllık da dostuz.. El altından haber gönderiyor bana.. Kırgınmış..

Niye?..

"Namoğlu benim yakın arkadaşım ama, ben başarılı çalışmalarını yakından izlediğim Ayfer Atay'a oy vereceğim" diye yazmıştım ya.. Küsmüş..

Dostlukların içimdeki doğruları söylememe engel olacağını düşünenler son günlerde durmadan küsmeye başladılar bana.. Bu yüzden Namoğlu'nu da yadırgamadım.

Gün gelir, mertliğin yakalalıktan değerli olduğunu anlar..

Demem o değil..

Demem, sadece Namoğlu'na da değil..

Beşiktaş belediye başkanı ile birlikte, İstanbul ve Beşiktaş emniyet müdürlerine.. Beşiktaş kaymakamına.. Hepsine ortak bir lafım var..

Hiçbiriniz Ortaköy'ü benim kadar bilmezsiniz.. Hiçbiriniz Ortaköy'ü benim kadar yaşamadınız..

Ortaköy sadece İstanbul'da değil, dünyada benzeri olmayan bir yer..

Dün-ya-da ben-zer-i yok!!!!

Kazım, Los Angeles'dan geldi, 40 gün Türkiye'de tatil yapmak için.. Antalya, Side, Bodrum, Çeşme onu beklerken, 40 gün 40 gece Ortaköy'e takılı kaldı.. Yüzlerce kilometre sahili olan Los Angeles'ta da Ortaköy olmadığı için..

Burası İstanbul'un tek, ama tek hava alma yeridir, benzersiz.. Buraya sadece İstanbul değil, Türkiye'nin ve dünyanın her yerinden İstanbul'a gelenler de gelir.. Mevlana dergahı gibir Ortaköy.. Her cinsten, her yaştan, her millet, her inançtan insan gelir.

Kafeleri, barları, lokantaları, meyhanelerinin yanında, kitapçıları, plakçıları, minik galerileri, antikacıları, eskicileri, gümüşçüleri, dövmeci ve falcıları ile, 24 saatin nerdeyse 20'sini uyanık yaşayan bir meydandır orası.. Kumrucusu, kumpircisi, kestane, mısır, fındık, midye ve baloncusu ile..

En zengini de gelir, en fakiri de..

Muhteşem bir Balyan Usta Camii vardır, gerçekten gezilmeye değer bir minik kilisenin 50, bir türlü gezip görme fırsatı bulamadığım sinagogun 100 metre ötesinde.. Böylesine de bir hoşgörü tarihidir orası..

Ve Ortaköy, bir kültür, sanat, tarih ve eğlence, bir yaşam yeri olarak büyük bir denge içindedir..

Bu dengeye dokunmamak lazım..

Biri gelir sokağa konan masa ve sandalyelere kızar.. Biri gelir, tezgahları, gümüş tezgahlarını düşman ilan eder.. Kimi hafta sonları ocak yapıp gözleme satanlarla uğraşır..

Bırakın Ortaköy'ü kendi halinde..

Eğer burayı gözetmek istiyorsanız, devriye polisler koyun ki, yan kesiciler, çanta kapkaççıları korksun.. Belediye zabıtası dolaşsın ki, bir takım yanlış niyetli esnaf, halkın zararına bir şeyler yapmasın.. Hepsi o.. Hepsi o kadar..

Gerisine karışmayın..

Bırakın Ortaköy yaşasın.. Kendi dengesi, kendi güzelliği, kendi muhteşem emsalsizliği içinde..

Hoş geldin Namoğlu?..

Hoş geldin, yeni Beşiktaş emniyet müdürümüz!..

Ne olur "Hoş" geliniz!..

BİZİM DUVAR
Özal ne yaptı etti, gene gündeme parmağını soktu.

SEVDİĞİM LAFLAR
Ruh, vücuttan daha fazla hastalığa sahiptir.

Sürat felaket!..
Alman polisi, saatte 30 (Yazı ile otuz) kilometre hız yaptığı için bir konvoy halinde giden tüm arabalara ceza yazdı.

Konvoy bir cenazeyi izliyordu ve mezarlık içinde ilerliyordu.

TEBESSÜM
- Arabesk şarkıyı tersinden çalarsan ne olur?.

- Sevgilin geri gelir. İşin geri gelir. Rakın geri gider.

Mülkiye!..
Ertuğrul Özkök, mahalle üniversitesinden, Millenium Kampusu'na diye enfes bir yazı yazdı.. Bu ülkeye fevkalade parlak beyinler yetiştirmeye hazırlanan yepyeni üniversiteleri savunmak için.. Altına imza atarım..

Cumhuriyet'te bir başka Mülkiyeli Cüneyt Akalın alınmış, yanıt veriyor..

Efendim Mülkiye'ye nasıl mahalle üniversitesi dermiş?..

Sonra oradaki eğitimi anlatıyor.. Seha Meray'ları.. Yavuz Abadan, Bahri Savcı ve ötekileri..

Yahu Cüneyt..

Sana zarf ile mazruf farkını öğretmediler mi, Mekteb-i Mülkiye'de..

Ertuğrul, binadan söz ediyor, sen içindeki eğitimden..

Lafı niye saptırıyorsun?..

Tam bir mahalle okulu değil miydi Siyasal Bilgiler Fakültesi?.. Daracık yere sıkışmış.. Minnacık bir bahçe.. Yer darlığından dershane diye kullanılmaya başlayan minik konferans ve spor salonu ve tam bir lise binası gibi inşa edilmiş dershaneleri ile..

O kantine kantin diyorsan, sen kantin görmedin hayatında..

Eğitime gelice..

Palavrayı bırak.. Hepimiz orda okuduk.. Tabii değerli hocalarımız vardı.. Yüz yıllık mektebin hocası da mı olmasın..

Ama orda çağdaş üniversite eğitimi mi yaptık, ileri lise mi, doğru söyle..

Kelime kelime tercüme teksirler.. Kitap yoktu doğru dürüst yahu.. Tam lise düzeninde çoğu ezber sınavları?..

Bilgisayarın adı yoktu o günlerde.. Üç kitap bulmak için neler çekerdik.. Şimdi İnternet ile dünyanın en geniş kitaplıklarına giriyor isteyen..

Eğitimi ile, hocaları ile, kampusu ile Millenium Üniversiteleri devrine girdiğimiz gerçek..

Git Bilkent'i gez Ankara'da.. Sonra Siyasal'a uğra sıcağı sıcağına.. O zaman anlarsın Ertuğrul'un ne dediğini Cüneyt Kardeşim..

Keşke şimdi genç olsaydım.. Keşke bu Millenium Üniversiteleri'nden birinde okuma şansı olsaydı?..

Hiç kimse Mülkiye'yi benim kadar sevmesin.. Hiç kimse benim kadar Mülkiyeli olmakla gurur duymasın.. Ama gerçek gerçektir.. Palavraya gelmez.

Bugün gençleri..

Ne kadar talihli olduğunuzu bilseniz!..

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır