1.GÜN: Bugün 12.30'da doğdun. 9 ay annen senin için üzüldü, ben her ikiniz için titredim. Melek annen, 10 saat doktorların karşısında, yan odada pür heyecan bekleyen babanı çıldırtan, ağlatan sancılarla seni dünyaya getirdi. Bu seslerin yalnızca birini duymuş olsaydın, bunların hayatta hiçbir şeyle ödenemeyecek bir borç teşkil edeceğini yüz asır yaşasan unutamazdın. Bir gün babanı kaybedersen, Allah'ın yarattığı kadınların en iyisi olan annen için, çok fedakâr, çok sadık ol. Fakat bilmem ki o gün annen yaşar mı? Sen hayatın dikenli yollarının bir yolcusu olmazdan evvel biz ikimiz de ölürsek, sakın bizleri unutma...
3.GÜN: Baban hayatında çok alkışlar, şerefler, ihmal edilmeyecek muvaffakiyetler gördü. Fakat bunların hiçbiri bana senin henüz hiçbir şey söylemeyen küçük ağzına, yarı kapalı gözlerine, yumuk ellerine bakarken hissettiğim zevk ve saadeti vermedi.
6.GÜN: Dün gece bizi hemen hiç uyutmadın, sabaha kadar ağladın. Evvelce çocuk sesi işitince sinirlenen baban, şimdi eski itiyadını kaybetti. Ağladığın için merak ediyorum, fakat hiç sinirlenmiyorum. Hayatı hususiyesinde istiklalini hiçbir şeye feda etmemiş olan baban, şimdi senin esirindir.
9.GÜN: Baki Bey, eski bir an'aneye tebaen senin karşında ezan okumak ve sonra da kulağına ismini bağırmak istedi. Müsaade ettik. 20 sene sonra sen bu satırları okurken artık belki izi kalmayacak bu garip adetlere güleceksin.
32.GÜN: Bugün ikinci aya bastın. Şehirden bir fotoğrafçı getirtip iki fotoğrafını aldırdık. Boş zamanlarında bu resimlere bakacak, bu defteri okuyacak ve seni bu vakte kadar çok seven annen, baban artık başka bir dünyanın misafirleri olmuşlarsa, onlar için gözyaşı dökecek ve ümit ederim ki aynı zamanda onlara benzemeye çalışacaksın.
43.GÜN: "A", "o" gibi sesler çıkarmaya başladın. Belirli surette büyüyorsun. Afiyetle büyü yavrum. Senin ağzından çıkacak ilk sözleri sabırsızlıkla bekleyen annenin ve babanın en büyük emeli budur.
100.GÜN: Yüz gün yavrum... Kainatın ömründe erkamın en yüksek sıfırlarının bile bir nispeti kadar ehemmiyeti olmayan bu yüz takvim günü, senin ve bizim için ne kadar kıymetli. Ben ki artık hayatın meyil basamaklarını inmek üzereyim, ömrümde günlerin değil, saatlerin bile kıymeti vardır. Buna rağmen, seni çabuk büyümüş görmek için bunların bütün süratleriyle geçmelerini istiyorum. İnşallah bir gün saçlarımız ağarmış olsa da seni istediğimiz gibi göreceğiz.
136.GÜN: Her ihtimale mebni, belki bir iki gece başka bir dost evinde yatmak ihtiyacını hissedebileceğimi, kendisinden hiçbir şey saklamadığım annene söyledim. Endişesinden sabaha kadar uyumadı. Yalnız olduğum zaman her şeyi bilaperva karşılardım. Annem bana hayatı sevdirdi, sen hayata taptırdın. Şimdi sizlerden ayrılmak: bunun çok acı, çok feci bir şey olacağını düşünüyorum.
İttihat Terakki Hükümeti'nin 10 yıllık Maliye Nazırı, Türkiye'nin Lozan Konferansı'ndaki delegelerinden Cavit Bey'in, oğlu Şiar Yalçın için tam 603 gün boyunca aralıksız tuttuğu 2 ciltlik günlüğün son sayfasında bu not yazılıydı. (Şiar'ın Defteri. İletişim Yayınları. Ankara. 1995)
Cavit Bey, 1924 yılının 19 Haziran günü Gazi'ye suikast davasıyla ilgili olarak gözaltına alındı.
Bu son satırları, gözaltında tutulduğu Unkapanı Karakolu'nda yazdı.
İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Son ana kadar suçsuz olduğunu söyledi.
26 Ağustos 1926 günü son sözleri soruldu: "Hüseyin Cahit Bey'e söyleyin oğlumla eşimin gözlerinden öpsün" dedi.
O gün idam edildi.