kapat

21.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
COŞKUN KIRCA(ckirca@sabah.com.tr )


Fethullahçı tarikat

Medyalarımızın pek çok eksiği ve kusuru vardır. Fakat, her tarafıyla çökmüş olan siyasi sistemimiz içersinde yine de görevini yerine getiren iki kurumdan biri Silahlı Kuvvetler ise, diğeri de medyalardır. atv'nin Fethullahçı tarikati hakkında ortaya koyduğu inkârı mümkün olmayan olgular toplumu ve Devlet'i bu çok önemli konuda aydınlatmak ve harekete geçirmekte emsâlsiz değer taşıyor.

İrticaın siyasete girme yöntemi
Türkiye'de irtica öteden beri iki ayrı yöntem uygular. Bu yöntemlerin biri, açıktan siyasete girmek ve siyasi iktidarı bu yoldan ele geçirmektir. Kapatılan RP'nin ve şimdi de FP'nin tercih ettikleri yol budur. İrtica bu yolda yürürken, Cumhuriyet'in değişmez niteliklerinden biri olan lâikliği açıkça reddedemez. Bu sebeple sık sık takiyyeye başvurur. Fakat, bu yola başvuran mürteci, aynı zamanda kendi kitlesindeki imgesini muhafaza etmek zorunluluğunu hisseder ve bu sebeple gerçek yüzünü zaman zaman açığa vurur. Bu çelişkili davranışları sonunda siyasete ağırlık koymak isteyen mürteciyi ele verir ve mürteci Cumhuriyet'in yaptırımlarından kaçamaz. Nitekim, RP şıkkında böyle olmuştur; FP şıkkında da böyle olacaktır; olmalıdır.

İrticaın Devlet'e sızma yöntemi
İrticaın ikinci yöntemi, siyasete siyasi iktidarı ele geçirmek amacıyla girmek değildir. Bu ikinci yöntemi kullanan mürteci, siyasi iktidarı açık propaganda ve seçim yoluyla hedeflemez: İktidara devlet organlarına, idareye, yargıya, eğitime ve Silahlı Kuvvetler'e kendini gizleyerek sızmak suretiyle gelmeye çalışır. "İki adım ileri, bir adım geri!" yöntemi bu tür mürteci için partileşme yöntemine kıyasla çok daha verimli sonuçlar verebilir. Zira, tarikatçilik, toplum ve devlette mevcut hiyerarşiye paralel, gizli, fakat daha güçlü bir hiyerarşiye dayanır. Tarikatçi bir hâkim, savcı, memur veya subay, kanunun veya kanun ve nizama göre âmiri olan kişinin emrini dinlemez; tarikat hiyerarşisi içersinde kendisine emir verme durumunda olan kişinin emrini dinler ve bu davranışı dini bir görev sayar. Bugün bu tarikatçiler devletimizin her kanadını sarmıştır ve bunlar 28 Şubat süreci içersinde bile tasfiye edilemeyerek laik Cumhuriyet'e karşı mücadele yürütme imkânını bulabilmektedirler. Bunun tek istisnası Silahlı Kuvvetler'dir.

TSK'nin görevi
Silahlı Kuvvetler'in görevi, sadece kendisini gözü kör irticadan korumak değildir. Silahlı Kuvvetler'in Atatürk'ten aldığı görev, deleti ve tüm toplumu irticadan korumaktır.

Tarikatın son başarısı
atv'nin yayınladığı bantlar, irticaın siyasi iktidar mücadelesine girmesine kıyasla, takiyyeyi en ustalıklı seviyesine çıkararak devleti sızma suretiyle ele geçirme taktiğinin yıllardır çok etkili biçimde uygulanabilmiş olduğunu ispatlamıştır. Açıkça görülüyor ki bu taktiği uygulayan ve ilkesi resmileşmemek ve açığa çıkmamak olan tarikat şu ana kadar çok başarılı olmuştur.

Hakkındaki gerçekler ortaya çıkmaya başlamadan önce tarikat devlete sızmakta geçmişteki ilerlemelerine kıyasla pek hayati yeni bir ilerlemeyi bilançosuna kaydetmişti. Gerçekten, tarikat son zamanlara kadar siyasi partilere ve daha çok orta-sağ siyasi partilere sızmakta, bu partilerin liderlerinin oy goygoyculuğu yüzünden başarılı olmuştu. Fakat, tarikat son zamanlarda kendisine sol diyebilen bir partiyle çok sıkıfıkı ilişkiler kurabilmiştir. Bu sol partinin lideri, daha önce bir başka lider tarikatın başıyla görüştüğü için onu şiddetle eleştirmişken, bu davranışını unutup tarikat liderinin en büyük savunucusu olmuştur. Bu partinin lideri şimdi başbakandır.

Hata ortada
Başbakan bu hatayı iyiniyetle işlemiş olabilir. Hocaefendi'nin laiklik yanlısı sözleriyle takiyye yapmadığını ve bu sözlerin samimiyetine pek çok kişi gibi inanmış olabilir. 1980'den önce de Sayın Ecevit, lakiliği "tarihi yanılgı" ve Atatürk'ü "gardrop devrimcisi" olarak vasıflandırmıştı. 1983'den beri ise Sayın Ecevit bu gibi sözleri tekrarlamamaya özen göstermişti. Umarım ki şimdi de DSP lideri, Hocaefendi'nin gerçek yüzü meydana çıktıktan sonra artık bu hatasını da anlayacak ve onu savunmamak dirayetini gösterecekir; göstermelidir. Kendi mutevazı kişiliğine yakışan da budur.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır