kapat

21.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Eyvah! Kızım elden gidiyor!
Babalar için kızlarının evlenmesi, başka bir evde bir erkekle kendine yeni bir hayat kurması katlanılır bir acı değil. Yine de kızlarının mutluluğunu istedikleri için ve yanlış anlaşılma korkusuyla bu acıyı çoğu zaman içlerinde yaşıyorlar. Tabii dışavuranların sayısı da az değil!..

Babanın iki kızı vardı. Gözlerinin içine bakardı, onlar için yapmayacağı fedakârlık yoktu. Kendi dünyasının kızlarının üzerine kurulu olduğunu söyler dururdu. Tabii kızlarının annesi de çok değerliydi. Şimdi büyük kız, yani eczacı olanı evleniyordu. 28 yaşındaydı, üstelik babası zaman zaman artık evlenmesini istediğini dile getirmişti. Gelgelelim, bu dilek gerçekleşince babayı bir kaygıdır aldı. Damat diş doktoruydu, iyi bir ailenin çocuğuydu, kızı onu sevmişti ama nişanlılık dönemi boyunca baba huysuzlandı durdu. Ve, düğün günü geldi çattı. Büyük kız gelinliğini giymişti, telâşlıydı, törene gecikilmişti. Damat ise, içeride bekliyordu.

Hüzünlü bakışlar...
Baba gelinlikler içindeki kızına baktı, "Bak kızım henüz vakit var. Vazgeçmek istersen ben yaptığım bütün masraflara da, söylenecek sözlere de razıyım. Baban hep arkanda," dedi. Büyük kız bu sözleri duymadı bile, telaşla aynaya yöneldi: "Benim istediğim makyaj bu değildi ki," diye söylendi. Babanın gözlerindeki hüznü ve acıyı sadece 24 yaşındaki küçük kız fark etti.

Aradan bir yıl geçmiş, baba kızının artık evli bir kadın olduğunu hâlâ içine sindirememişti ki ikinci darbe küçük kızından geldi. Evlenmek istediğini söylüyordu. Baba damat adayını çok beğendi. Sözden nişana kadar geçen sekiz aylık dönemde de onu sınadı durdu. Bu genç hiç hata yapmıyordu. Allah için iyi çocuktu da, ah şu kızını 'almak' niyeti olmasaydı. Baba kızının her şeyin en iyisine lâyık olduğuna inanıyordu. İmkânlarını zorlayıp, nişanı beş yıldızlı bir otelde yapacaktı. Nişan gecesi küçük kız, babasının gözlerinde ablasının düğünündeki hüznü gördü. Baba her şeye rağmen güler yüzle karşıladı konukları. Yüzükler takıldı fakat yarım saat sonra damat adayı, küçük kızı çok kızdırcak bir şey yaptı. Küçük kız da yüzlerce davetlinin önünde yüzüğü ve takıları fırlatıp attı. Tören dağıldı!

Babalar bir başka sever
Baba ne o gün, ne de aradan geçen uzun yıllar boyunca kızına neden böyle yaptığını sormadı. Ne harcadığı paradan, ne de yaşadığı "rezillikten" sözedip, herkes gibi "Bunu bir gün önce veya bir gün sonra yapabilirdin," demedi. Kızının neye kızdığını anneden öğrendi. Küçük kızın anneden duyduğuna göre, "Aferin kızıma," dedi.

Aradan yedi yıl geçti. Küçük kız evleniyordu. Babanın gözlerinde yine o tanıdık hüznü görüp üzülüyordu. Nikâh töreninden sonra baba, yeni damadı bir kenara çekti. "Kızımın gözlerinde değil üzüntü ve gözyaşı, küçücük bir gölge bile görmeyeceğim. Söz ver," dedi. Küçük kız bunu yalnız kaldıklarında eşinden öğrendi. Her iki damadının da şimdi birer kızları var. Kayınpederlerinin huysuzluklarını artık çok iyi anlıyorlar. Baba yedi yıldır hayatta değil. Damatları her Babalar Günü'nde kır çiçekleriyle kabrini ziyaret ediyorlar.

Kızlarının düğününde babaların gözlerine hiç dikkat ettiniz mi? Eğer ettiyseniz, gülümseyen dudaklarının üzerindeki hüzünlü gözleri de mutlaka fark etmişsinizdir. Hani o zaman zaman kalabalıktan kopup dalan, buğulanan gözlerini... Çünkü hepimiz biliriz ki babalar kızlarını bir başka severler. Babasının evinde gözünün neşesi, çiçeği, narin bebeği olan kız evlât bir gün "yuvadan uçuverince" derin bir hüzün sarar babayı. Hem her zaman kızının mutluluğunu ister, "hayırlı kısmetler" diler, hem de o an geldiğinde sarsılır.

Steve Martin'in başrolünü oynadığı "Gelinin Babası" adlı film, ne güzel anlatır babanın kızını evlendirirken yaşadığı acıyı. Küçücük bir kız çocuğu olarak görmeye alıştığı kızı evlenmeye kalkmıştır. Damat da hiç kızına lâyık değildir. İçi kan ağlasa da kızının düğünü için her fedakârlığı yapacaktır ama bu ev kızı olmadan çok sessiz kalacaktır. Hem o da ne, damat elini kızının bacağına koyuyor. Bir erkek kızının bacağına nasıl dokunabilir ki? Kendisi de nişanlısının bacağına dokunurdu ama o başka...

Peki babalar buna alışıyorlar mı? Kesinlikle HAYIR! Kızlarının bir adamla evli olması fikrine alışamıyorlar, sadece zaman içinde bu fikri benimsiyorlar. Damadı severlerse kabullenmeleri daha kolay oluyor ama bir de damadı sevmediler mi, baba her daim tetikte olmak zorunda hissediyor kendini. Her şeye hazırlıklı! Ne olur ne olmaz, belki kızı tekrar geri dönmek isteyebilir? Bu fitre mantıkları karşı çıksa da, duygularında daima yaşatıyorlar.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır