kapat

19.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İPEK CEM(ipek.cem@sabah.com.tr )


Düş, gerçeğe karşı

Çağımız, bir bakıma gerçeğin düşün yerine geçtiği bir dönem olarak nitelendirilebilir. Romanların yerine filmler, romantizmin yerine modern yaşam koşulları hakim. Kişiler, bilgi ve becerilerini paraya ve güce dönüştürdükleri oranda saygı görüyorlar. Çocuklar, bilgisayar ve Internetle büyüyor, CD Rom oyunlarıyla eğleniyorlar. Oyuncular bile Hollywood filmlerinin kahramanlarını andırdıkları ölçüde rağbet görüyorlar.

Roman kahramanlarının yerini film yıldızları alırken, hepimizin hayal gücü de darbeye uğruyor kuşkusuz. Yüzyıllardır anlatılan hikayelerin hepsinin birer yüzü var artık. Acaba, bizleri yeni ufuklara taşıması öngörülen yeni teknolojiler, bizi gelişkinliğiyle aldatan bir çembere mi hapsediyor? Tüm duygularımızı bombardıman altına alan televizyon ve bilgisayar yaratıcılığımızı artırıyor mu? Yoksa eksiltiyor mu?

Herşeyin bir bedeli olduğu gibi, çaba sarf etmeden, yalnızca alıcı konumunda eğlendirilip bilgilendirilmenin de bir bedeli var. Düş gücümüzü yitiriyoruz. Düş kurmaya zamanımız kalmıyor. Hayal gücümüz mevcut imajlarla o denli kuşatılmış ki, onların ötesine geçmek, o kalıpları kırmak imkânsızlaşıyor.

Örneğin bir güzellik imajını düşünün. Ya da başarı veya sevgi imajı. Aklınıza gelecek örnekler, sizi bu konularda yaratıcı olmaktan alıkoyabilir. Daha doğrusu, karşılaştığınız durumları, ancak koşullandırdığınız bazı durumlara kıyaslayarak, olayları değerlendirirsiniz. Yeni olayların ve insanların fazla değeri yoktur. Düşlenen de medya sayesinde bize sunulduğundan, düşlerimizin sınırları da çizilmiş durumdadır.

Çağımız karamsar değil, doyumsuz bir çağ. Zenginliğin, güç ve imaj çılgınlığının sonu olmadığı gibi, bu gibi dürtüler onlara sahip olmayan ve hiç olamayacaklar tarafından da desteklenmektedir. Popüler kültür, dünyanın sayısız ülkesinde bu ölçütler doğrultusunda kurgulanmıştır.

Bireysellik, çağın yükselen değeri olmuş, kişisel gelişim herşeyin üstünde tutulmuştur. Aslında ABD kökenli olan bazı yaşam biçimleri, onların felsefi ve tarihsel boyutu yaşanmadan, anlaşılmadan, gelişmekte olan ülkelerce benimsenmiştir. Ölçülebilen başarı, düş gücünü yolda bırakmış, insanlık daha fazla üretim ve yaşam standartlarının sürekli yükseltilmesi hedefiyle çalışmayı sürdürmüştür.

Teknolojinin gelişmesi ve her evde beyaz eşyanın yanı sıra bilgisayar bulunması, insanoğlunun geçmişe oranla yol kat ettiğini kanıtlamıyor. Bu imkânlara sahip olanlar, onların ötesinde insanlığa katkı getirebiliyor mu? Yakın çevrelerinin dışındakilere ne denli sevgi, ilgi ve katma değer sunuyorlar? Kendi bireyselliklerini ötesine geçebiliyorlar mı? Yoksa dünyanın içinde bulunduğu gerçek-imajlar gösterisindeki nesnel başarının yeterli olduğunu mu düşünüyorlar?

Düş kurmak, doğaya ve insana değer vermek, barışın ve adaletin yanında olmak lazım. Bunlar teknoloji ve ekonomik gelişmeye aykırı değil. Zaten bu değerleri hiçe saymak, uzun dönemde dünyanın

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır