kapat

10.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ABDURRAHMAN YILDIRIM(yildirim@sabah.com.tr )


Sanayiye faiz ilmiği devletten

En büyük 500 sanayi şirketinin finansman yükü 1997 yılında yüzde 39'du. 1998 sonuçları açıklanmadı ama bu oran artmış olabilir. 500 büyüğü izleyen 250 orta ölçekli şirkette finansman maliyeti yüzde 49'a çıkıyor, Kobi'lerde de yüzde 70'lere yükseliyor.

Maliyetler içinde en yüksek payı finansman alıyor. İşte Türkiye ekonomisinin içinde yaşadığı kriz de finansman maliyetindeki sıçramadan kaynaklanıyor.

Şirketlerin satış gelirleri talep daralmasından dolayı düşmüş. Satış geliri ve kârı azalan, finansman yükü hızla artan, dışarıdan ve içeriden borçlanma olanakları kısıtlanan şirketler üstüne üstlük bu sene çifte vergi ödemeyle karşı karşıya.

Kârları azaltan, toplumda harcama eğilimini zayıflatan, otomobil ve gayrimenkul gibi yüklü tutar gerektiren alımlarda caydırıcı etki yapan yüksek faiz ekonomiyi kasıp kavuruyor.

Bunun için bankaları suçlamak yersiz. Çünkü faiz sadece bankaların oluşturduğu veya etkilediği bir gösterge değil. Bir çok etkenden oluşuyor. Faiz bir sonuç. Ekonomik risklerin, siyasi risklerin, belirsizliklerin bir sonucu.

Faizi artıran ne?- Bir kere enflasyon oranı faize bir alt sınır çekiyor. Eğer enflasyonun altında bir faiz oranı varsa, tasarruf etme yerine harcama eğilimi yaygınlaşıyor, bu da hemen para darlığı ve sonrasında faiz artışıyla sonuçlanabiliyor. Enflasyondaki oynaklık ciddi bir risk unsuru. Reel getiri beklerken bir anda reel kayıpla karşılaşmak mümkün.

* Döviz kuru da faiz oranını belirleyen önemli bir etken. Çünkü bankacılık sektörünün kaynaklarının yaklaşık yarısı yabancı paraya bağlı. Kurlarda artma veya döviz girdisinde eksilme trendi, açık pozisyonla çalışıldığından faizi doğrudan etkiliyor.

* Piyasadaki likidite düzeyi de faizler üzerinde etkili. Merkez Bankası mümkün olduğunca Hazine borçlanmasına yardımcı olacak ve faiz oranlarını sıçratmayacak bir para politikası izliyor. Ama küresel krizin etkisiyle yurtdışından fonlama olanakları iyice kısılınca Merkez Bankası'nın da yapacağı fazla bir şey kalmadı.

* Faiz oranları üzerinde elbetteki paraya talep en büyük etken. Kamu kesimi bütçe, sosyal güvenlik, tarım kesimi ödemeleri nedeniyle açık veriyor ve bu açığı Hazine borçlanma yoluyla finanse ediyor. Küresel krizle hem Hazine'nin hem de özel sektörün dışardan borçlanma olanakları kısıtlanınca, dışarıya yapılacak borç ödemeleri için, her iki taraf da iç tasarruflara göz dikti. Ama devletin Hazine'si ile kimse yarışamadı. Hazine yüzde 50'lere varan reel faizle yurtiçi fonlara el koydu.

Boğulmaya önlem- Faizi artıran nedenleri daha da çoğaltmak mümkün. Ama öncelikle devlet, başta sosyal güvenlik reformu olmak üzere, yapısal önlemleri alırsa hem daha düşük faizle borçlanmanın yolunu açar, bu da genel faiz seviyesini aşağı çeker, hem de borçlanma ihtiyacını azaltarak özel sektörün kullanabileceği fon miktarını artırır. Bu da sanayi sektöründeki boğulmanın önüne geçer.

Sonuç - "Nedeni ortadan kaldır, sonuç düzelir"

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır