kapat

10.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


Sessizlik zamanı

Terörün ve şiddetin kol gezdiği ülkede, "ölüm cezası" hiçbir şekilde ve hiçbir boyutta tartışılamadı.

Dağlarında ve şehirlerinde ölüm, "sıradan"laşırken kimsenin aklının ucundan geçmedi "idam"ın insani olup olmadığını konuşmak...

Ve gelindi bir darağacının yanıbaşına..

Şimdi hiçbir şekilde tartışılması mümkün olmayacak.. Hiçbir şekilde...

Bu tartışma ülkenin en büyük "tabu"sudur artık...

Meclis'te milletvekillerinin önüne gelecek "onay" sorunundan söz etmiyoruz.

Somut ve belli bir "vaka"nın dışındaki soyut idam tartışmasından bahsediyoruz.

"İdam"ın tek başına çözüm olup olmadığı; suç işleme oranlarını düşürüp düşürmediği gibi "evrensel hukuk" tartışmaları Türkiye gündeminin hayli uzağındadır.

Tartışılsaydı ne olurdu? Belki uygar Amerika'nın bazı eyaletleri gibi, belki Batı dünyasının bazı ülkeleri gibi, belki eski "sosyalist blok"un katı devletleri gibi adalet terazisinin kefelerinde yine saklı tutulurdu darağaçları da...

Belki de kaldırılırdı...

Ama, artık bu tartışmanın zamanı değildir Türkiye'de...

Belki... Sonra...

Yani... Sonra...

* * *

Önceki gün, adi bir cinayet davasının sanığı, ölüm cezasına çarptırıldı. Sanık, kararı duyunca bayıldı.

Birkaç ay önce olsa, karara böyle bir tepki vermezdi.

"Nasıl olsa uygulanmaz" diye geçirirdi içinden.

Şimdiyse bayılıyor.

Neden bayıldığını da herkes biliyor:

"İklim"den...

* * *

Sokakta pek çok konu konuşuluyor.

Sokakta konuşanların dilini tutan yok...

Dilin de kemiği yok.

Herkes her şeyi konuşuyor.

Zamanında ve akademik ve politik düzeyde yapılmayan idam tartışmasını, sokaktaki adam "tek bir kişi"nin özelinde yapıyor.

Ama, bu tartışmalar yukarıya yansımıyor.

Aşağıdakiler diyorlar ki; "Asılırsa çok olay olur..."

Ve diyorlar ki; "Adam yatır olur, çul-çaput bağlanır..."

Ve diyorlar ki; "Aksi mümkün mü; ortalık birbirine girer!.."

Ve diyorlar ki; "O zaman kim tutar şehit ailelerini..."

Ve diyorlar ki; ve diyorlar ki.

Çok şeyler söyleniyor "akıbet"e dair...

Biz de, siz de, hepimiz de biliyoruz ki bunlar hanelerin ve kahvehanelerin esas mevzuu bu günlerde..

Yukarısı bunları konuşuyor mu böyle açık açık?..

Konuşmuyor ve...

Fısıltı Gazetesi birkaç ay sonra kazanacağı inanılmaz tirajlara hazırlanıyor.

Bunu önlemenin bir yolu olmalı... İki türlü kaygıları giderecek serinkanlı bir "hüküm ortamı" için bir şeyler yapılmalı...

Hüküm ne olursa olsun serinkanlı olmalı..

Ama her şeyden önce, herkesi serinkanlı olmaya çağırabilecek kadar serinkanlı olmalı.

"Sualler ve endişeler" ikliminde serinkanlı olabilmek kadar, herkesi serinkanlı olmaya çağırmak da zor zenaat çünkü...

Her söz ve her tavır, bir yerlere çekiliyor, maksadı aşan anlamlar yükleniyor...

* * *

Belki kimse farkında değil, ama önümüzdeki sonbahar Türkiye'nin ateşle imtihan günleridir...

Ateşe şimdiden su atılmalı...

Şimdiden...

Hüküm ne olursa olsun, bu ülke topraklarında ve bu ülkenin toprakları dışında, bu ülke insanlarının yaşadığı her yerde "adalet"in önünde herkesin boynu kılıçtan eğri olmalıdır.

Biz olası tepkinin bir yanına, şehit yakınlarının -çok haklı- sessiz çığlıklarına Mudanya'da tanık olduk...

Öteki tarafta ne düşünüldüğünü ise henüz bilmiyoruz.

Şimdiden yapılacak bir şeyi biliyoruz ama...

Herkes susmalı artık...

Adaletin sesi kurban edilmemeli, elektrik yüklü kutuplaşmaların şimşek ve gökgürültüsüne...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır