Seni Jet-Pa'ya veririm haaa!

Eskiden çocukları "umacı geliyor" diye korkuturlardı.. Şimdi transferi gelip de yükseklerden uçan futbolculara "Anlaşamazsak seni Jet Pa'ya veririz.." diye korkutma adeti çıkardılar..

Galatasaray kendisinden Riva'daki arazilerin tapusunu isteyen futbolcularına böyle demiş..

Gerçi Jet-Pa'ya gidenin zararlı çıkacağı da söylenemez.. Sene içinde ya bir büyüğe kiralanırlar ya da dinlenirler.. Tek tehlike Siirt Köy Hizmetleri takımına "mecburi hizmet" için yollanmaları..

Üç büyüklerin futbolcuları bu kafada giderse iki yıla kalmaz Siirt Köy Hizmetleri birinci lige çıkıp, şampiyonluğa oynar..

ooo

Ben en çok Sergen'in akibetini merak ediyorum.. Bu sene Allah'ı var.. Fener'e geldikten sonra hayatında çalışmadığı kadar antreman yaptı.. Maçlarda da koşmadığı kadar koştu..

Güzel maçlar da çıkardı.. Milli takımda da aynı başarıyı tekrarladı..

Lakin bu oğlanın gerisinde duran tuhaf, laf anlamaz bir lobi var ve "Sergen Fan Kulüp" olarak meccani hizmet veriyorlar..

Kafalarımız karıştı..

Sergen vasat oynadığı zaman iyi oynadığını yazıyorlar.. İyi oynadığı zaman da "muhteşem" oynadı oluyor..

Bakın burasının altını ısrarla çiziyorum.. Sergen'in gıyabında yapılan bu pazarlama ile kişisel bir ilişkisi yok.. O da bizim gibi olan bitenlerin seyircisi..

Finlandiya ile oynayacağımız maçı seyretmedim.. "Belki sonra seyrederim.." deyip maçı banta aldım.. Sonucu öğrendikten sonra da seyretmeme gerek kalmadığını düşünüyordum..

Çünkü golleri defalarca televizyondan izletmişlerdi..

Maçın bitimiyle birlikte başlayan Sergen edebiyatı haliyle beni de etkiledi.. Hani diye bir köylük yer deyimi var ya! Aynen o hesap..

- "Sergen tribünleri büyüledi.."

- "Muhteşem sol ayak Finlileri dağıttı.."

- "Sergen süper oynadı.."

Övgüler böyle.. Sergen için kullanılan sıfatların en mütevazisi muhteşem olarak belirlenmiş.. Üzerine laf icat etseler, onu da kullanacaklar ama belli ki baskıya yetiştirme telaşı ile düşünecek vakitleri olmamış..

ooo

Sergen için övücü laf edenlerden biri de hocaların hocası Coşkun Özarı ağabeyimiz.. "90 dakika boyunca kusursuz oynadı.." demiş.. Zaten benim için baş referans bu oldu..

Ben spor sayfalarının nasıl yapıldığını, maç yazılarının nasıl yazıldığını bildiğim halde bu abartmalardan etkilendim.. Maçtan iki gün sonra merakım iyice azıttı..

- "Acaba Sergen nasıl oynadı?.." deyip kaseti videoya sürdüm..

Derdim sadece oyun içindeki Sergen'i seyretmekti..

Zeminden dolayı futbol kalitesi eksilmiş bir maç izlemiş oldum.. İlk devredeki Sergen ayağına gelen her iki toptan birini kaybediyordu.. Attığı her iki pastan biri yerine gitmiyordu..

İkinci golü yedikten sonra videoyu geriye alıp, topu kaybettiğimiz orta saha mücadelesine baktım.. Orta alanda kalabalık içinde ayağına aldığı topu ezip, kaybeden yine Sergen..

Ayağından kaptırdığı top uzun bir pas olmuş.. Finli forvet ceza sahası dışında topla buluşup, biraz sürdükten sonra golü atmış..

Coşkun ağabey! Hani Sergen 90 dakika boyunca kusursuz oynamıştı? Bu soruya cevabı kendim verdim.. Olabilir, dedim.. Maç sırasında işin heyecanı var.. Olaya subjektif bakmanın şartları var.. Olabilir!

Sergen'in kendisi de şaştı..
Birinci golün atılmasında başarılı bir top sürüşü, kötü bir vuruşu var.. Top falsolu olduğundan kaleciden sekmiş, Tayfur yetişmiş..

İkinci yarı kendisinin de çok beğendiği güzel bir topuk hareketi ile bütünleşen çalımı var..

Bir de Hakan'a verdiği bir gol pası var.. Aslında bir gollük pas daha verdi ama kullanamadılar..

Özetlersek.. İki güzel gollük pas, başarılı bir top sürüşü ki golle sonuçlandı.. Oyun içinde de güzel birkaç çalım ve güzel birkaç yan pas.. Hepsi bu..

Top kayıpları, yerini bulmayan paslar da işin cabası.. (Bu konuda inatlaşacak varsa, alsın maç kasetini işin hesabını yapsın..)

Zaten Türkiye'ye döndükten sonra okuduklarına Sergen'in kendisi de inanamamış.. Çocukcağız gazetecilere;

- "Sahi o kadar iyi mi oynadım?" diye sormuş..

Ama medyanın "Aşırı Sergenci kanadı" olayı öyle bir allayıp pulladı ki vaktiyle Sergen'i eleştirmek dahi suç oldu..

Sağolsun bizim ATV Spor'un başı Faik de bunlardan biri.. Milli maçtan sonra Sergen'in futbolunu muhteşem bulmama ihtimalimiz üzerine bizleri peşin peşin ekrandan azarlayıp;

- "Bakalım şimdi ne diyeceksiniz?" diye sordu..

Maçı banttan seyretmediğimiz için ekrandaki Faik'e cevap yetiştiremediğimizden bön bön bakmıştık..

Aynı soruyu şimdi sorarsa vereceğim cevabı biliyorum.. Zaten maçın video kaydını da sıkı sıkı saklıyorum..

ooo

Bunları Sergen ile bir alıp veremediğimiz olduğu için yazmadık.. Aksine Sergen'i sevenlerden biriyim.. Biz Sergen'i bahane ederek medyanın olaylara bakışı üzerine bir tesbit yapmaya çalıştık..

Türkiye'de yaklaşım bu.. İnsanları şizofrenleştirip, mantıklı düşünmesini önceden engelleyen gönüllü bir sistem var..

Tıpkı radara yakalanmayan uçakların şaşırtıcı sinyaller yollayan savunma sistemi gibi.. Ne kadar az düşünürsen spor medyamız için o kadar iyi..

Beşiktaşlı Ohen vak'asında görüldüğü gibi..
İstatistiğe vurulduğunda Beşiktaş'ın bu sene sahada en az kalan forveti Ohen.. Şifo'dan sonra en çok gol atanı da o.. Şu sıralarda Kalli'ye yaranamadığına bakmayın..

Ondan evvel spor yazarlarının gözünden düştü.. Bence yararlı olabilecek bir adam.. Herşeyden önce ayağındaki topu çerçeve içine vurabilen biri.. Ama kader ağlarını çoktan örmüş..

Medya istiyor, Ohen'in başı mutlaka yenecek..