kapat

10.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Basketbol 2000'e doğru, Efes!..

1999 sezonu sona erince, bu ülkenin önde gelen basketbol otoritelerinden sevgili dostum Ünal Özüak ile, oturup uzun bir basketbol sohbeti yapmıştık.. Bu sohbetin ana hatlarını anlatıyorum size.. Geçen hafta Şampiyon Tofaş'ı yazmıştık.. Bu hafta sıra, Efes'te..

* * *

1998-99 sezonu, gerek yurt içi, gerek yurt dışı durumlarına bakınca, Efes'te Pano Natof-Aydın Örs ikilisi ile, nostaljik başarılar ile dolu bir dönemin sona erdiği ortaya çıktı.

Efes 2000'in bambaşka ele alınması gerektiği dersini artık, bu kulübe yatırım yapan finansörler düşünmeli önce.. Tabii, alkollü içki reklamı yasak diye, Efes Pilsen adını ekranlara çıkarmanın ötesinde sportif bir amaçları varsa..

Sporda iniş başladı mı, bütün, doğrular yanlış olmaya başlıyor.

Mekanik, kuru, sağlamcı savunma, hem de basketbol seyrinin güzelliğini bozduğu için NBA'de yasaklı olan "zone" ağırlıklı, seyredeni sıkıntıdan bayıltan, anti-basketbol anlayışı miadını doldurdu. Dört yıldır "final-four" kapılarından dönen Efes'in kuvvete dayalı, Naomoski'ye endeksli, yıldızsız, Yugoslav ekolü basketbolunu artık Türkiye liglerinde de kimse, tabir caizse "yemiyor". Kan ve tarz değişikliği zamanının geldiği başka nasıl anlatılır bilemiyorum... FİBA, 10'ar dakikalık periyot, top tutuş süresini 24 saniyeye indirme, ön sahaya geçme süresini 8 saniye ile limitleme gibi değişiklikleri neden yapıyor sizce?

Basketbol oyununun süratini, ritmini ve dolayısıyla seyir zevkini arttırabilmek için kuşkusuz. Olayın bir "show-biz" bir TV olayı olduğunun farkına vardılar. Onu güzel ve seyredilir yapan yıldız oyuncular ve onların spektaküler sayı ve hareketleri. Bu güzellikler düşünce, TV seyircisi de düşüyor.. O zaman vah milyon dolarlara!..

Modern basketbolda tempo ve skor yüksek olmalı, bu ritmin getireceği hata ve top kayıpları da işin tuzu ve biberi. Efes modelindeki gibi makine intizamı içerisinde, görev adamlarından oluşan bir takım, keyif vermiyor... Faturanın Naumouski, Saviç, Murat ve gitmek istediği için iki yıldır oynatılmadan, tek ayak üzerinde bekletilen Volkan'a çıkartarak, hedef küçülterek, mevcut yönetim ile devam edileceği haberleri, eğer doğruysa, Efes cephesinde kimsenin "ders almaya niyeti olmadığı" kesin...

Arkasına sığınılan tarihi başarıların mimarı, şimdinin "persona mon grata- istenmeyen adam"ı Makedon oyun kurucu Naumouski, dünyanın bir numaralı spor gazetesi L'Equipe'e "Yöneticilerin paraları var ama kafaları çalışmıyor. Yabancı oyuncu tercihlerinde her yıl aynı hatalar tekrarlanıyor.. İki yıl önce durumun iyiye gitmediğini yöneticilere söyledim, oynadığımız basketbolda değişikliğe gidilmediği takdirde sistemin çökeceğini belirttim. Tabii ki karar teknik kadroya ait. Ben onlarla birlikte yok olmak istemiyorum" demiş.

Bunu işi biten oyuncunun çığlıkları olarak mı değerlendirmeli?

Yoksa, o da Karasev gibi, başka bir takımda devleşerek bizlere yeni hüsranlar yaratana kadar beklemeli mi?

Bunlar Efes'in daha ne kadar kaybedecek para, zaman ve emeği olduğuna bağlı bir konu... Efes hangi hedefini küçültüyor, onu da pek anlamadık, kızlarımızın Final-four oynadığı bu dönemde, "bizden bu kadar" diyerek, havlu atmak anlamına mı geliyor.

Araya bir yerlere oynayamaz Efes artık..

"Benden sonra tufan ve küçük olsun, benim olsun" sentezi bir anlayışla Efes'i Eczacıbaşı'nın akibetine sürüklemeye kimsenin hakkı yok.

Şakir Eczacıbaşı'nı kültür ve sanat dünyasına kaptırarak, alt yapı fabrikasından yoksun kalmanın faturasını basketbolumuz hala çok ağır ödüyor.

Ne olacak Galatasaray'ın hali?..
Dışişleri Bakanımız İsmail Cem'e rastladım, Sabah'ın artık ender uğradığı koridorlarında ve hemen yıllık sorumu yapıştırdım..

"Ne olacak bu Galatasaray'ın hali.."

Yüzlerce, binlerce kişi bana sorar.. Ben de Cem'e sorarım her yıl..

Galatasaray'ı yakından izler. Futboldan "Benim" diyen spor yazarından çok fazla anlar ve dedikleri hep çıkar..

"Şimdi üçüncü şampiyonluğun keyfini yaşıyoruz" dedi..

"Peki gelecek yıl Şampiyonlar Ligi'nde artık eleme grubundan çıkıp, çeyrekden başlayarak finale doğru gidecek miyiz, esas soru bu" dedim..

"Zor" diye kaçmaya kalktı..

Zorladım..

"Zor, mor.. Başaracak mıyız bu yıl?.."

"Bu soruyu bana, transferler bitince ve bir iki hazırlık maçı oynadıktan sonra, temmuz sonunda sor" dedi..

Soracağım tabii!..

* * *

Galatasaray'ın hali ne olacak?..

Kastım Şampiyonlar Ligi..

Yurt içindeki şampiyonluklar benim için birer istatistikten öte gitmiyor. Fenerbahçe, Beşiktaş ve ötekileri geçmek heyecan vermiyor..

Heyecan Avrupa'da.. Keyif Avrupa'da.. Gurur Avrupa'da..

Nasıl yapacağız da, bugüne dek sadece ve sadece Mustafa Denizli'nin, o büyük düşünen, büyük oynayan, riskleri korkmadan göze alan, çıtayı daima yukarı koyan ve Türkiye'de bir düşünce devrimi yaratan Mustafa Denizli'nin (Nerede o Denizli bugün????) Galatasaray'ının başardığı, nisanlara, mayıslara kadar Avrupa sahalarında kalma gerçek zaferini yaşayacağız?..

Aralık ayında boynumuzu büküp içe dönme ve sonra içerde, senden başka değil şampiyon olacak, ayakta duracak rakip yokken birinci olma züğürt tesellisi ile avunma beni açmıyor.

Galatasaray'a bu açıdan bakınca, durum fazla iç açıcı değil..

Mevcut kadroyu muhafazada bile zorlanıyorlar görüntüsü var. Nerede kaldı takviye?..

Boğazına kadar borçta kulüp, hangi para ile hangi transferi yapacak diye düşünenler çoğunlukta..

Durum ciddi ama vahim değil..
Borçları geçin.. Şu anda önemli olan sıcak para.. Yani eldeki dolarlar..

Havuz ihalesinde lafı uzatmayan yöneticiler akıllı davrandılar ve federasyondan 7 milyon dolarlık bir peşin ödeme kopardılar.

Artık yıkılmayacağı ortaya çıkan stadın kartlarının satışından da 3 milyon kadar bekleniyor.. Eder 10 milyon..

Tabii satılacak futbolcular da var.. 5 de onun için koyun.. 15 milyon dolar..

Anlaşma yaptığınız futbolcuya peşin ödemeniz üçte bir olduğuna göre, Galatasaray'ın şu anda 45 milyon dolarlık bir transfer kapasitesi var demektir ki, bu hiç de küçümsenecek bir para değil..

Büyük kulüpler arasındaki centilmen anlaşması bozulmazsa, ki bozulması intihar olur, kulüplerinden trilyonlar isteyen futbolcular, makul sınırlara inmek zorunda kalırlar.

Yani Galatasaray iç transferde, istediği oyuncuyu eninde sonunda tutar, sadece istemediğini satar.. Arif, Okan, Fatih bir yerlere gidemez yani.. Sanıldığı gibi büyük bir sorun yok.

O zaman..
Galatasaray bu yıl çok akıllı transferlerle, Şampiyonlar Ligi'ne fırtına gibi girecek bir kadro kurabilir.

Yöneticilerle konuştum. Popescu ile bir anlaşmazlık yok.. Bu güzel.. Popescu çünkü takımın savunmadaki beyni.. Oynamasından öte arkadaşlarını yönetiyor. Böyle savunma beyinlerini her zaman bulmak kolay değil.. Popescu kalmalı.

Galatasaray'a bir çok kaliteli playmaker lazım.. Parası ne ise versinler alsınlar denecek cinsten.. O zaman Hagi çok daha yararlı oynamaya başlar.

Gene parası ne ise verilip alınacak bir adam da forvete.. Golcü.. Tanju'nun yanındaki Mirsat gibi birisi.. Burak, henüz bu değil.. Olur mu bilmem?.. Ama Şampiyonlar Ligi olmasını beklemez. Olmuşu ister.

Yani.. Bugünkü iskelet elde tutulursa, Galatasaray'a sadece iki adam gerek..

Parayı, üçer beşer milyon dolar çarçur edeceklerine, onar, onbeşer harcayıp pahalı ama herkese parmak ısırtacak, az ama tam takıma oturacak transfere harcamak akıllı iş olur.

Galatasaray bu yıl çıtayı "Dördüncü şampiyonluk" gibi bir istatistik anlamsızlığına değil, Mustafa Denizli'nin Galatasaray'ından beri bir daha yanına yaklaşılmayan Avrupa'nın ilk dördüne koymalı..

Koyacaktır!..

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır