|
COŞKUN KIRCA(ckirca@sabah.com.tr
)
|
Orta-Sol partileri - II
DSP ile CHP'nin ayrıldıkları iki noktadan biri, milli ve tekil devlet konusundadır. DSP, liderinin 70'li yıllardaki hatalı söylemini terkederek, milli ve tekil devlet lehinde bir söylemi benimsemişken, CHP, her nasılsa, kavimsel açıdan tanımlanan bazı topluluklara kültürel dediği bir takım özel haklar tanınmasını istemeye kadar varmıştır. Bu partinin adı SHP'yken Kürtçüler'i nasıl kendi listelerinden milletvekili seçtirdiği de hâlâ unutulmuş değildir.
Buna karşılık, DSP de, Atatürk'ün lâiklik ilkesinden sapmış olup bu partinin lideri bir takiyye ustası tarikat lideriyle yakın ilişkiler kurmuştur ve lâiklikle ilgili konularda tâvizci bir siyaset gütme eğilimi taşımaktadır.
Yanlışlar düzeltilmeli
CHP'nin uğradığı vahim yenilginin başlıca sebebi, halkın bu hataları ve özellikle milli tekil devlet ilkesinden sapışını teşhis etmesidir. CHP, halk nezdinde itibar kazanabilmek için bu yanlışları silmek zorundadır. DSP'nin başarısının, Ecevit'in, 70'li yıllarda milli ve tekil devlet ilkesi konusundaki tutumunun hatalı olduğunu anlayıp tam aksi -ama doğru- bir yaklaşımı uygulamasına dayandığını CHP anlamalıdır. CHP'nin, sınıf partisi olmayı vurgulamayı ve kavimselliğe taraftar olduğu izlenimini yaratmayı bırakıp, kendi menşeindeki milliyetçi ve halkçı ilkelere dönmesi lâzımdır.
DSP'nin ise, liderinin 70'li yıllarda kullandığı "Ortanın solu Muhammed'in yolu!" gibi pek saçma sloganları hatırlatan, lâiklikle bağdaşmayan eyyamcı davranışlardan vazgeçmesi gerekiyor. Eğer Atatürk düşüncesiyle hâlâ ciddi bir ilişkisi kalmışsa!..
Orta-Sol ve serbest piyasa
Ayrıca, her iki orta-sol partisinin serbest piyasa ilkesinin uygulanmasında Tony Blair'in İngiltere'de uyguladığı yeni pragmatik sosyal yaklaşıma paralel bir anlayışı benimsemeleri gerekiyor. Gerçekten, çalışan kesimimiz modası geçmiş bağnaz bir sosyalist edebiyatın kendi çıkarlarına hizmet etmeye yaramadığını çok iyi görebilmektedir. Tony Blair, Batı'daki sosyal-demokrat düşünceye üç hayati noktada köklü değişiklik getirmiştir. Birincisi, Blair, servet ve yüksek gelir düşmanlığından kesinlikle vazgeçmiş ve yüksek gelirlere ağır vergi yükü getirmekten kaçınmıştır. İkincisi, Blair, kamu yararı ile özel kâr gayesi arasında herhalde kesin bir farklılık olduğu saplantısını terkederek, pek çok toplumsal faaliyette kâr gayesi güdülmesi suretiyle kamu yararına uygun sonuçlara ulaşılabileceğini kabullenmiştir. Üçüncüsü, Blair, sosyal amaçlı politikaların başarısının bu amaçla harcanan kaynakların miktarıyla ölçülemeyeceğini ve asıl olanın verimliliğin gereklerine uyularak herhalde bu politikalar yoluyla kamu eliyle tembelliği teşvik etmemeye büyük özen gösterilmesini savunmaktadır.
CHP başına dostum Altan Öymen'i getirmekle, doktrinini çağdaşlaştıracağı hususunda ümit uyandırmıştır. Fakat, son kurultayda, çok bağnaz ve kavgacı bir çağ dışı söyleme başvuran ve hatta sanki ortada saldırgan aşırı sağ çeteleri varmış gibi sol kanada direnci örgütleme çağrısı yapabilecek kadar ölçüyü kaçırabilen başlıca rakibinin kendisininkine yakın oy topladığını da unutmamak gerekiyor. Bu durum, CHP militanlarının ağır bir ideolojik zehirlenmeye mâruz bırakıldıklarını gösteriyor. Öymen'in başarılı olmasını temenni etmek istiyor ve iktisadi ve sosyal konularla CHP'nin yenilenebilme ihtimalinin, liderlere mukayeseli biçimde baktığımız zaman DSP'ninkinden üstün olduğunu sanıyorum. Asıl soru, orta-soldaki her iki partinin tabanlarının yenileşmeyi benimseyip benimsemeyeceklerindedir.
DSP ve CHP'nin -başarabileceklerse- kendilerini yeniledikten yani kısacası Atatürk'e ve çağımıza döndükten sonra birleşme sürecini başlatmaları gereklidir. Bunun için de DSP liderinin, partisinin iç bünyesinde demokrasiyi yerleştirmesi ve bu birleşmenin demokratik bir süreç içinde gerçekleşmesi şarttır.
Hayâl mi?
Şarttır da gerek CHP'nin, gerek DSP'nin bu yola girebilecekleri pek kuşkuludur. Eğer birleşme bu şartlarla gerçekleştirilemezse DSP Ecevit'ten sonra dağılmaya, CHP ise yeterince etkili olamamaya mahkum olur. Ve bu, herhalde ülke yararına olmaz.
Orta-sol partilerimiz siyasi sistemimizin yozlaşmasının son perdesini mi oynayacaklar, yoksa siyasi sistemimizde akılcı bir gelişme yönünde ümit mi yaratacaklar? Umutlu olabilmeyi istiyorum. Ama gerçekçi açıdan umutlu olabilmek kolay değil! Sonucu fazla zaman geçmeden göreceğiz.
|
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|