Fatih Terim modeli..
"Aleve aydınlığı için teşekkür et. Ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma!.."
Rabindranath Tagore (1861-1941)
Kendi modellerini yaratamayanlar için en kolay şeydir, başarılı olmuş bir modeli taklit etmek..
Fenerbahçe ve Trabzonspor'da son haftalarda hep aynı şey söyleniyor..
Fatih Terim modeli..
Fatih Terim modelini de öyle kolay tarif ediyorlar ki..
Kulüpten yetişmiş, bir yerli hoca..
Bu kadar basit..
Kazın ayağının hiç de öyle olmadığının farkında dahi değiller.
Fatih Terim modelini uygulamak için, önce bir Fatih Terim bulmak gerek..
Fatih Terim, sadece Galatasaray'dan yetişmiş bir teknik adam değildir.. Galatasaray'dan yetişmiş yüzlerce teknik adam var. Bugün Türkiye liglerinde oynayan takımların yarısından fazlasında, Galatasaray çıkışlı hocalar var..
Peki Galatasaray'da bile görünüşte bir Fatih Terim daha var mı?.
Fatih Terim modelini uygulamak için, Fatih Terim'i iyi analiz etmek gerekir..
Fatih Terim, Sepp Piontek gibi bir futbol dehasının yanında staj yapmış, bu stajı başarı ile tamamlayarak, yönettiği Ümit Takımı'nı Akdeniz Oyunları Şampiyonu yapmıştır. Bu Ümit Takımı'nın neredeyse tamamı A takımına yükselmiştir.
Terim bu Ümit Takım iskeletli A takımının başına geçmiş ve onu Avrupa Şampiyonası finallerine götürmüştür.
Fatih Terim, Galatasaray'ın başına geldiğinde artık kendisini uluslararası alanda da kanıtlamış, çevreyi inandırmış bir otoritedir.
Galatasaray'da ne bulmuştur?..
Kendisine inanan bir camia.. İnanan bir yönetim.. Ve Türk futbol tarihinin en pahalı takımı..
Bu sözlerimize itiraz edenler var. Takımın değerini alış fiyatları ile ölçüyor, mesela alt yapıdan gelenlere "0" maliyet koyuyorlar.
Bir malın değerini alış değil, piyasadaki satış fiyatı belirler..
Galatasaray'ın bugünkü 22 kişilik kadrosunu satışa çıkarın. 100 milyon dolarlık bir kadroya sahip olduğunuzu görürsünüz.
Fatih Terim'in bir gücü de medyadır. Türkiye futbol tarihi, medyanın neredeyse tamamı tarafından bu kadar desteklenen, bu kadar hoş görülen bir teknik direktör daha görmemiştir.
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzon'a gelen yerli yabancı hocalar kör testere ile daha ilk günden doğranırken, Terim aynı medyanın "El bebek, gül bebek" hocası olmuştur.
Fatih Terim'in en ağır bunalımları atlatıp başarıya ulaşmasında bu desteğin büyük yardımı vardır.
Fatih Terim arkasında Mehmet Ağar gibi bir güç odağı bulmuştur. Ağar, pek fazla ortalarda görünmeden, Fatih Terim'in her zaman dimdik ayakta kalmasını sağlayan desteklerden biri olmuştur.
* * *
"Fatih Terim modeli" diye ayağa kalkanlar bütün bu saydıklarımıza sahip bir "Yerli" hoca bulabilirler.. Zor bulurlar ya.. Diyelim bulurlar..
Ama birşeyi bulmaları çok zor..
Fatih Terim'i, Fatih Terim yapan bir insan var ki, işte onu bulmak zor..
Fulya Terim!..
Yazımın başındaki Tagore deyişini onun için koydum..
Tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutan o..
Fulya Terim ile Fatih Terim'in evlilik öyküleri bir masaldır aslında.. Filme alınacak masal.. Kolejli güzel kent kızı, kırsallı, yakışıklı delikanlı..
O kolejli kent kızı, kocasının arkasında öyle bir durmuştur ki..
Kocasına öyle huzurlu, öyle sıcak, öyle sevgi dolu bir yuva sunmuştur ki..
Onun sosyal gelişimine büyük bir sabırla öylesine katkıda bulunmuştur ki..
Bugün Fatih Terim beyninin tamamını Galatasaray'a veriyorsa, bunun sebebi, kusursuz bir aile ortamı yaratan Fulya Terim'dir.
Fatih için aile, sorun değil, sevgi ve sıcaklık olmuştur hep..
Fatih Terim zaferlerini Fulya ile paylaşmış, yenilgilerinde başını Fulya'nın omzuna yaslamıştır. Fulya o kadar yakın olmuştur kocasına.. O kadar yakınında olmuştur..
Ama gerektiğinde onu, bazan günlerce yalnız da bırakmayı bilmiştir.
"Nerdesin?.. Nerede kaldın?.. Senin bir de ailen var" dırdırı etmeden.. Kocasına sapına kadar güvenerek, inanarak.. Bu o kadar önemlidir ki, erkeğin başarısında.. Kocası ile paylaştığı zamanı sitem ederek, kıskançlık krizleri ile karartarak değil, sevgilerle doldurarak..
Fatih de Fulya'ya güvenmiştir. Ailesinin emin ellerde olduğu inancı içinde kendini tamamen işe verebilmiştir.
Bana Fatih Terim modeli diyenler, önce bir Fulya Terim göstersinler..
İşte Kalli.. Dikkat edin.. Eşi hep yanı başında.. Kalli onun için Kalli..
Mustafa Denizli.. Müthiş bir teknik direktördü.. Ama mucizeleri devamlı olamadı..
Çünkü Denizli'nin Fulyası yoktu.. Sevgili Jülyet, kocası Galatasaray'ın, Milli Takımın, Allemania Aachen'in başında iken, onu hep uzaktan, İzmir'den izledi.
Kaç kez konuştum onunla.. Kaç kez "İstanbul'a kocanın yanına gel" dedim. Hep bir bahane buldu atlattı.. Sonunda kendini atlattı tabii. Yuva yıkıldı.. Mustafa Denizli'nin özel yaşamındaki istikrarsızlık da hep işine yansıdı..
Bugün durumu farklı mı?..
Sanmıyorum..
* * *
Tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutan Fulya Terim'i bulamayanlar, taklit modellerle aydınlığı aramaya kalkmasınlar..
Gülünç olurlar.
Fenerbahçe de, Trabzon da kendi modellerini bulmak zorundalar.
Bakın Beşiktaş buldu bile..
* * *
Sevgili Fulya,
Hep gölgede kalıp o aydınlatan lambayı tükenmeyen bir sabırla yıllardır tutan güç dolu kol, sevgi dolu yürek,
Galatasaray camiasının sözcülüğü gibi bir sıfatım yok.. Ama söylediklerime kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.
"Tüm Galatasaray camiası adına teşekkürlerimizi kabul eder misin?.."
Feryat!..
Okuyucum Adnan Altınsoy'un Feryat'ını 25 milyon(!!!!) yaşlı göze tercüman oluyor diye yayınlıyorum.
* * *
Dilim varmıyor Fenerliyim demeye
Kanaryam hakkın yoktur beni üzmeye
Ligler başlarken çıkıyorsun gezmeye.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Her mevsim şaşaalı geçiyor transferin
Balon gibi çabucak iniyor tekerin
Daha gazı bitmeden sönüyor fenerin.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Bir zaman yine tur için Kan'a gittin
Olmadı oradan Van'a gittin
Kanaryam sen hep böyle hüsrana gittin.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Cim Bom kükrüyor aslanlar gibi
Kartal uçuyor Şahanlar gibi
Kanarya pısıyor tavşanlar gibi.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Ali Şen başkan Fener şampiyon dediler
Puroları fosur fosur içtiler
Kanaryam seni kuş kebabı yapıp yediler.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Tersine dönmüş koskoca fener
Gündüzleri yanarmış geceleri söner
Bilmem kimin aklı bu garip hüner.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Kanaryam sen böyle nereye gidiyorsun
Serçe gibi ancak cik cik ediyorsun
Bir de en büyük benim diyorsun.
Ben artık seninle coşamaz oldum
Yoruldum peşinden koşamaz oldum.
Olimpiyat yapacak(!) Türkiye!..
Türkiye'nin dünya çapında bir kız okçuluk takımı var.. Grand Prix yarışlarında dünyanın en güçlü rakipleri ile mücadele ediyorlar.
TRT Antalya'dan naklen yayınlıyor.. Ne güzel.. İşte benim TRT'em bu.. Futbolun peşine takılan değil, Olimpik sporları veren.. Keyifle ve merakla ekran başına geçiyorum.
Dünya Spor Yazarları Derneği Başkanı Togay Bayatlı da orada.. Başkanı bir okçuluk yarışmasında görmek TRT spikeri gibi beni de mutlu ediyor. Togay "Geçen hafta Sydney'deydim. Oranın Olimpik Okçuluk tesisini gördüm. Bunun yarısı kadar güzel" değildi diye anlatıyor. Türkiye'nin Olimpiyat yapmaya ne kadar yaklaştığını anlatıyor.
Türkiye finalde İsveç'le yarışıyor.. Natalia, Zehra, harika atıyorlar.. İkinci tur sonunda 84-82 öndeyiz. Yarışmanın bitmesine birkaç dakika var. Türkiye şampiyon olacak.. Kürsünün en üst basamağına çıkacak. Milli marşımızı çaldıracak.. Az kaldı..
Birden..
İnanmazsınız böyle olduğuna.. Yarışmayı anlatan spikerin lafı ağzında yarım kalıyor.. Ne bir anons.. Ne bir açıklama.. Ne müsabakanın sonucunu nereden nasıl öğreneceğimiz bilgisi..
TRT, bu ülke insanının vergileri ile beslenen TRT, bu müthiş mücadeleyi, sonuna dakikalar kalmışken saygısızca kesiyor ve Veli Efendi Hipodromu'na bağlanıyor.
40 tane kanalı olan TRT, spor verdiği kanalda, sporu değil, kumarı tercih ediyor..
Togay'ın "Olimpiyat yapacak" dediği Türkiye'nin TRT'si için, spor değil kumar önemli.. Spor at yarışlarına kadar vakit dolduran bir fon.. Bir motif.. Ekranda akvaryum gösterme yerine bulunmuş bir metod..
Son bir ümitle, koşunun bitmesini bekliyorum. İki yarış arasında 45 dakika var. O arada gene Antalya'ya bağlanır, hiç değilse sonuçları bildirirler..
Hayır.. 45 dakika arada, TRT, sonuçlarını herkesin bildiği birgün öncesinin yarışlarını banddan vermeye başlıyor.
"Allah belanızı versin" diyorum.. Yalan değil.. Ekran başında söylediğim aynen bu..
"Allah belanızı versin.."
Bir pazar günümü bu yarışmayı izlemek için evde planlar ve başıma bu gelirse başka ne diyebilirim ki..
Aradan iki saat geçiyor..
TRT'nin haber servisinin düğmelerine basıyorum ekran başında.. Hiç değilse oraya sonucu koymuşlardır diye..
"Spor Haberler"ini tıklıyorum..
Haber:
"Cumhurbaşkanı yağlı güreşçileri kabul etti.."
On gün evvelin haberi orada duruyor hala.. Günün haberini, katlettiği yayının haberini vermeye dahi gerek görmüyor, Olimpiyat'a talip Türkiye'nin TRT'si..
Türkiye'nin İsveç'i yenip şampiyon olduğunu ertesi gün gazetelerin kısa haberleri arasında buluyorum..
Togay hala masal anlatıyor..
Gerçek, hepimizle dalga geçerek sırıtırken..