Uzaklar artık çok yakınımızda
Osman Zühal Atasoy çiftini artık hepiniz tanıyorsunuz. 6.5 metrelik bir tekneyle 40 bin mil yaparak bütün dünyayı gezip Türk bayrağını okyanuslarda dalgalandırmışlardı. 5 yıl süren zorlu yolculuğu başarı ile tamamlayan Atasoylar'a yolda bir yolcu daha katılmıştı. Yeni Zelanda'dayken doğan Deniz.
İşte önceki gün Atasoylar 5 yıl süren yolculuklarının sonunda yaşadıkları mutluluğu bir kez daha yakaladılar. Çünkü "Uzaklar" adını verdikleri minik tekneleri Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'nin bahçesinde sergilenmeye başladı.
SABAH'ın sponsorluğunda büyük geziyi tamamlayan Atasoylar, kendilerine 5 yıl yuva olan Uzaklar'ı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na armağan ettiler. Komutanlık da bu tarihi tekneyi, kendine yakışır biçimde Deniz Müzesi'ne devretti. Şimdi "Uzaklar" nesiller boyu orada sergilenecek.
Önceki gün Deniz Müzesi bahçesinde yapılan törene katıldım. İstanbul'un tanınmış denizcileri, başta Donanma Komutanı olmak üzere Deniz Kuvvetleri'nin seçkin komutanları bu güzel ana ortak oldular.
"Uzaklar" teknesinin sergilendiği alan son derece modern bir anlayışla düzenlenmiş. Cam bir fanus içine yerleştirilen Uzaklar'ın çevresi 5 yıllık gezinin fotoğraflarıyla süslenmiş. Fanusu gezerken gözüm küçük Deniz'e takıldı. Düşünün şimdi, o Deniz'in torunu günün birinde arkadaşlarını toplayıp Deniz Müzesi'ne gidecek belki. Ve büyük büyük babasının, ninesinin yaşadığı macerayı gözlerinin önüne getirecek.
Sonra da belki 60 yıl sonrasının teknolojisi karşısında "Bu küçük şeyle nasıl başardılar?" diye hayret edecekler. Ne güzel bir duygu.
Bu arada Uzaklar'ın Deniz Müzesi bahçesine yerleştirilmesi müzeye ayrı bir anlam katmış. Bizdeki Deniz Müzesi askeri olduğu için sergilenen objeler genellikle "savaş" çağrıştırıyor. Uzaklar'la birlikte Deniz Müzesi'ne "sivil denizcilik" de girmiş oldu. Deniz Müzesi bu yeni anlayışla sanıyorum müzeyi çok daha geliştirecektir.
En "genç dinazor" bu gece ekranda
Nebil Özgentürk'ün atv'de yayınlanan "Bir Yudum İnsan" programını izliyor musunuz? Eğer bugüne kadar izlemediyseniz gerçekten çok şey kaybettiniz demektir. Çünkü Özgentürk kendine özgü üslubuyla, hepimizin yürekten sevdiği pekçok ismi o kadar güzel anlattı ki, tadına doyum olmadı.
Gerçi, bu programların kasetleri ve kitapları kısa süre sonra piyasaya sunulacak, meraklılar için çok güzel bir görüntülü ansiklopedi olacak.
Bugün gece! "Bir Yudum İnsan" da, bir "dinazor" var. 80'ini aşan, ama kendini hâlâ genç hisseden Mina Urgan Özgentürk'ün konuğu.
Mina Urgan "Bir dinazorun anıları" kitabında "Evet ben dinazorum, çünkü eskiden ne düşünüyorsam şimdi de aynısını düşünüyorum" diyor. Bu kitabı nasıl bir solukta okuduğumu anlatamam.
Urgan 70 yıllık bir tarihi kendi açısından öylesine güzel süzerek yudum yudum tattırıyor ki bu kitabında, insan okumaya doyamıyor. Kaçırdıysanız mutlaka bulun ve okuyun derim bu kitabı.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim, atv "Bir yudum insan" programını o kadar geç saatte yayınlıyor ki, pekçok kişi izlemekten mahrum kalıyor. Sadece geç yayınlasa iyi, bir de anons ettiği saati tutturamıyor.
Örneğin bu program için verilen yayın saat genellikle 23.30 oluyor, ama ben bugüne kadar 00.30'dan önce başlayanını hatırlamıyorum. Hele geçen haftalarda yayınlanan enfes bir "İsmet Ay" programı vardı, bittiğinde saat 02.00'yi geçiyordu.
Özal klasiği
Eğer bir aksilik olmazsa Ecevit Başkanlığındaki DSP-MHP-ANAP hükümeti yarın açıklanacak. Yarın bildiğiniz gibi cuma. Rahmetli Özal Başbakan olduğunda hükümetleri hep "Cuma günü" açıklamayı tercih ederdi. Çünkü Cuma Özal'a göre "hayırlı" bir gündü.
Nitekim Özal'ın Cuma günleri kurduğu hükümetler, kendi dönemlerine göre hep uzun ömürlü oldu. Bakalım bu kez "solcu" bir Başbakan'ın "hayırlı" günde kuracağı hükümet ne kadar ömürlü olacak?
Bu arada, merak ettiğim bir başka konu da, bakan seçilenler, seçildiklerini ne zaman öğrenecekler? Malum bizdeki Başbakanlar'ın en büyük keyfi "bakanlık sürprizidir." Pekçok milletvekili bakan olduğunu radyo ya da televizyon haberlerinden öğrenirdi.
Meclis tatil yapmasın
Hükümetin yarın kurulmasıyla, neredeyse tamamen duran işler inşallah tekrar başlayacak. Ama önümüzde bir "tatil sorunu" var. Geleneklere göre Meclis haziran sonunda tatile girecek. Oysa Türkiye'nin bekleyen pekçok sorun var. Bu nedenle yeni seçilen milletvekilleri bu yıl fedakârlık yapmalı ve yaz aylarında da çalışmalı.