Türkiye'nin Avrupa hedefi Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar belirsizlik içinde. Bizim buradaki hava Batı'ya da aynen yansıyor: Siz Avrupa ile ilişkilerinizi yeniden tanımlamaktan söz ederseniz karşı taraf da aynısını yapar.
Nitekim yapıyorlar da...
Hafta başında Brüksel'deki bir araştırma kuruluşu, Avrupalı entellektüellerin katıldığı kapalı bir toplantı yaptı. Ortaya çıktı ki bu çevrelerde Türkiye'nin adı, Avrupa'ya katılma perspektifinde artık Rusya ve Ukrayna ile birlikte anılmaktadır!
Toplantıdaki ana tartışma konusu Balkan ülkelerine açılan AB'ye katılım kartıydı. Demek ki Avrupa Birliği şayet isterse AB'ye katılım için şart diye öne sürülen Kopenhag Kriterleri bir anda havada kalabiliyormuş. Eski Yugoslavya ve bundan ayrılan cumhuriyetlerin hangisi ekonomik açıdan AB'ye hazır? Hiçbiri.. Ama yine de AB, bölge ülkelerine 25 milyar dolar yardım akıtmayı öngörüp üyesi olarak tasavvur edebiliyor.
Bu durumda Türkiye'nin -tabii eğer Avrupa hedefi umurundaysa- ilk yapması gereken, yüksek sesli bir hak talebinde bulunmak ve bunu her fırsatta tekrarlamaktır.
İkinci yapılması gereken, Türkiye ile ilişkilerde yeniden tanımlamanın söz konusu olamayacağını bildirmektir. Aslında AB yetkilileri de bunun böyle olduğunu pekala biliyor, ama entellektüel çevrelerde yayılan havadan etkilenebilirler.
Ankara'nın Avrupa politikasındaki tavrını eleştirirken, aydınlarımızın da kendi hatalarını kabullenmeleri gerekir.
Kraldan çok kralcı olmadık mı hep? Bir ev ödevidir tutturduk. "AB üyeliğini istiyorsa, Türkiye ev ödevini yapmalı" dedik. Bakın ama başka coğrafyalar için AB nasıl da tavır değiştirebiliyor. Nasıl da başkalarının ev ödevi notuyla uğraşmak akıllarına gelmiyor.
Önümüzdeki hafta Köln'de yapılacak olan Avrupa Birliği Zirvesi'nin gündeminde Balkanlar var, Türkiye yok. Türkiye'de hükümet kurma işi bu kadar uzamasaydı Almanya konuyu gündeme getirebilirdi. Avrupa Birliği'nin altı ayda bir değişen dönem başkanlığı Haziran sonuna kadar Almanya'da. Alman Dışişleri Bakanı, Mayıs ayı için öngördüğü Türkiye ziyaretini yeni hükümet bir türlü kurulamayınca erteledi.
Temmuz'dan itibaren ise AB başkanlığını yeni ve küçük bir ülke alıyor: Finlandiya. Finlandiya'nın başkanlığı sırasında atılacak adımların, Almanya'nınkiler kadar ağırlık taşımayacağı aşikar.
Türkiye'nin adaylığının resmi kabul görmediği AB Lüksemburg zirvesinden atılan ayrılık tohumları filizleniyor. Suyunu da bizimkiler döküyor.