T.C.'yi Washington çizimler, gerisine boşverin...
Önce hemen şunu söyleyelim ki, globalleşme sürecinin öncülüğünü yapan Washington'un, bizim Türkiye Cumhuriyeti'ni de belirli bir sentez içinde çizimlemeyi üstlenmiş olması, karşı çıkılacak bir olgu değil; tam tersine pozitiv bir bütünleşmedir.
Nedenine gelince...
Türkler'in, eski zamanlardan süzülerek yan bilinçlerinde betonlaşıp kalmış bir şablon vardır. Bu şablona göre koyunlar yenmek için, köylüler şehit olmak için, okur yazarlar devleti yönetmek için gelirler dünyaya...
Ve bu şablona göre de devlet, kitlelere servis vermek için, kitlenin belirli hukuk ilkelerine göre örgütlenmesi değildir.
Ya nedir?
Mesleksiz ve hazineden geçinmeli okur yazarların, kademeli olarak daha rahat ve ayrıcalıklı yaşaması için bir örgütlenmedir.
Böyle bir "kabuk devlet" anlayışına başka bir açıdan bakıldığında, hazineden geçinmeli oligarşik bir örgütlenmeyle gizli bir iç sömürge yapılanması çıkar karşımıza.
Globalleşme sürecine girildiği bir dönemde, böylesine köhnemiş bir "kabuk devlet" taşlaşmasıyla, 21. Yüzyıl yolculuğuna ne kadar çıkılabilirdi ki?
Neyse ki, Washington üstlenmiştir T.C.'nin de yeniden çizimlenmesini... Hem de hiç çaktırmadan, sanki değişimler kendiliğinden oluyormuş gibi..
* * *
Türkler'in bir başka özelliği, hamaset babalanmalarıyla vakit geçirmeleri..
Silah teknolojilerindeki değişimlere hiç kulak asmayan yörelerde, gövdesel kahramanlık babalanmaları çok hızlı zıtlaşır ekonomik parametrelerle...
Örneğin ırkçılığa dönük söylemlerden zevk alma, turizm gelirlerinin dibine darı eker..
Washington usulca böyle bir slaytı getirivermiştir Ankara ekranına. Hem de muhteşem bir virtüoziteyle...
Şöyle bir düşünün..
Abdullah Öcalan Kenya'da yakalanıp Ankara'ya teslim ediliyor...
Yunanistan'ın Öcalan'a arka çıktığı anlaşılıyor.
Ankara keyiften şıkır şıkır oynuyor.
Atina, terörizme yataklık etmekle suçlanıyor.
Sonuç ne oluyor?
Türk turizmi batarken, Yunan turizmi prim yapıyor...
İşte satrançtaki "genel düşünüp yerel hareket etmek" kuralına karşı, hamaset demagojileriyle yelken şişirmenin sonuçları...
Washington, uygulamalı bir "etki-tepki" dersiyle öğretiyor bunları Ankara'ya. Fena mı?
* * *
Washington önce gösteriş ve tüketim tutkusunu pompaladı Türkiye'de. Hem de, illegal kaynaklara göz yumarak...
Böyle bir modanın ekonomiyi elektriklendireceğini hesap etmişti.
Ancak bu moda tutku, iç yağmayla rüşvet ve zimmetlerin yüzde 240 artmasına yaradı. Ve dış sermayenin iç yatırımlara yönelmesini engelledi.
Ekonomi bugün iyice sıkışık bir durumda...
Washington ne yapıyor?
Türk tekstilcilerine, 50 milyar dolarlık ABD pazarına ancak İsrail aracılığıyla girebileceklerini gösteriyor.
Bu kapı ılıman Müslümanlara açık, Şeriat'çılara kapalı...
Bir virtüozite değil mi bu?..
* * *
Saddam'la Miloseviç artık devrilme etabına yaklaşıyor.
İngiltere ile ABD, Kıbrıs için bir konfederasyon anayasası taslağını hazırlamış durumda; Ekim'de gündeme gelecek..
Kuzey Irak'da, Türkmenler'i de içeren siyasal bir Kürt profilinin ortaya çıkması ise; Öcalan davası sonucunda, tüm dünyanın Güneydoğu yahut Kürt sorununa daha çok eğilmesiyle birlikte getirilecek gündeme...
Türkiye'ye silah satımına gelince...
Eh, tamam, fakat, işte, yalnız... Kıbrıs sorunu da çözümlendikten sonra kime karşı?.. Yani falan filan...
* * *
Enseyi karartmayın.... Washington ne yaptığını biliyor. Ve o nedenle de globalleşme sürecini hızlandırıyor. Türkiye'yi de globalleşmenin dışında bırakmayacak. İç yağma ve siyasetçi avantaları belki azalacak ama, insanlar daha iyi olacak ve dünya vatandaşlığına daha kolay hazırlanacak..