|
Yılmaz'ın çifte gündemi
ANAP lideri Yılmaz'ın şu anda iki ayrı gündemi var: Devlet ve parti işleri. Seçimden sonra partideki havayı da şu sözlerle anlatıyor: "Şoku atlatmaya çalışıyoruz. Dün bitti, yarına bakalım diyoruz..."
Seçimlerden beklemediği bir mağlubiyetle çıkan ANAP'ta "Nerede hata yaptık, bu hataları nasıl tamir ederiz" arayışları var. ANAP lideri Mesut Yılmaz, 18 Nisan seçimlerinden çıkan "Halk artık kavgadan bıktı, uzlaşmacı ve temiz siyaset istiyor" mesajını doğru okumuşa benziyor.
"Çiller'e karşı siyasi manevra" dense de, Yüce Divan'da yargılanma isteği seçimden çıkarttığı dersten sonra Yılmaz'ın attığı ilk önemli adımdı. DSP-MHP-ANAP koalisyonunun kurulması için gösterdiği çabalar da ikinci önemli adımı oldu.
Yılmaz'ın şu anda iki ayrı gündemi var: Devlet işleri ve parti işleri. Dün konutundaki sohbet öncesinde "devlet işleri için" koalisyon komisyonlarındaki ANAP kurmaylarıyla görüştü Yılmaz.
Sohbetin bir bölümünde ise "parti işlerinden" konuştuk.
"Şoku atlatmaya çalışıyoruz"
Yılmaz, "Seçimden sonra partide hava nasıl?" sorusuna samimi bir cevap veriyor: "Şoku atlatmaya çalışıyoruz. Dün bitti, yarına bakalım diyoruz." ANAP lideri, seçim sonrası hareket planını şöyle anlatıyor: "Bazı arkadaşlarımız hâlâ Büyük Kongre istiyor ama bana göre bu yanlış olur. Büyük kongre meselelerin tartışılacağı yer değil. Tartışıp, tedbirleri tespit edip, sonra en büyük hakem olan kongreye gitmeliyiz. Şu anda yaparsak duygusal tepkiler olur. Sağlıklı kararlar alamayız. MKYK'da, grupta seçim sonuçlarını tartışmaya başladık. Daha da tartışacağız. İl başkanlarıyla biraraya geleceğiz. Hele şu hükümet bir kurulsun. Partiyle uğraşmak, partiyi toparlamak için daha fazla zaman bulacağım."
Üye sistemi değişmeli
Yılmaz'ın seçimden çıkarttığı "yapısal dersler" de var. Bunların en belirgini parti üyelik müsessesesindeki yozlaşma.
"Aynı anda 4 partiye birden üye olan insanlar var. Birçok yerde üye sayımızdan daha az oy aldık. Bize üye görünen adam, seçim öncesinde aleyhimizde çalışmış" diyen Yılmaz kafasındaki reformu şöyle dile getiriyor:
"Parti üyeliklerinin denetimini Cumhuriyet başsavcıları yapıyor. Daha doğrusu görünürde bu böyle ama denetim işlemiyor. Parti üyeliklerinin denetimi seçim kurullarına verilmeli. Bilgisayar ortamında kayıt tutulmalı. Bir partiye üye olanın, bir başka partiye daha kaydolması engellenmeli. Bu sistem kurulduktan sonra, makul bir süre konup partililere kayıtların yenilenmesi çağrısı yapılmalı.
Süre bitiminde de, yenilenmeyen üyelikler iptal edilmeli. Milletvekili adaylığı ön seçimlerinde biz de eleştirildik. Ama, şu andaki üyelik ve delegelik sistemi reforme edilmeden ön seçim yapmanın faydası yok. Aksine, sistem sakatken yapılan ön seçimler Meclis'te daha mahsurlu tabloların ortaya çıkmasına da yol açabilir. Geçen dönem bu konuda bir yasa teklifi vermiştik. Ama kadük oldu. Bu dönem yeniden vereceğiz."
Yasalar, devlet bakanlığı sayısını 20'yle sınırlandırıyor. 20'nin altında kalabiliyorsunuz ama, üzerine çıkamıyorsunuz. 55. hükümet sırasında devlet bakanlığı sayısı 19'du. Ecevit hükümetinde bu sayı 8'e indi.
5 devlet bakanlığı yeter
DSP-MHP-ANAP koalisyonunda ise 17 devlet bakanlığı olacak. Yılmaz'a göre bu sayı en çok 5 olmalı. Yılmaz, "5 yeter" derken, yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor:
"Şu anda devlet bakanlıklarına bağlı olan kuruluşlar ilgili icracı bakanlıklara bağlanmalı. MTA için devlet bakanlığı var. Oysa MTA'nın yeri Enerji Bakanlığı olmalı. Diyanet İşleri için bakanlık kurulmuş. Diyanet'in yeri de İçişleri olabilir. MİT, MGK Genel Sekreterliği gibi kuruluşların dışında kalanlar, ilgili bakanlıklara bağlandıkten sonra 5 devlet bakanlığı yeter. Bu 5 bakanlık, Başbakan'ın kadrosu gibi çalışır. Bakanlar koordinasyon görevlerini yerine getirirler. Şimdiki sistemde devlet bakanlarının çoğu genel müdür, hatta personel müdürü gibi çalışıyor. Devlet bakanlığı sayısı 5'e inerse, toplam 22 bakanlı bir hükümeti uyum içinde, fonksiyonel olarak çalıştırmak da kolaylaşır."
TAYFUN DEVECİOĞLU
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|