Türkiye, Galatasaray'ın şampiyonluklarına alıştı. Üç yıl arka arkaya yakalanan bu başarının mimarı şüphesiz Fatih Terim. Son günlerde futbolda başarıyı arayan herkesin dilinde "Terim Modeli" diye bir söylem var. Bir Türk teknik adamın, yabancı rakipleri karşısında bu kadar başarılı olması sevindirici. Diğer yerli hocaların önünü açmasında dolaeyı da olumlu bir gelişme.
Ancak bu model arayışları içinde olanların iki konuda problemleri olacaktır: Bir tane daha Terim bulmak çok zor. Ve böyle birini bulabildiklerdinde ellerindeki oyuncaklarını kaybedeceklerdir. Futbol şubelerini kafalarına göre yönetemeyeceklerdir. Fatih Terim, bu başaryı nasıl yakaladı? Bunun birçok değişik nedeni var. Bunların ilk ve en önemlisi kulüplerimizin futbol şubelerinin klasikleşmiş yönetim anlayışlarına getirdiği değişikliktir.
Görevi teslim aldığı andan itibaren bu işi futbolu ben bilirim deyip, işine kimseyi karıştırmamış, futbolla alakalı her şey benden sorulur demiş futbol şubesi sorumluluğunu ortadan kaldırmıştır. Yani futbolun anahtarlarını eline geçirmiştir. Tüm bunları yapabilmesi tabiidir ki kolay olmamıştır. Terim'in tarzı farklıydı . Yöneticiler,gazeteciler, eski sporcular, tesislere rahat ulaşamaz olmuşlardı. Tepki göstermeye kalkanlar cevaplarını aldılar.
İlk sene sonuna doğru başarı yakalanmasına rağmen bazı yöneticiler takımı şampiyon yapsa da onun kalamayacağını söylüyordu. İkinci yılının ortalarında dahi gitmesi gündeme gelmişti. Ancak yakalanan ikinci şampiyonluk hem de bu yılki başarı, ekonomik kriz dönemideki sergilediği davranış tüm olumsuzlukları sildi. Ona karşı olanların bile görüşleri değişti.
Terim, çalışkanlığı, hırsı, hırçınlığı, futbol bilgisi, tecrübesi ile Türk futbolunun aradığı adamdı. Bu özelliklerini yanına gerekli olan şansını da aldı. Ve övünmeyi fazlasıyla haketti.