


Testi kırıldıktan sonra..
Eskiden kız isteyenlere bile kim olduğu, ne iş yaptığı sorulduktan sonra "kimlerdensin" denir, nasıl bir aileden geldiği, atalarının nasıl tanındığı damat adayının "şahsiyeti" hakkında bir upucu sayılırmış.
Bu yine de yetmez, "bir bilen" peşine düşer, adamın işe yarar olup olmadığını inceden inceye araştırır, karar öyle verilirmiş.
Şimdi Türkiye'nin yönetimine talip olmak kız istemekten daha kolay. Kimse size birşey sormuyor. Milletvekilliğine aday olan kişi mafya üyesi midir, örgüt üyesi midir kimsenin bilgisi yok. Evet savcılıktan bir "temiz" kağıdı isteniyor ama bu yargıya intikal etmeyen ama yine de "ülke yöneticisi", "milletin temsilcisi" sıfatlarının alınmasına engel teşkil edebilecek durumları anlamaya hiç de yeterli değil.
Onun için biz hâlâ bir milletvekilinin "Amerikan vatandaşı" olduğunu, " köktendinci terör örgütü" bağlantılı olduğunu hayretten faltaşı gibi açılmış gözlerle okuyor, "ahh"lar, "vahh"lar çekiyoruz milletçe.
Testi kırıldıktan, ortalık toz duman olduktan sonra akıl verenin ise haddi hesabı yok. Olay masaya yatırılıyor, herkes başına geçiyor, incele babam incele..
Seçimlerden önce bu konuda benden başka tepinen var mıydı bilmiyorum ama ben birkaç kez yazdığımı hatırlıyorum;
"Neden kimse milletvekili adaylarının geçmişteki faaliyetlerini araştırmıyor? diye.. Bırakın daha önce bu konuda ağzımızın yanmış olduğunu, son seçimde bazı partilerin aday listeleri hakkında öyle çok şey söylendi ki..
Liderlere çok yakın kaynakların ağzında liste başlarına konan "şaibeli" isimler dolaşıyordu. Ama kimse ne birşey araştırdı, ne birşey açıkladı. İşte siyasi partilerin tek bir "ağa"ya teslim edilmesinin sonucu. Ağanın yanılgısı, milletin ıstırabı oluyor.
Kısacası, eğer Yüksek Seçim Kurulu adayların geçmişini sıkı bir şekilde araştırsaydı, eğer Merve Hanım gibi sorun yaratma niyeti önceden bilinen bir adayın elinden, seçildiği takdirde kurallara, yasalara uyacağının taahhütü o günlerde alınsaydı Türkiye bu sorunu yaşamazdı.
Aklımızın başımıza gelmesi için daha kaç tane böyle olay yaşayacağız bakalım.
TED'in "Merve" rahatsızlığı
TED Ankara Kolejlilerin çıkardığı, bilimden sanata, spordan siyasete, iş dünyasından bürokrasiye, modadan basına Türkiye'ye yön veren "Kolej"liler listesine bakınca Atatürk'ün verdiği her kararın haklılığı, doğruluğu bir kez daha görülüyor.
Her alanda ülkenin en başarılı isimlerinin çoğu TED'li.. Atatürk TED gibi çağdaş eğitim yapacak bir kurumun ilk işaretlerini 1925 yılında TBMM'de yaptığı bir konuşmada vermiş. Ve çalışmalara hemen başlanmış ama eğitim, öğretim Harf Devrimi'nden sonra, yeni Türkçe harflerle 1928'de başlamış.
İşte Ata'nın direktifi ile İsmet İnönü'nün başkanlığında oluşan bu 71 yıllık ünlü kuruluş, Merve Kavakçı'nın TED'li olduğunun açıklanması üzerine, dünyanın her köşesine yayılmış mezunlarının da isteğiyle bir "kamuoyu duyurusu" hazırlamış. Duyuru şöyle diyor;
"TBMM'nin açılışı sırasında ortaya çıkan krizde okullarımızdan birinden mezun olmuş bir kişinin bulunması, gerek derneğimiz camiasında ve gerekse bağlı vakıflar, şubeler, okullar, Ankara Koleji Mezunları Dernekleri ile diğer dernekler ve Spor Klübünde büyük tepkiler yaratmıştır.
TED'li bir okulda Atatürk ilkelerine uygun olarak yetiştirilen onbinlerce meşalemiz, bilim ve uygarlık yolunu aydınlatmaya devam edecektir. Bunlardan sönenleri acıyarak bir kenara bırakıp, her yıl topluma verdiğimiz binlerce yeni meşale ile gurur duymayı sürdüreceğiz.
Türk Eğitim Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu
Fazilet Partisi tepkinin sadece "bir kısım" siyasi ve "bir kısım" basından gelmediğini görüyordur umarım!
"Fenerbahçe-Kalamış" maçı!
Fenerbahçe Klübü haksız yere işgal ettiği, Kadıköy halkına ait parkta kural, yasa dinlemeden yayılmayı sürdürüyor. Yayıldığı alan üzerinde inşaat yapma hakkı olmamasına rağmen deniz kenarına boydan boya çektiği duvarı ve üzerine gerdiği teli de kaldırmamakta direniyor.
Kalamış halkı ayağa kalktı, semt sakinleri ve Türkiye Mimarlar Odası dava açtı, Kadıköy Belediye Başkanı uyardı.
Değişen birşey yok.
Benim Kalamış'lılardan duyduğum artık Fenerbahçe'ye söz anlatmaya çalışmaktan vazgeçip Kadıköy Belediye Başkanı Selâmi Öztürk'e şahsen dava açma yoluna gidecekleri.
"Seçimden önce bizi oyaladı. 'Fenerbahçeliler'in oyunu kaybetmek istemiyor herhalde' diyerek bekledik. Şimdi tekrar seçildi, bu işi halletmesi gerekir. Herkese ait parkın büyük bir kısmını aldılar, şimdi de deniz manzarasını kapatıyorlar. Belediye buna nasıl izin verir?.." diyorlar.
Selami Öztürk Kalamışlılar'ı oyalamaktan vaz geçip Fenerbahçe Klübüyle bu sorunu en kısa zamanda çözse iyi olacak gibi görünüyor!
Bir küçük not
Recai Kutan'ın "Çifte vatandaşlık yasadışı birşey değil" sözü çok hoş. Tabii ki değil ama sıradan insanlar için. Ülkenin geleceğine karar verme yetkisi alacak olanlar bu hakka sahip olursa iki ülke çıkarlarının çatıştığı bir durumda hangi ülkesine verdiği yemini tutacak?