kapat

08.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


Mercek

Merve Kavakçı röportajı, içeriği ve yarattığı sonuçlar kadar; bir televizyon yayınının algılanma "proses"i açısından da ilginç bir deneyimdi kanımızca..

Rahmetli Ataç, okul kitaplarında yıllarca okutulan denemesinde "bakmakla görmek" arasındaki farkı anlatırdı.

Bir televizyon programına da farklı merceklerden bakıldığında farklı görüntüler görülebiliyordu.

Hepimiz objektif olmaya çalışıyorduk.

Ama -biz dahil- hepimizin objektifindeki mercekler, görüntüleri farklı farklı algılamamıza yol açıyordu.

Ve bu da çok doğaldı..

İşte Merve'nin farklı merceklerden yansımaları..

Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet:

"Başında kadın sarığı bulunan Merve Kavakçı, atv'de Ali Kırca'nın karşısında kamuoyuna 'demokrasi dersi' veriyor, evrensel hukuktan, kişi temel hak ve özgürlüklerinden söz ediyor.

Ali Kırca, deneyimli bir televizyoncu, üstelik köşe yazarı.

Bakıyorum, Kırca hiç hazırlıklı değil."

Mehmet Türker, Gözcü:

"Dersini iyi çalışmış, ağzı laf yapan, sıkı bir ezberciyle, 'ne suya ne sabuna' diyerek tarafsız kalmaya çalışan bir sunucunun başa çıkması mümkün mü?"

Sina Koloğlu, Milliyet:
"Mesajını karşısındakine kabul ettirmiş (yani Ali Kırca'ya). Ali Kırca 'beklenen soruları sormamakla' eleştiriliyor. Yeterince ısrarlı olmadığı da vurgulanıyor."

Ve ismi belli olmayan bir vatandaşın fax mesajı:

"Bravo, kadının iyi reklamını yaptınız.."

Peki ya öteki taraf, İslamcı kesim seyrettiğini nasıl görmüş:

M. Nedim Hazar, Zaman:

"Ali Kırca'yı izledim hayretler içinde.. Konuk olarak çağırmış. Ne demek konuk olarak çağırmak? Fikirlerini öğrenmek. Ali Bey fikirlerini öğrenmekten ziyade suçlamalar yöneltti, savunma isteyen sorgu yargıçları gibi. Sonra yargıçlar kadar bile adil olamadı. Sözlerini kesti, lafı ağzına tıkadı... Neden bu kadar korkuyorlar Merve'den anlamadım.."

Akit'in manşetteki haberi:

"Ali Kırca'nın küstahlığa varan engellemeleri.. Programda Ali Kırca'nın sergilediği düşmanca tutum, seyirciler tarafından protesto edildi. Programın ardından atv televizyonunu faks yağmuruna tutan vatandaşlar, Kırca'ya tepkilerini dile getirdiler..."

Ve Yeni Şafak'ta ismi belli bir vatandaşın fax mesajı:

"Geçtiğimiz akşam Ali Kırca'nın Kavakçı'ya yönelttiği sorularla ne denli taraflı olduğunu bir kez daha gördük. Bu adamın haber sunması ve gazetecilikten bahsetmesi çok komik."

Türkiye'nin kutuplaşmanın doruğuna vardığı bir konuda, herkesin, baktığını kendi merceğinden görmesi çok doğaldı.

Merceğin yansıttığı görüntüler birbirine hiç benzemiyordu.

Birbirinin tümüyle zıddıydı hatta..

Tıpkı "sorun"un kendisi gibi..

En başından beri bu sorunun çözümünde uzlaşmanın mümkün olmadığını yazıp çizdik.

Birbirini inkar eden iki dünya görüşünün, iki sistemin, iki hayat tarzı anlayışının; kutuplaşmayı simgeleyen en hassas noktada uzlaşmaları eşyanın tabiatına aykırıydı.

Bize gelince; yöneltilen eleştirilerin ortasında bir yerlerde duruyorduk.

Gazetecilerin durduğu yerde...

Ankara temsilcimiz Baki Şehirlioğlu programdan önce "Bu konuda iki taraftan da bize karşı hayırhah bakılması çok zor. Kılıçlar bilenmiş çünkü.." dedi.

Ama biz yine de Türkiye'deki bütün gazetecilerin yapmak istediği işi yapmalıydık.

İlk kez ve son kez..
Yandaşları ve karşıtları, o geceden sonra da onu sevmeye ya da ona kızmaya devam edecekti. Ama, önce tanınacak ve bilinecekti..

Merve, bilindi..

Ötesi, kamu vicdanının, Meclis efradının, hukuk nizamının işiydi..

Mercekler çeşit çeşit elbette... Sonradan ilişti gözümüze: Selim Akçin de, Star'da kendi "gözlüğünden" bakmış:

"Ali Kırca, Ankara yollarına düşmesinin meyvesini aldı. Merve Kavakçı'yı ekrana çıkarıp, bütün dikkatleri üzerine toplayarak. Günlerdir herkesin peşinden koştuğu, muhabirlerin evinin önünde sabahladığı Kavakçı, Ali Kırca'nın karşısında gergindi. Bazen Kırca'nın soru sormasına bile tahammül edemedi. Kırca ise Kavakçı'ya karşı bazen öğrencisi gibi davrandı, bazen kızı. Öğretmen olduğu zamanlarda toplumun hassas olduğu konularda soru yöneltti, yanıtını almaya çalıştı. Baba olduğu zamanlarda ise sevecenliğini ekrana taşıdı. Herşeye rağmen onu incitecek cümleler kurmaktan kaçındı. Aslında, Kavakçı'yı ekrana çıkarmak bile tek başına başarı.."

Neyse, bu kadar heyecan yeter... Artık İstanbul'a dönüyoruz.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır