Mağdur kim?
Lideri olduğu üç partinin kapatılmasına sebep olan Erbakan şimdi manevi lideri olduğu partiyi uçurumun kenarına getirdi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş Fazilet Partisi'nin kapatılması, partinin Aydın Menderes dışındaki tüm üst düzey yöneticileri ile milletvekillerinin 5 yıl siyasetten yasaklanmaları istemiyle dava açtı.
Anayasa Mahkemesi bu istemi aynen kabul ettiği takdirde Meclis'teki 110 Faziletli'nin milletvekillikleri de sona erecek..
Ve kararın yayımı tarihinden başlayarak üç ay içinde onların yerine yenilerinin seçilmesi için 53 ilde ara seçim yapılacak.
Başsavcı, Fazilet'in "Laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği"ni ve "kapatılan Refah Partisi'nin devamı olduğu"nu iddia etti.
Ayrıca "Vatandaşların bir kısmının dinsel inançlarını sömürüp laik devlet düzeni ile çatışmaya sokabileceklerinin bilincinde olarak halkın bir bölümünü devlete karşı kışkırtmayı alışkanlık haline getirdiklerini" savundu.
Rejimi tam kalbinden..
Ülkenin gerçek sorunlarıyla ilgili hiçbir projesi olmayan, bu yüzden de son seçimde yüzde 6 oranında gerileyen Fazilet'in Refah Partisi'nin devamı olduğu konusunda iddianame bir çok delil içeriyor.
Tek başına bu kanıtların mahkemece haklı bulunması dahi, Fazilet'in kapatılması kararı için yeterli olacaktır.
Çünkü Refah davasında Savaş son mütalaasını verirken şöyle demişti:
"Ülkemizde ve dünyada, mahkemelerce kapatılan hiçbir parti, Refah Partisi kadar kapatılmayı hak etmemiştir!"
Kamu vicdanının da onayladığı o kapatma kararı, bu siyasi görüşün demokrasi ile uzlaşan yeni bir yapı ve anlayış kazanması için şans olarak değerlendirilebilirdi.
Ama akıl egemen olamadı. Refah'ı kapatılmasına sebep olan emeller, aynı eylem alanlarında tırmandırıldı.
Ve daha önceki ilişkileri iyi bilinen Merve Kavakçı, rejimi tam kalbinden vurmak kastı ile bir "Serdengeçti" olarak seçildi ve İslam'ı laiklik içinde değil şeriatçı bir düzende yaşamak isteyenlerin meydan okuması eyleminde acımasızca harcandı.
Olan Türkiye'ye oluyor..
Erbakan, sanıldığı kadar zeki değilmiş..
Kendi dünyalarıyla kavga etmek için Fazilet'e sızıp kullanmaya çalışan Nazlı Ilıcak gibi kişi ve çevrelerin oyununa geldi.
Başbakanlığı döneminde sarıklı, cüppeli hocaları Başbakanlık konutuna getiren, kendisini Kaddafi'nin hakaretlerini dinlemek için Libya çöllerine sürükleyen akıl hocalarının kazığını unutmaması gerekirdi.
O bir günahkârdır.
Onun peşinden giden siyasetçiler de mağdur değil, aynı günahın ortağıdır.
Dayatmacı ve bölücü hayalleri devleti meşru savunma mecburiyetine ittiği için tüm ülkeye ve millete zarar vermişlerdir.
Türkiye, cumhuriyete ve demokrasiye yönelen örgütlü tehdide karşı kendini savunurken şimdi yine demokrasisi şüpheyle sorgulanan bir ülke durumuna düşecektir.
Onlara acımak içimden gelmiyor.
Acınacak olan, demokrasiye bağladığı umutları 25 yılda dört kez gerici kalkışma ile darbelenen millettir!