|
Fazilet Kan emici vampirler
Refah'ın kapatılmasına ilişkin iddianameyi hazırlayan Yargıtay Başsavcısı Savaş, bu kez daha kısa ama daha sert bir iddianame ile FP'nin tüm milletvekillerinin siyasetten yasaklanmasını istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, FP'nin, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği" ve "kapatılan RP'nin devamı olduğu" gerekçesiyle kapatılmasını istedi. Savaş, FP'nin kapatılmasına ilişkin iddianamesini dün sabah Anayasa Mahkemesi'ne gönderdi. 7 sayfadan oluşan iddianame, RP'nin kapatılması istemli iddianameye göre daha kısa ama, daha sert. Savaş, FP Genel Başkanı Recai Kutan dahil tüm milletvekillerinin siyasetten yasaklanmasını istedi.
Savaş, iddianamesinde Anayasa'nın "Din ve vicdan hürriyeti"ni düzenleyen 24. maddesi ile Siyasi Partiler Kanunu'nun 87. maddesinin "Siyasi partiler devletin sosyal veya ekenomik siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin, tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kulanamazlar" hükmünü gerekçe gösterdi.
"Temelli kapatılmalı"
Savaş, Anayasa'nın "Cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen" 2'nci, "siyasi partilerleri kurma, girme ve ayrılma ile ilgili" esasları düzenleyen 68'inci, "siyasi partilerin uyacakları esasları" öngören 69. ve Siyasi Partiler Yasası'nın "Demokratik devlet düzeninin korunması ile ilgili yasakları" içeren 78'inci, "laiklik ilkesinin korunması ve halifeliğin istenemeyeceği" hükmünü öngören 86. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi halinde FP'nin temelli kapatılmasına karar verilmesi gerektiğini kaydetti. Anayasa Mahkemesi'nin RP'nin kapatılmasına ilişkin kararını da hatırlatan Savaş, Danıştay 8. Dairesi ile Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun "Yükseköğretim kurumlarında başörtüsü ve türban takan öğrencilerin Atatürk devrimleri ile laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı davrandıkları ve dine dayalı devlet düzenini benimsediklerini" kabul ettiğini ifade etti.
Avrupa'dan kararlar
Anayasa Mahkemesi'nin aynı kararında, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'nun Türkiye'den yapılan bir başvuruda başörtülü fotoğraf veren öğrencileri haklı bulmadığına da değinildiğine dikkati çeken Savaş, "Siyasal İslamcılar"ın faaliyetlerinin İsviçre'de "açık ve yakın tehlike" oluşturmamasına rağmen Cenevre Kanton Hükümeti'nin 16 Ekim 1996'da Kantonal Eğitim Müdürlüğü'nün Müslüman bir bayan öğretmenin, türban takıp derslere girmesini yasakladığını kaydetti. Savaş, karara itirazı değerlendiren İsviçre Yüksek Mahkemesi'nin "Her ne kadar ilgili yönünden kendi giysileri ile açığa vurulan dinsel kimliği büyük bir önem taşımakta ise de belli koşullarda bu tür giysilerin yasaklanması inanç özgürlüğünün özüne tecavüz sayılamaz, çünkü idari merci tarafından yapılan bu yasaklamada önemli derecede kamu yararının varlığı söz konusudur" değerlendirmesine dikkat çekti.
FP'liler ne yaptı?
Savaş, şöyle devam etti: "Hal böyle iken ve hiçbir uluslararası sözleşmede (Dinsel kimliğini açığa vuran giysilerle öğrenim görme veya kamu kuruluşlarında görev yapmanın inanç özgürlüğünün bir parçası olduğu veya insan haklarından sayıldığına) dair herhangi bir huküm bulunmamasına rağmen Fazilet Partisi Genel Başkanı dahil tüm yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanları, adeta kandan başka bir şeyle beslenemeyen vampirler gibi vatandaşlarımızın bir kısmının dinsel inançlarını en kolay bu yoldan sömürüp, laik devlet düzenimizle çatışmaya sokabileceklerinin bilincinde olarak ve Anayasa Mahkememiz'in anılan kararını hiçe sayarak meydan meydan, köy köy dolaşıp, tüm televizyonlardaki açık oturum ve söyleşilere katılarak (Kamu kurumlarında ve üniversitelerde başörtüsü ile çalışma ve öğrenim görmenin vazgeçilmez bir insan hakkı olduğunu, yasaklar getiren mevzuat ve bunları uygulayan kamu görevlilerinin laikliğe aykırı davranışta bulunarak suç işlediklerini) iddia ederek, halkımızın bir bölümünü devletimize karşı kışkırtmayı alışkanlık haline getirmişlerdir."
Bu kışkırtmaların sonucunda "Başörtüsüne uzanan eller kırılsın" sloganının atıldığını, bu sloganların yazılı olduğu pankartların taşındığı toplantılar düzenlendiğini kaydeden Savaş, bu toplantılara FP'lilerin birçoğunun katıldığını, başörtüsü yasağının mutlaka kalkması gerektiğini söylediklerini ifade etti.
Merve Hanım özel olarak seçilmiş ajan provokatör
Başsavcı Savaş, türban kavgasının Meclis'e taşınmasının sağlanması için FP İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı'nın özel olarak seçildiğini ve Meclis'te yapacağı eylemi tüm FP milletvekileri ve parti yöneticilerinin önceden bildiğini savundu.
Savaş, "Kavakçı'nın basın toplantısına FP Grup Başkanvekili Abdullatif Şener ile birlikte FP'li pek çok milletvekililin katılması eylemin FP yöneticileri tarafından planlandığını ve teşvik edildiğini açık bir şekilde göstermektedir" dedi.
Meclis Başkanı'na
Savaş, TBMM İçtüzüğü'nde "türbanla yemin edilemez" yönünde yasaklayıcı bir hüküm bulunmamasının FP yöneticileri ile Kavakçı'nın eylemine meşruiyet kazandırmayacağını, Anayasa Mahkemesi'nin daha önce bu konularda kararı bulunduğunu hatırlattı. Bu kararın yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığını kaydeden Başsavcı Savaş, TBMM'de hanım milletvekillerinin başörtüsü ile yemin etmelerine ve yasama faaliyetlerine katılmasına izin veren TBMM Başkanı hakkında gereğini yapmanın görevli Cumhuriyet Başsavcılarına ait olduğunu kaydetti. Savaş, ancak, Anayasa Mahkemesi'nin kararları karşısında başörtüsü veya türban gibi dinsel kaynaklı giysilerle eğitim veya görev yapılması için girişimlerde bulunan veya destek veren siyasi partiler hakkında kapatma davası açmayan Yargıtay Başsavcısı'nın görevi kötüye kullanmak suçunun sanığı olabileceğini de belirtti.
Annesi de çıkarmamış
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Savaş, iddianamesinde Merve Kavakçı ile ilgili olarak da şu ifadelere yer verdi: "18 Nisan 1999 tarihinde yapılan Milletvekili Seçimleri'nden önce annesi türbanı çıkartmadığı için bir kamu kuruluşundan uzaklaştırılmak zorunda bırakılmış, kendisi de türbanlı ve (hiçbir zaman ve hiçbir yerde türbanı çıkarmayacağını) her zaman söyleyen Merve Kavakçı adlı hanım, FP yöneticileri tarafından seçilebilecek bir yerden önce milletvekili adayı gösterilmiş; başta Recai Kutan olmak üzere FP'nin tüm yöneticileri Merve Kavakçı'nın hem Meclis'te türbanlı olarak yemin edebileceğinin hem de Meclis çalışmalarına türbanlı olarak katılabileceğinin propagandasını yapmaya başlamışlardır."
Ilıcak'ın refakatinde
Savaş, bu konuda FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın iki özel televizyondaki açıklamalarının yer aldığı kaseti Mahkeme'ye delil olarak gönderirken, Ilıcak'ın konuşmalarının bu hususla birlikte değerlendirildiğinde başörtüsü kavgasının TBMM'ye taşınmasının sağlanması için Merve Kavakçı'nın "özel olarak seçildiği" ve Meclis'te yapacağı eylemi tüm FP milletvekilleri ve parti yöneticilerinin önceden bildiğinin anlaşıldığını vurguladı.
Mahkeme'ye gönderdiği kasetlerin incelenmesinden başörtüsü ile yemin etme eylemi yapmak için FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın refakatinde gelen Kavakçı için yapılan tezahürat ve yemin töreninin sonuna doğru salonda bulunmadığı halde Kavakçı'nın ismi okununca FP milletvekillerinin tümünün katıldığı tezahürata da dikkati çeken Savaş, şunları kaydetti:
Ajan provokatör
"3 Mayıs 1999 günü Merve Kavakçı'nın TBMM'de yaptığı ve başörtüsü eylemini insafsız ve ancak bir ajan provokatöre yakışacak biçimde Amerika'da zencilerin insan hakları için yaptığı mücadeleye benzettiği basın toplantısına FP Grup Başkanvekili Abdullatif Şener ile birlikte FP'nin pek çok milletvekilinin katılması, eyleminin FP yöneticileri tarafından planlandığını ve teşvik edildiğini açık bir biçimde göstermektedir."
Açık ve yakın tehlike
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, FP'nin, yalnız RP'nin değil, aslında Türkiye'de dini siyasete alet ettiği için kapatılan tüm siyasi partilerin devamı niteliğinde olduğunu savunarak, "Metastas yapan, habis bir ur gibi demokrasimizin sağlıklı işlemesini engelleyen, Anayasal düzenimiz için daima (açık ve yakın tehlike) oluşturmuş bu çeşit partilerin kapatılması Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatabilmenin vazgeçilmez koşuludur" dedi.
Savaş, TBMM İçtüzüğü'nde, "Türbanla yemin edilemez" şeklinde yasaklayıcı bir hüküm bulunmamasının FP yöneticileri ile İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı'nın eylemine meşruiyet kazandırmayacağına dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda verdiği daha önceki kararı hatırlatan Savaş, şunları kaydetti:
Savcı'nın görevi
"TBMM'de hanım milletvekillerinin başörtüsü ile yemin etmelerine ve yasama faaliyetlerine katılmasına izin veren TBMM Başkanı hakkında gereğini yapmak görevli Cumhuriyet başsavcılarına ait olmakla birlikte, Anayasamızın değişmez ilkeleri ve Anayasa Mahkememizin uyum gösteren içtihatları karşısında resmi dairelerimizde, belediyelerimizde, okullarımızda, TBMM'de, bir başka değişle tüm kamusal kuruluşlarda, başörtüsü veya türban gibi dinsel kaynaklı giysilerle eğitim veya görev yapılması için girişimde bulunan veya destek veren siyasi partiler hakkında kapatma davası açmayan Yargıtay Başsavcısı'nın görevi kötüye kullanmak suçunun sanığı olabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır."
Anayasa'nın 69. maddesinin 7. fıkrasının, temelli kapatılan bir partinin başka bir ad altında kurulamayacağını hükme bağladığını hatırlatan Savaş, RP'nin kapatılacağını anlayan yöneticilerinin kapatma tarihine yakın günlerde ve kendi yakınlarına "hülle partisi" olarak adlandırılabilecek şekilde FP'yi kurdurduklarının "sokaktaki çocuklar tarafından dahi" bilinmekte olduğunu kaydetti.
RP'lilerin hepsi FP'de
"Malum olanın ayrıca ispatı gerekmez ve ayak oyunlarıyla yanıltılabilen bir yargı saygınlık kazanamaz" diyen Savaş, RP'nin kapatılmasına ilişkin gerekçeli kararın 22 Şubat 1998 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra kapatılan RP'nin 123'ü 24 Şubat 1999 tarihinde olmak üzere 147 milletvekili ile RP'li belediye başkanlarının tamamına yakınının FP'ye geçtiğini vurguladı. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 95 nci maddesine aykırı şekilde, kapatılan RP milletvekillerinden Oğuzhan Asiltürk, Abdullah Gül, İsmail Kahraman, Süleyman Arif Emre, Rıza Ulucak, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Musa Demirci, Ertan Yülek, Temel Karamollaoğlu, Cevat Ayhan, Necati Çelik, Fehim Adak, Bülent Arınç, Bahri Zengin, Hasan Aksay, Aydın Menderes, Osman Yumakoğulları, Zeki Ünal, Lütfi Doğan, Hanefi Demirkol ve Mehmet Ali Şahin'in FP Genel İdare Kurulu ve Disiplin Kurulu üyesi olduklarını kaydeden Savaş, "Anayasa'nın 69 ncu maddesinin yedinci fıkrasının, başka nedenler olmasa bile parti kapatma nedeni olduğu gözden ırak tutulmamalıdır" dedi.
Savaş, iddianamesinin son bölümünde şunları söyledi: "Fazilet Partisi, yalnız Refah Partisi'nin değil, aslında ülkemizde dini siyasete alet ettiği için kapatılan tüm siyasi partilerin devamı niteliğindedir. Metastas yapan habis bir ur gibi, demokrasimizin sağlıklı işlemesini engelleyen, Anayasal düzenimiz için daima "açık ve yakın tehlike" oluşturmuş bu çeşit partilerin kapatılması, Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatabilmenin vazgeçilmez koşuludur."
Tek başına kapatma nedeni
FP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'ün 2 Mayıs 1999'da Kanal 7'de yayınlanan hafta sonu haberlerindeki konuşmasının kasetini de deliller arasında gösteren Başsavcı Savaş, Gül'ün "...Başörtülü birisi Meclis'te Anayasa'yı ihlal ediyorsa Meclis'in dışında da ihlal ediyor demektir. O zaman dışardaki bütün başörtülüleri topla, otobüstekiler de ihlal ediyor demektir. Uçağa da bindiremezsin. Eğer bu Anayasa'yı ihlal suçu ise özel hayatınızda Anayasa'yı ihlal edersiniz, laikliği ihlal edersiniz, milletvekili olunca laikliği ihlal edemezsiniz. Bu çok yanlış bir mantık" sözlerine atıfta bulundu.
Alehte propaganda
Savaş, Gül'ün bu sözlerini şöyle değerlendirdi:
"Adı geçen Genel Başkan Yardımcısı, Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun şekilde, dünya işlerinin laik hukukla, din işlerinin de kendi kurallarıyla yürütülmesini kabul etmiyor. Her ikisinin de aynı kurallara tabi olmasını istiyor. Anayasamızın 24/son ve Siyasi Partiler Kanunu'nun 87. maddesine aykırı şekilde dini hissiyatı alet ederek laik devlet düzenimiz aleyhine propaganda yapıyor."
Savaş, Siyasi Partiler Kanunu'nun 101. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, siyasi partilerin genel başkan yardımcılarının sözlü ya da yazılı beyanlarının partiyi bağlayacağına da değindi ve bu durumun siyasi partilerin uyacağı yasaklara ilişkin hükümlere aykırılık teşkil ediyorsa yalnız başına kapatma nedeni olduğunu ifade etti.
Yenidede ve Sılay'ın sözleri
AÇIKLADIĞI bu eylemlerin FP'nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiğini kanıtlayacağına inancının tam olduğunu bildiren Savaş, ayrıca Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı'nın 22 Mart 1999'da yaptığı suç duyurusundaki belgeleri de Yüksek Mahkeme'nin incelemesine sundu. Savaş, söz konusu belgeler arasında, FP Denizli Milletvekili Ramazan Yenidede'nin basın açıklaması ile Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı'nın "Milli Görüş Hakkında İddianame"sinin ve dayanağı deliller ile FP Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın geçen yıl yayınlanan ve mahkeme kararıyla toplatılan "Parlamentodan Haber" başlıklı kitapta yazdıklarının özellikle gözönünde tutulmasında yarar gördüğünü ifade etti.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1- Anayasamızın, 2,24/son, 68,69,2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 78,86 ve 87 nci maddeleri gereğince FAZİLET PARTİSİNİN TEMELLİ KAPATILMASINA,
2- Adıgeçen partinin kapatma nedeni sayılacak politikalarını benimsemediğini zaman zaman açıkça ortaya koyan AYDIN MENDERES dışındaki tüm üst düzey yöneticileri ile, milletvekillerinin, Anayasamızın 69 ncu maddesinin sekizinci maddesi gereğince, "kapatma kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak beş yıl süre ile bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamayacağına" ve ayrıca bunlardan milletvekili olanların milletvekilliklerinin, Anayasamızın 84. maddesinin son fıkrası hükmü gereğince sona erdirilmesine karar verilmesi talep olunur. 7.5.1999"
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|