Şimşek çakmadan gök gürlemez

Cuma, akşam saatleri... Telefonun iki ucunda DYP'nin iki ağır topu... Necmettin Cevheri ile Köksal Toptan.

Konuştukları konu herhalde "1 Mayıs kutlamaları" değil.

Konu "ne olacak partimizin hali."

Sonunda diyorlar ki "konuşmaya, yüz yüze devam edelim."

Ve "buluşmayı" kararlaştırıyorlar.

Cevheri'nin "TBMM'nin karşısındaki" bürosunda...

* * *

Bugün saat 14.00'te "Hipodrom'dan, DYP Genel Merkezi'ne yürüyüş" var.

DYP'de tansiyon zaten yüksek.

Yürüyüş "daha da yükseltecek."

Prof. Çiller tansiyonu düşürmek... Yangını söndürmek için büyük bir gayretin içinde...

"Milletvekilleri, yürüyüşe gitmesinler diye" saat 14.00'te DYP grubunu topluyor.

Bir yandan da "hükümete girmenin" yollarını arıyor.

Öyle ya...

DYP'ye "ortaklık kapısı" aralanırsa...

Herkes "Bakanlık sevdasına" düşecek.

Ateş biraz küllenecek.

* * *

DYP "bu işlerle" uğraşadursun...

Biraz da Fazilet'e bakalım.

Hani bir söz vardır:

Kurcalama sivilceyi, çıban edersin.

Tıpkı "Merve Hanım'ın türbanı gibi."

Cuma günü, Cuma'dan sonraydı...

Recai Kutan, TBMM mescidinden çıkmış, odasına doğru gidiyordu.

Birlikte yürüdük.

Sonra odasında sohbet ettik.

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz da vardı.

- Ne olacak Sayın Kutan?

- Tamamen Merve Hanım'ın kişisel kararı... Hangi istikamette kullanacak, bilemem... Aç... Açma... Kendisi karar verecek.

- Sizin bir ricanız... Telkininiz oldu mu?

- Hayır. Bu konuda bir telkinde bulunmaya, insan hakları anlayışım engel.

- Sayın Ecevit'ten... Veya başka çevrelerden bir "rica" geldi mi?

- Hayır.

- Sayın Kutan, TBMM'nin daha ilk gününde tansiyonun yükselmesi... İpin gerilmesi... Doğru mu?

- Gerginlik olmamasını herkes istiyor. Ama gerginliğin müsebbibi acaba kim?

* * *

Gözlemimize göre Fazilet'te "iki görüş" çekişiyor.

Birincisi:

- Üzüm yiyelim.

İkincisi:

- Bağcıyı dövelim.

Yine gözlemimiz, Recai Kutan "üzüm yemek isteyenlerden."

Ancak "bağcıyı dövmek yanlılarının" etki alanından... Baskılarından tamamen çıkabildiğini de sanmıyoruz.

Recai Bey bir ara şöyle dedi:

- Türkiye'nin asıl sorunu ekonomi... Ama ana sorunlar kimsenin gündeminde değil... Koskoca Türkiye'nin bir başörtüsüne odaklanması doğru mu?

"Bu söyleme" katılmamak olanaksız.

Kutan devam etti:

- Sabah kalkıyoruz, başörtüsü... Akşam yatıyoruz, başörtüsü... Bu konuyu artık ülke gündeminden çıkarma zarureti var.

"Buna da" katılıyoruz.

* * *

Tabii "söylem" iyi de...

Seçim kampanyası süresince...

"Türkiye'nin bunca meselesini" bir kenara itip...

Türban olayını "meydan meydan konuşanlar" hangi partinin adaylarıydı?

Koca bir kampanyayı "türbana kilitleyenler" kimlerdi?

Bir konu, seçim meydanlarında böylesine istismar edilirse...

TBMM'de de işte böyle "kriz haline" geliverir.

Gözlemimiz o ki...

Fazilet'in (Refah'ın 1995'teki gücüne oranla) oy kaybının nedenlerinden biri de "Her şey bir yana... Türban bir yana" politikası.

* * *

Günü "bir deyimle" özetleyecek olursak:

- Şimşek çakmadan gök gürlemez.

Diyeceğimiz o ki "Ankara bugün biraz şimşekli..."