CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın istifasının hemen ertesinde basının önde gelen bazı yazarlarının Baykal'ın eşi Olcay Hanım hakkındaki övgü dolu yazılarını okuduk.
Sayın Olcay Baykal mutlaka övgüye değer bir insandır, bugüne kadar kimse bir yanlışını görmedi ama aslına bakarsanız bugüne kadar kimse kendisini de görmedi. Zaten bu yazılarda insana garip gelen de o.. Takdir edilen şey, eşinin başarılı günlerinde, genel başkanlığı sırasında hiç ortada görünmeyişi, buna karşılık zor gününde yanında yer alması.
Bu bir eksiğin, hattâ hatanın savunulması değil midir?
Önce hemen şunu söyleyeyim; Genelden özele inecek olursak Olcay Hanım'ın sosyal ve politik yaşamda eşinin yanında olmak istemesi veya istememesi tamamen kendi tercihidir, saygı duyuyorum.
Ama tekrar genel değerlendirmeye döndüğümüzde bir siyasetçinin hele bir parti genel başkanının eşinin gereken durumlarda kocasının yanında yer almasının şart olduğu da tartışmaya bile gerek duyulmayacak bir gerçek.
Protokol açısından da öyle: Düşünün resm” bir toplantı yapılıyor ve davetiyede "Sayın Deniz Baykal ve eşi" yazıyor. Ama Deniz Bey toplantıya yalnız katılıyor. Sadece birine değil, her toplantıya..
Bir süre sonra akla şu sorular gelmez mi; Acaba Deniz Bey mi eşinin gelmesini istemiyor yoksa eşi mi kaçıyor bu görevden?
Acaba toplum içinde olmaktan mı hoşlanmıyor?
Acaba başka nedenler mi var?
Öyle ya siyasetçi (her erkek için geçerli ama özellikle siyasetçi) bekâr değilse neden yıllar boyu her toplantıya eşinin bir rahatsızlığı varmış gibi yalnız katılsın ki?
İstifadan sonra örneğin Ertuğrul Özkök'ün yazısında "Çoğumuz yüzünü ilk defa gördük. Başkalarının eşleri başarıdan, zaferden altın hisse isterken o istemedi. Baykal'ın muzaffer günleri oldu, Olcay Hanım hiç ortada yoktu. 'İyi günde, kötü günde' sözü en anlamlı ifadesini bu fotoğrafta buluyor" gibi cümleler vardı.
Kadınların gölgede kalması beklenen ikinci sınıf vatandaş değil, eşit bireyler olarak görüldüğü bir toplum için yanlış bir "ideal eş" tanımı..
Bir defa bu durumda kadın sadece kötü günde ortaya çıkmış oluyor. Peki eşinin zafer günlerini de coşkuyla, mutlulukla paylaşmak ve bunu göstermek bir kadın için neden yanlış olsun?
Her ne kadar parti yönetiminde ise de Rahşan Ecevit gibi yapışık kardeşleri oynamak da olayın bir başka "uç" noktası. Partinin demokratik havasını bozarak aile şirketi havası veriyor. Sosyal demokratlar bunun ortasını bulamıyorlar galiba... Ortası Süleyman Demirel ve Nazmiye Hanım'ın görüntüsüdür bence. Gerektiği zaman beraber, gerektiğinde yalnız.
Ben Deniz Baykal'ın kararının onu siyasetten koparacağını sanmıyorum. Belki bir süre sonra eski hatalarını, aceleciliğini tekrarlamayacak, daha olgunlaşmış bir Baykal'ın tekrar genel başkanlığı bile söz konusu olacaktır.
Ama yeniden siyasete dönerse eşi Olcay Baykal'ı da ara sıra yanında görmek istiyoruz!
Hillside atakta!
"Cafe"de bir yandan salatamı atıştırırken, bir yandan kalabalık grupların koşu bandında ter atmasını ve çeşit çeşit aletlerde vücut geliştirme çalışmalarını izliyorum. İnsan burada, oturduğu ve hele yemek yediği için fena halde suçluluk duyuyor.
Alkent'in Hillside Club'ı gençlerin tenis, squash, aletli jimnastik, yoga, stretch, step gibi sporları yapabilecekleri ve aynı zamanda çok hoş bir sosyal ortamda vakit geçirebilecekleri en kaliteli spor tesislerinden biri. Boş zamanı olan İstanbullu gençlerin Hillside'ın son halini mutlaka görmeleri lâzım.
Fethiye'deki Hillside Beach Club ise yaz sezonunu açmış ve 6 Mayıs-9 Mayıs arasında yapılacak ikinci uluslararası su kayağı yarışmasına hazırlanıyor. Hatırlayacaksınız geçen yıl ilk yarışma turizm açısından da çok yararlı olmuş ve kalabalık bir izleyici topluluğunu Fethiye'ye çekmişti. Muhteşem bir koyda, ağaçlar arasına ustaca gizlenmiş olan Hillside Beach Club yurtdışında yaşayan ve kusursuz bir tatil isteyen Türkler için de bunu bulabilecekleri bir tatil köyü. Geçen yaz birkaç saatliğine uğramış, gezmiş ve hayran kalmıştım.
Su kayağı yarışması için son başvuru tarihi bugün.. İlgileniyorsanız hiç durmayın;
Tel; 0 212 287 27 87..