


ÖDP'nin perde arkasındaki adamı..
Dünkü yazımda ÖDP'nin bizim bina içindeki kitle tabanının tarifini vermiş, bunların genellikle aylık dergilerle yuvalandıklarını anlatmıştım.. Eveeeet!
Şimdi sıra bizim Medya Plaza'daki gizli ÖDP liderini açıklamaya geldi..
Önce bir rakam vereyim.. Bizim binada; yani gazete, dergi ve yan gruplarda çalışanların sayısını topladığınız zaman rahat rahat ikibin seçmen çıkar.. Bu da Ankara'nın Bala kazasının merkez seçmeni kadar bir rakam.. Eşlerini, flörtlerini eklerseniz belki daha da büyük bir yer..
Aynı şartları taşıyan Hürriyet ve Milliyet binalarını da hesaba katarsanız üç ayrı kaza.. Yani meraklısına ÖDP'nin tabanı hakkında ciddi fikir verebilecek kadar geniş bir sosyal dilim..
***
Bizim binanın en eskilerinden biri Irmak Ağabey'dir..
Bütün yayınlara emeği geçmiş çok kıymetli bir art direktör.. Grafik tasarım konusunda titiz çalışmalarıyla inanılmaz şeyler yaratmış bir sanatçı..
Zaten sanatçılık genlerinde var.. Çünkü kendisi ünlü tarihçi yazar Feridun Fazıl Tülbentçi'nin oğludur..
Kanına dergiciler girdi..
Feridun Fazıl Tülbentçi hayatı boyunca tarihi romanlar yazmış, eski Türk bahadırlarını anlatmış bir yazar..
Orta Asya kavimlerinden Osmanlı'ya kadar uzanan bir zaman yelpazesi içine geçen romanlarında öyle kahramanlar yaratmış ki, Tarkan da bizim Burakbey de onların yanında otogar değnekçisi gibi durur..
İşte böyle bir adamın oğludur Irmak Ağabey.. Normal olarak onun ÖDP'ye değil de daha muhafazakâr bir partiye yakın olmasını beklersiniz.. Gelin görün ki bizim dergi grubunun kızları, oğlanları masasına üşüşüp Irmak Ağabey'in kanına girmişler..
- "Partimiz hazır.. Program neyim, herbir şeyi tamam.. Bir tek lidere ihtiyacımız var.. Aradığımız adam sensin.." demişler..
Irmak Ağabey "Çocuklar, ben siyasetten anlamam.." diyecek olmuş, eline koluna yapışıp "Anlaşılmayacak bir şey yok.. Bak, Tansu Hanım'la Mesut Bey bile anladı.." diye laf boğmacası yapmışlar..
***
Irmak Ağabey yaradılıştan kibar adamdır, yüzü yumuşaktır..
Saçını atkuyruğu yapmış kazık kadar adamların; parmakları beş on yüzüklü gelinlik çağdaki gazeteci kızların başına birikmesinden etkilenmiş.. "Gidin işinize.." diyememiş..
Zaten bunların niyeti baştan belli.. Irmak Ağabey su koyvermesin diye mesai biter bitmez koluna girip gazetenin barına götürüyor, önüne buzlu rakıyı koyuyorlar..
Kemal Yıldırım yemin billah ederek anlatıyor ki içkisine hap atıldığını bile görmüş..
Eeee, bunlar Ortaköy barlarında talim görmüş gençler.. Yetmiş çeşit içkiyi birbirine karıştırıp içerler yine de dilleri şaşmaz.. Irmak Ağabey kibar ortamların insanı..
Aşağıdaki Northshield Barı'nda dayamışlar burnuna içkiyi, dayamışlar burnuna içkiyi.. İki de bir kadeh kaldırıp, partinin sloganlarını dahi bir güzel belletmişler Irmak Ağabey'e ki fikri şaşarsa sloganı şaşmasın..
- "Haydi ağabey, hayat bayram olsa.."
- "Doğayı kurtaracağız ağabey.."
- "Irmak Ağabey, bu da Carettalar için.."
Mücadele ise mücadele..
Anlatanların yalancısıyım.. Carettaydı, doğaydı lafları üzerine Irmak Ağabey'in içine biraz kurt düşmüş.. Ne de olsa tek parti döneminin çocuğu..
- "Arkadaşlar Carettalar'dan önce vatandaşı kurtarsak.." diyecek olmuş..
Etrafını kuşatan ÖDP'liler "Terazi var tartı var, herbir işin vakti var.." diye karşı durmuşlar.. "Vatandaş biraz daha bekleyebilir ama Carettalar beklemez.." demişler..
Hele Baazar Dergisi'nde çalışan bir kız var.. Saçını arkaya topuz yapıp, şiş gibi bir şey batırıyor..
Sanki örgü deseni yüzünden anasıyla kavga etmiş, şişlenmiş kafasıyla gidecek SSK hastanesi arıyor gibi duruyor..
İşte o dergici kızın "Gittiiii, gittiii.. Canım Carettalar gittiii.." demesiyle, beşinci dereceden yanık bir ağıt söylemeye başlaması bir olmuş.. Artık Irmak Ağabey'in de direnecek hali kalmamış..
Biraz da sarhoşladığından "Sonuna kadar sizinleyim arkadaşlar.. Önce demokrasiyi deneyelim.. O da sökmezse gerilla hareketi başlatırız Carettasını satayım.." diye naralanmış..
Bizim Nebil Özgentürk de orada.. Hislendiğinden, ayakta esas duruş göstererek "Küçük asker.." türküsünü söylemez mi?
Zaten o türküyü bar ortamında dinleyip de iflah olanı; gerilla harbi fikrinden cayıp demokrasiye geri döneni daha görmedim..
Ben Irmak Ağabey'i gazete içindeki ÖDP'lilerin başında görünce "Bitmiş bu iş arkadaş.." dedim kendime.. "Bunlar kesin iktidar.." diye düşündüm..
Hatta Irmak Ağabey'e dahi "Medya dünyamızda bir yıldız doğuyor.. Şavkı onsekiz bin aleme vuruyor.." gözüyle bakmaya başladım..
Derken açıldı sandık, döküldü fındık.. Bir de baktık ki ÖDP Türkiye genelinde yüzde 0.75 oy almış..
Şimdi gazete içinde "Nerede hata yaptık?" toplantıları yapıyorlar..
***
ÖDP hareketine katkı olsun diye söylüyorum, bir kere yanlışı partiye amblem seçerken yaptılar.. Yeşilli kırmızılı şeritler üzerinde doğan güneş.. Böyle amblem olmaz..
Seçim pusulasının üzerinde 21 partinin işareti var.. Profesör olsan, kendi partinin amblemini şaşırırsın.. Durum böyleyken kalkıp "doğmamış güneşi" amblem yapıp, yaşanmamış aşkları anlatmanın alemi var mı?
Bizim ahaliden oy alacaksan "davardı, sığırdı" yani mahlkattan bir amblem seçeceksin.. O da olmadı nesne koyacaksın..
Mesela amblemleri "teflon tava" olsaydı iş değişirdi.. Vatandaşın aklına "Bir dakika karanlık.." eylemi gelir, oyunu ÖDP'ye verirdi..
Seçim afişine de "Oylar tavaya, hükümet kovaya.." yazardın, ortalığı sallardın..
Ayrıca "teflon tava" amblemine uyan daha etkili sloganlar bulup, kitleyi coşturmak da mümkündü..
Özenle yapılmış bir seçim afişine "Merkez sağ dediğin dev bir yapı.. Şeyine girecek teflonun sapı.." diye yazılsa, memleketin duvarları bunlarla donatılsaydı iş bitmişti..
Bırakın bizim merkez sağı, İngiltere'den muhafazakâr partili ithal etseler bu slogana dayanamazdı.. Yazık oldu! Tarihi bir fırsat kaçtı!
Ne diyeyim! "Sarhoş bilir ayığını, herkes bulur layığını.."