NATO, yarım yüzyıllık tarihinin en önemli Zirve toplantısını, önceden "50. doğum günü partisi" olarak tasarlanmış olan Washington Zirvesi'nde yaptı. "50. doğum günü", adeta "ikinci NATO"nun doğuşu oldu.
İttifak, bilindiği gibi, Atlantik-Avrupa eksenini savunarak ve Sovyetler Birliği ile müttefiklerini caydırarak, Soğuk Savaşı kazanmayı bilmişti. NATO'nun varoluş sebebi de, uzun Soğuk Savaş yıllarında uyguladığı strateji de, esas olarak, "savunma"ya dönüktü. Nitekim, NATO'nun belkemiğini oluşturan anlayış "ortak savunma doktrini" olarak ifadesini bulmuştu.
Washington Zirvesi'nde, NATO, bir yeni "stratejik konsept" kabul etti. Soğuk Savaş sonrasının değişen uluslararası ortamında, bir önceki tarih kategorisine yaslanıp kalamazdı. Bu yeni "stratejik konsept", bir dönemde daha ziyade Körfez'e ve petrol kaynakları ve ulaşım yollarına ilişkin olarak geliştirilen "out of area" yani "alan dışı" kavramını içeriyor. Buna göre, NATO, sadece üye ülkelerin topraklarını savunmakla kendisini sınırlı ve yükümlü saymayacak; güvenlik gerekliliği üzerine üye olmayan ülke topraklarında da asker” harekâta girişebilecek.
Böylece, uzun yıllar üzerinde durulmuş ve tartışılmış olan bir konu, büyük ölçüde Kosova sayesinde artık bir "NATO kavramı" haline gelmiştir. Eski NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner, İttifak'ın kendi üyelerinin dışında barış ve güvenliği sağlayacak bir "misyon"a sahip olmasını hararetle savunurdu ve uzak görüşlü bir devlet adamı olduğu, bugün gelinen noktayla ortaya çıkmıştır. Wörner, bu konuda "NATO must go out of area or out of business" demişti. İngilizce'nin esnekliğini kullandığı bu görüşünün Türkçe anlamı "NATO bölge dışında görev üstlenmelidir; aksi halde işsiz kalacaktır."
"Out of Area" kavramı, "ikinci NATO"da, "ortak savunma doktrini" kadar değerli bir yer tutacağa benziyor. Bu kavramı, yine uzun süre üzerinde çalışıldıktan sonra Washington Zirvesi'nde kabul edilen "ESDI-European Security and Defense Identity" (Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği) kavramıyla birlikte ele almak gerekiyor. Avrupa güvenliğini sağlayabilmek için, NATO'nun üye ülkeler dışında asker” harekâta girebilmesinin, bir başka deyimle bugün Yugoslavya'da gerçekleştirilenin kuramsal çerçevesi böylece çizilmiş oluyor.
"Out of Area"nın, Avrupa dışına taşıp, Ortadoğu'ya da uzanıp uzanmayacağı, Ortadoğu'nun da NATO harekât alanı içine girip girmeyeceği konusu "muğlak" bırakılıyor. Ancak, söz konusu kavram "Euro-Atlantik alanına vaki güvenlik tehditleri"ni içerdiğinden, bu "Out of Area"nın boyutları, tümüyle NATO'nun ve büyük ölçüde "patron ülke" Amerika'nın yorumuna kalmış durumda.
İlginç bir gelişme, yukarda altını çizdiğimiz ESDI'nin kabul edilmesi. ESDI ile birlikte, Türkiye'nin epey canını sıkmış olan BAB da tarihe karışacak. Avrupa, BAB'daki muameleyi Türkiye'ye yönelik olarak ESDI için de yapmaya kalkıştı. Türkiye'nin direnmesi, öncelikle İngiliz desteği (daha doğrusu doğrudan doğruya Tony Blair'in kendisi) ve Amerikan onayıyla bir uzlaşmaya yol açtı ve "yeni NATO"nun doğumu kurtarılabildi. Türkiye, önüne sunulan belgeleri imzalamadıkça, her belge bir diğeriyle irtibatlı olduğu için "Washington kararları"nın ilân edilememe ihtimali belirmişti.
Avrupa Birliği, ESDI uyarınca alacağı kararları, NATO Konseyi'nin (orada Türkiye de temsil ediliyor) onayından geçirmek zorunda olduğu için; Türkiye, ESDI'ye ilişkin karar sürecine bir yerden katılmış olacak.
Türkiye, besbelli, "ikinci NATO"da önemli bir yer işgal edecek. Fakat Avrupa'yla sorunlu. O yüzden ve çeşitli tarih” sebeplerden, Türkiye, "Euro-Atlantik İttifakı"nın daha ziyade "Atlantik boyutu"na yaslanıyor.
Hal böyle olunca, NATO'nun "Anglo-Amerikan" patronları yani NATO'daki "Türkiye dostları", Türkiye'yi "ikinci NATO"ya uygun bir yapıya kavuşması için, ister istemez, teşvik edecekler...