kapat

PERŞEMBE 15 NİSAN 1999

LEYLA UMAR (e-posta:lumar@sabah.com.tr )

Amerika sanatı keşfediyor

Vaktiyle Meksika'da 30 odalı bir şatoya sahip olan Sam Green'in New York'dan 45 dakika uzaklıkta 'Fire İsland' adlı bir adası var. Sadece dostlarını davet ettiği birkaç evi, kumsalın üzerine serpiştirilmiş.

Amerika'ya her gidişimde kendilerinden başka hiçbir ülkenin gelenek, kültür ve tarihine ilgi duymayan vasat Amerikalının, sanat ilgisinin hızla arttığına tanık oluyorum. Müzelerin, tiyatroların önünde sabırla bekleyenlerin turistten çok Amerikalı olmasını, ünlü uluslararası sanat danışmanı, yakın dostum Sam Green şöyle özetledi: "Amerikalı sanki yeni bir kıta keşfetmenin sevinci ve şaşkınlığı içinde. Parası olanların sanata ilgi duyması normal de ilkokul öğreniminden ileri gitmeyen Amerikalının Sabancı'nın 'Hat' sergisine gösterdiği ilgiyi görmeni isterdim."

Dört yıl önce Suriye'deki harabeleri görmek için Türkiye'ye gelen Sam Green'le aynı gruptaydık. İstanbul-Adana-Halep-Şam arasındaki günlerde engin sanat bilgisi ve yaşam öyküsünü dinledikçe hayran kaldığım ve ondan sonraki yıllarda yakın dost olduğumuz Sam Green'in, birçok kitapta adı geçer.

Amerikalı bir sanat tarihi profesörünün oğlu olan Sam Green üç yaşından itibaren babasıyla dünyanın heryerindeki müzeleri gezmiş. Sonra John Lennon ve Yoko Ono'nun yakın dostu olarak yaşamının önemli bir bölümünü onlarla geçirmiş; hattâ bir ara evlerini paylaşmış.

Andy Worhol ve Greta Garbo

Andy Worhol'u keşfedip ünlendiren Sam Green'in bana en cazip gelen anıları Greta Garbo ile yakın dost olduğu yıllara ait anlattıkları. Şimdi gençlerin hatırlayamayacağı Hollywood'un en içine kapanık ve sinemayı bıraktıktan sonra tek bir komşusuyla dahi görüşmeyen Greta Garbo'nun, ölümüne kadar sadece Sam Green'le dost olması, çevresini kıskandırırmış.

Sam Green'in yakın dostları arasında Caroline, John ve Robert Kennedy Jr. da var. Bunun yanısıra dünyadaki bütün trilyonerlere tablo ve antika satıcılığında aracı olur. Sam, yıllardan beri uğraştığı bir Van Gogh tablosunu nihayet 25 milyona nasıl sattığını anlattı:

- Son yıllarda Van Gogh modası olmasaydı bu tablo yaşlı bir hanımın duvarında asılı kalacaktı. Nihayet meraklısını buldum ve satışı şöyle gerçekleştirdim: tablonun sahibi 70 yaşında. Alıcı, her yıl 1 milyon dolar ödeyecek. O bir milyon doların faizi ile yaşamasını kontrata yazdırdık. Böylelikle öldükten sonra varisleri 25 milyon tamamlanıncaya kadar yılda 1 milyon dolar alacak.

Ünlü fotoğrafçı Beard

Los Angeles'dayken Ahmet Ertegün bir grup arkadaşını, dünyada en kötü Çin yemeğini sunan, oradaki 'Vong' lokantasına davet etti. Neşesi yerindeyse Ertegün'ün anlattığı hikâyeler insanı kahkahadan kırıp geçirir. O gece gülme krizine girdiğimizde yanımıza orta yaşlı bir adam yanaştı; hepimizi sırayla öptü ve yukarı kattaki özel davetine kahve içmeye çağırdı.

Ertegün; "Bu adam" dedi, "dünyanın en ünlü fotoğrafçılarından Peter Beard'dır. Afrika'da bir fille dostluk kurup fotoğrafını çekmeye kalktı; fil onun karnını ve yüzünü delik deşik etti. Doktorlar Peter'ın iç organlarını ve yüzünü tamamen değiştirdi ama kuş beyni olduğu gibi kaldı. Sanatı olmasa yüzüne bakılmaz" dedi.

Peter Beard'ın ısrarlarına dayanamayıp yukarı çıktık; 10 kişilik bir partiydi. Dünya güzeli bir zenci kız, diğer konuklarla birlikte ayakta zor duruyordu. Hepsini içkiden sarhoş zannettik; ama grubumuzda ünlü bir İngiliz oyuncu ile eşi "Hayır, bunlar kokain çekmiş" dedi. Biz aşağı hızla inerken Peter Beard arkamızdan bağırıyordu: "New York'taki sergimin açılışına gelmezseniz küserim" diye...

Donald Trump'ın saçları

Sam Green'in lokanta ve sanat üzerindeki engin bilgisine hayran olduğumdan bütün önerilerini kabul ederim. Daha ilk buluşmamızda "Sakın yarın kimseye söz verme; dünyanın en önemli fotoğrafçılarından birinin doğum günü partisine götüreceğim seni. Partiyi, Donald Trump ve ünlü modacı Milan düzenliyor" dedi.

Ekonomik krizden nasibini alan Trump'ın, devletten aldığı 100 milyon dolar krediyle 94 katlı bir binaya başladığını ve Türkler'in ilk müşterileri arasına girdiğini duymuştum.

Soho'nun çok şık bir resim galerisine gittik. Afrika'da çekilmiş harikulâde fotoğraflar... Fotoğrafçının el yazısıyla çevresine yazdığı notlar... Marilyn Manroe, Jacqueline Kennedy gibi ölen yakın dostlarının fotoğraflarının etrafını kanla boyamış.

Sam Green'e "Kim bu fotoğraçı?" diye sordum. Yanıtı şu oldu: "Bu adam yıllarca Afrika'da yaşayan, çektiği fotoğraflarla insanı düşündüren, hattâ sarsan Peter Beard adlı bir çılgındır. Bu gece onuruna verilen partiye galeri sahibiyle kavga edip gelmemiş; sabah Londra'ya uçmuş.

Peter Beard ile Los Angeles'daki karşılaşmamızı Sam'e anlattım; hiç şaşırmadı, "Sen resimlerini seyret; yeterli" dedi. Sonra kendisine hararetle sarılan Donald Trump'ı tanıştırdı.

Pembe, kızıl renkli boyalı saçlarının seyrekleşen kısmını ters yönden tarayıp yapıştıran Donald Trump, Türk müşterilerinden memnun. Ama asıl mutluluğu yanındaki genç kızı durmadan, hem de salonun tam ortasında sürekli öperken tattığı belliydi.

Maddi başarısını nasıl elde ettiğini bilemem ama manevi veya sanatsal hiçbir şeye değer vermediği her halinden belli olan Donald Trump ertesi gün beni ofisine davet etti ama doğrusu özelliklerini hiç merak etmediğimden, aramak içimden gelmedi.

Yarın: New York sosyetesi South Hampton'da


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr