kapat

PERŞEMBE 15 NİSAN 1999

COŞKUN KIRCA (e-posta:ckirca@sabah.com.tr )

Hakimden kaçmak

Yasama dönemini tamamlamakta olan Meclis'te cerayan etmiş en anlamlı olaylardan biri, Çiller ile Yılmaz'ın yekdiğeri aleyhindeki meclis soruşturması dosyalarını birlikte tasfiye etmeleri ve bu davranışın Ecevit tarafından meşrulaştırılmasıdır. Çiller, Yılmaz ve Ecevit, rejimin ahlaki planda tam çöküşünü simgeleyen bu davranışlarını izah edebilmek için hayli garip gerekçeler ileri sürüyorlar. Bu liderlere göre, meclis soruşturması açılması ve Yüce Divan'a sevk kararları Meclis'te parti çizgileri yönünde alınmaktadır. Anayasa'da bu oylamalar için partilerin bağlayıcı karar almalarının yasaklanmış olmasına rağmen partili milletvekilleri liderlerini aklamak veya diğer liderleri suçlamak için körü körüne oy veriyorlar. Bu sebepten ötürü bu üç lider, bakanların görev suçları sözkonusu oldukça soruşturmanın Yargıtay Başsavcısı tarafından yapılmasını ve o sevk kararı alırsa yargılamanın şimdi olduğu gibi Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'nce yürütülmesini istiyorlar. Bunun için Anayasa değişikliği gerekir. İşte bu inanılmaz bahaneye sığınarak bu üç lider mevcut dosyaları tasfiye etmişlerdir!

Bulunan çare yetersiz!

Bu düşünce tarzı baştan aşağıya tutarsızdır. Meclis soruşturmasının yürütülmesi ve Yüce Divan'a sevk konularında Meclis'te tam bir kör partizanlığın hakim olduğu ve bu yetkilerin bu gerekçeyle Meclis'ten alınması gerektiği doğrudur. Fakat, soruşturma açma, yürütme ve Yüce Divan'a sevk yetkisinin Yargıtay Başsavcısı'na verilmesi yanlıştır. Çoğu demokrasilerde Bakanların görev suçlarının soruşturulması ve sevk yetkisi, ya bir siyasi heyete ya da parlamenterlerin hakimlerle birlikte bulunduğu bir kurula bırakılmıştır. Bu çözümün gerekçesi, bakanlara atfedilen görev suçlarının soruşturulmasında bakanların içinde bulundukları karar alma mekanizmasının işleyişini yeterince bilen kişilerin belirli bir rolü olmasının âdil kararlar alınabilmesi için lüzumlu sayılışıdır. Aksi takdirde bakanlar aleyhinde âdil olmayan sonuçlara ulaşılmasının ötesinde, karar alma mekanizmasının siyasi seviyede felce uğraması tehlikesi doğabilir. Bundan başka, Yargıtay Başsavcısı, bu suretle hazırlanan Yüce Divan'a sevk kararını inceleyecek ve itham edilen bakanın cezalandırılması gibi aklanmasını da kendi vicdani kanaatine göre isteyebilecektir. Oysa Yüce Divan'a sevk yetkisi Yargıtay Başsavcısı'na bırakılırsa, onun Yüce Divan huzurunda ikinci seçeneği kullanması hayli zorlaştırılmış olur ve bu durum, ilgili bakanın aleyhinedir.

Doğru çözüm

Doğrusu, soruşturma ve Yüce Divan'a sevk yetkilerinin Meclis'ten alınması ve bu yetkilerin, partililerden kurulmamış olan, ancak siyasetin gereklerini bilen bir deneyliler meclisine bırakılmasıdır. Meclis soruşturması süreci belirli sayıda milletvekilinin başvurusuyla başlatılabilmelidir. Ayrıca, savcılıklar, sorgu hakimlikleri, mahkemeler ve hatta idari denetleme kurullarının suç duyurusunda bulunmaları sonucunda Danıştay'ın muvafakatiyle Yargıtay Başsavcısı'nın başvurusu üzerine de soruşturma başlatılabilmelidir. Her iki halde de soruşturma komisyonunda, bu deneyliler meclisinin seçeceği kendi üyelerinin yanısıra Yargıtayca seçilen hakimler de yer almalıdır. Bu suretle, bakanların görev suçları soruşturmadan kaçırılamayacağı gibi, soruşturmanın partizan olmayan çeşitli kademelerden geçmesi sayesinde itham edilen bakan için yeterli teminat da getirilmiş olacaktır. (1)

Böyle dürüstlük olmaz!

Oysa Çiller, Yılmaz ve Ecevit'in bu teklifleri her bakımdan teminatsız olup dosyaları örtbas etmek için bulunmuş bir bahaneden ibarettir. Bu üç lider, bu pek yetersiz teklifi yaparken savcı ve hâkimlere güvendiklerini söylüyorlar. Madem ki Türk hâkimine güveniyorsunuz, bugünkü aksak sistemin işletilmesi sonucunda da hâkim huzuruna çıkabileceğinize göre niçin korkuyorsunuz?! Şimdi aklı başında herkes, DYP ve ANAP liderlerinin gerçek gayesinin hâkimden kaçmak olduğunu ister istemez düşünüyor ve DSP liderinin de Hükžmeti kurabilmek için sizlere bedel ödemek zorunluluğu içinde dosyalarınızın tasfiyesi oyununu üstelik "dürsütlük" adına kutsamasını kınıyor. Gerçekten, işbaşındaki Hükžmetin kuruluşu böylesine vahim bir ahlâk ihlaline dayanmaktadır. Bundan böyle bu leke bu üç partinin yüzünden seçimden sonra bile silinemeyecektir.

(1) Bak: A. Coşkun Kırca, Devlet'te Yozlaşmayı Yenmek - Türk Siyasi Sisteminin Bozuklukları ve Çareleri hakkında Bir Deneme, Cilt 2, Kasım 1993.


© COPYRIGHT 1999 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr