kapat

PERŞEMBE 24 EYLÜL 1998

Asaf Savaş Akat (e-posta:aakat@sabah.com.tr )

Sonbahar geldi

İki haftalık bir ayrılıktan sonra SABAH'taki köşemize geri döndük. Ne yazık ki bu sürenin sadece bir haftası tatil sayılabilir. Bu yıl doğa yerine betonu seçtik. New York'ta büyük kent usulü kültürel avarelik yaptık.

Bizim gazeteleri okumadan, televizyonlara bakmadan geçen yedi gün bile hoş oluyor. Doğrusu Türkiye'den habersiz kalmak beni rahatsız etmedi. Belki daha uzun süreli bir seyahatte tedirgin olurdum.

Gezimiz Clinton hikayesinin en civcivli günlerine rasladı. Sıcağı sıcağına gelişmeleri izledik. Starr raporunun yayınlanmasına tepkileri gördük. Amerikalı dostlarımızla tartıştık.

Başkanı desteklemiş Demokrat Parti üyeleri bile, olayların geldiği noktadan çok huzursuz. Büyük bir bölümü, hiç tereddüt etmeden artık başkanlıktan ayrılması gerektiğini ifade ediyor.

Medyanın tavrı da aynı yönde. Bu olaya parti militanı gibi yaklaşmıyorlar. Clinton'un manevi gücünü ve saygınlığını yitirmesinin Amerika'ya zarar vereceğini söylüyorlar. Haklı olduklarını düşünüyorum.

Bu olaydan önemli dersler çıkartmak mümkün. Vatandaşın kamu yönetimine güven duymasının modern toplumdaki hayati rolü belirginlik kazanıyor. Bizim seçkinlerimiz de şunu bir anlasa...

Ekonomik kriz

Asya'da başlayan fırtına yayılıyor. Rusya'nın sorunları ondan bağımsızdı. Vergi toplamayan bir devletin eninde sonunda moratorium ilan etmesi kaçınılmazdı. Fakat, petrol fiyatındaki düşüş şüphesiz krizi öne aldı.

Şimdi sırada Latin Amerika var. Brezilya'nın durumu bir anlama bize benziyor. Orada da esas itibariyle ciddi siyasi sorunlar var. Ekonomide gerekli reformlar bir türlü yapılamıyor.

Çalkantıların tam seçim öncesine raslaması, Başkan Cardoso'nun manevra alanını daralttı. Bir yandan bütçe açığı büyürken sadece yüksek faiz ve diğer para politikası araçları ile piyasalara güven vermekte zorlanıyor.

Brezilya ekonomisi Latin Amerika'nın yarısı demek. Devalüasyon yapmak zorunda kalması halinde komşularının da durumu kötüleşecek. Asya'dan farklı olarak, ABD şirketlerinin Latin Amerika'da çok riski var. Amerikan borsasını da etkiler.

Küreselleşmenin bir başka yüzü ortaya çıkıyor. Ülkeler arasında dış ticaret ve finans akımlarının artması yeni sorunlar yarattı. Bir ülkenin ekonomik koşullarındaki bozulma çok uzaklardaki ekonomileri etkileyebiliyor.

Belli ki, önümüzdeki aylarda yazılarımızda dünya ekonomisine daha çok yer vermek zorunda kalacağız. Zaten Türkiye bize yeterince konu sağlıyordu. Şimdi konu fazlası ile nasıl başedeceğimizi düşüneceğiz.

İlginç bir dönem

Türkiye'nin ilginç bir döneme girdiği kanısındayım. Hem siyasi açıdan. Hem de ekonomik açıdan.

Siyasetin gündeminde iki önemli konu var. Birincisi seçim. Nisan'da yapılmasa bile, 1999'da mutlaka seçim olacaktır. Yani seçime en fazla bir yıl kaldı. Sürpriz gelişmeler beni şaşırtmayacak.

İkincisi 28 Şubat döneminden çıkış. Türkiye'de askerin siyasetteki rolünün arttığı dönemler en çok iki-üç yıl sürer. Sonra tekrar siyaset sivilleşir. Yavaş yavaş zamanı geliyor. Bakalım bu kez süreç nasıl işleyecek.

Ya ekonomi? Bütçe dengesini yakından izlemeye devam edeceğiz. Yılmaz hükümeti bütçe disiplinini sürdürmeyi başarırsa, Türkiye'nin olumsuz dünya konjonktürünü mali kriz yaşamadan atlatması mümkün duruyor.

Ancak, vergi kanundaki yanlış düzenlemelerin de etkisi ile, ekonominin ciddi bir resesyona girmesi ihtimali de o ölçüde yükseliyor. Belli ki, bu sonbaharda içeride de konu sıkıntısı çekmeyeceğiz.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr