kapat

PERŞEMBE 24 EYLÜL 1998

Selahattin Duman (e-posta:sduman@sabah.com.tr )

Kadınlar tribünleri doldurmuş..

Havana deniz seviyesinde.. Meksika City ise 2 bin 400 metre yükseklikte.. Üstelik 22 milyonluk bir şehir.. Seyrülsefer halindeki araçların egzosundan çıkan gaz havayı "boğmaca" yapmaya yeter..

Havana'dan gelip de Meksika havasını soluyunca çarpıldık.. Yatağa düştük.. 12 saat uyuduktan sonra uyandık.. Burası ile Türkiye arasında sekiz saat fark var..

Gazete ile konuştuğumda İstanbul'da akşamın kör karanlığı olmuş.. Artık o saatten sonra yazılacak yazıdan hayır beklenmez.. Ben de yazmadım.. Sağduyum galip geldi.. (Bakalım bu mantıklı açıklamayı bizim yazı işleri yiyecek mi?)

Kadın futbolcular..

Madem futbol yazıyoruz..

Buradan Duygu Asena ile Seda Güler'e iki çift lafım var.. Ellerine geçirdikleri dergilerde erkeklerin burnundan getirmek için olmadık "rekabet konuları" icat edeceklerine şöyle bir etraflarına baksınlar..

Bu kıtada "Dünya Kadınlar Futbol Şampiyonası" yapılıyor.. Akıl almaz derecede güzel, çekişmeli, renkli maçlar oynanıyor.. Bizim rekabetçi kadınlarda "tık" yok..

İnsan iki satır haberini yapar.. Bu rekabetin nasıl işlediğini öğrenir.. Bu sektöre kimlerin para yatırdığını araştırır.. Bunlar yapılacak ki Türkiye'deki genç kızlara bir vitrin açılsın.. Nerdeeee?

- "Kocanın iyisi neresinden anlaşılır?"

- "Flört döneminde zırt pırt yellenen bir erkek evliliğe hazır sayılır mı?"

- "Cuma namazını erkeklerle birlikte kılan kadınların Versace eşarp takmaları caiz mi?"

- "Bağımsız yaşamak isteyen evli kadınlar dilekçelerini kime versin? Kocalarına mı vilayete mi?"

***

Yıllardır bu gibi konularla yatıp kalkmaktan kafalarını kaldırıp gerçek kadın dünyasına bakmıyorlar ki..

Las Vegas'taki tetkik ve inceleme ziyaretim sırasında "aşırı tetkikten" yorgun düşüp odama çekilmiştim.. Televizyonu açtım.. O kanal senin bu kanal benim, dolaşırken birden bir futbol maçı karşıma çıktı..

Birkaç dakika seyrettim.. Ekranın köşesinde de (Amerika: 0 - Meksika: 0) yazısı var.. İçimden "Nereden çıktı bu milli maç?" diye geçirip, seyrediyorum..

Çok da çekişmeli maç oluyor.. Taaa ki bir pozisyon icabı yakın plân çekimler ekrana geldi.. O zaman anladık oynanan maçın kadınlar arası olduğunu..

O kadar kaliteli, çekişmeli, tatlı sert bir oyun oynanıyor ki ekrana yakın plânlar gelmese, oynayanların kadın olduğu aklınıza gelmez..

Çakıldım kaldım ekran başına.. Amerika ikinci yarıda iki gol birden attı.. Birbirinden şık iki gol ve maç da bu skorla, 2-0 bitti.. Maçın da tadı damağımda kaldı..

Aslında bizde de bir kızlar maçı seyretmiştim.. Gayrifedere iki takım arasındaydı.. Biri Dostlukspor'du galiba.. Tekniklerini iyi kullanıyorlar ancak durarak oynuyorlardı..

O maçı seyrettikten sonra kendi kendime "Eh! Kadınların fiziği belli ki bu spora müsait değil.. Ancak bu kadar oynayabiliyorlar demek ki.." demiştim.. Yanılmışım..

Benim gördüğüm kadarı ile bu iş bizimkilerde "hobi" düzeyinde kalmış.. Buralarda ise profesyonel yatırımlar yapıldığından ve bu iş başını alıp gitmiş..

Bir milli maç daha

Küba dönüşü ikinci kez Meksika City'e geldiğimde hoş bir tesadüf oldu.. 21 Eylül gecesi odamda televizyonu karıştırırken yine bir kadın maçına rastladım..

Bu kez Amerika ile Brezilya oyunuyordu..

Bu maç birincisinden daha da zevkliydi.. Brezilya'nın futbolu dansa çeviren ne kadar yerel figürü varsa, genç kızların ayağına aynen uymuş.. Üstelik erkeklerden daha da yakışmış..

Hele bir 10 numaralı Rozita var ki attığı çalımları, Ronaldo denilen o dişlekten görmedim.. Maçı başından sonuna kadar dikkatle izledim.. Amerika 3-0 kazanıp yarı finale çıktı..

İnanılmaz sert ve süratli oynuyorlar.. Hiç kompleksleri yok.. Topu pas olarak arkadaşlarına geçirirken mutlaka adam eksiltiyorlar.. Devamlılıkları var.. Teknikleri şaşılacak derecede yüksek.. İddia ediyorum, bazılarının tekniği ve verimi bizim yere göğe koyamadığımız Sergen'den de, Tugay'dan da eksik değil.. Tugay'ı bilemem ama Sergen o kondisyonu ile bunların arasında yarım saat zor oynar.. Sonra diz üstü çöker..

Ben bunları yazıyorum ya!

Şimdi pekçok erkek bıyık altından gülerek okuyordur.. Ama ikna olmanız için mutlaka görmeniz lâzım..

Öyle durarak, kırıtarak oynamıyorlar.. Amerika'nın, geri dörtlünün solunda oynayan 6 numarası her iki maçta da kendi sahasından başlayıp, karşı kaleye kadar yirmiden fazla top sürdü.. Hem de deparla..

***

Amerika'nın 9 numarası yani kaptanları Mina Hamm adlı bir sarışın.. 33 yaşında ve 155 kez milli olup 101 gol atmış.. Bizim Hakan Şükür gibi sahada basmadık yer bırakmıyor..

Gördüğüm kadın futbolcuların bir özelliği de erkeklerden daha rasyonel oynamaları.. Fantezi, tribünle oynaşma, kendini gösterme çabası gibi zayıflıkları hiç yok..

Bu yılki "Dünya Kadınlar Futbol Şampiyonası"nı Nike düzenlemiş.. Gelecek yılın organizasyonunu Kodak ile birlikte üç firma paylaşmış..

Hakemler de kadın.. İtiraz çok az.. Serserilik hiç yok.. Bütün sarı kartlar sert hareketlere çıkıyor.. Zibidilikten kart gören olmadı.. Oyun içinde çok efendiler.. Tribünler ise tıka basa dolu..

Haydi, bir iddiada daha bulunayım..

Futbolun geleceğinde kadınların ağırlıklı bir yeri olacak.. Çünkü oynadıkları futbol, estetik olarak erkeklerinkinden daha keyif verici.. Amerika gibi erkek futbolunun bocaladığı bir ülkeden kadınlar tribünleri dolduruyor..

Televizyonlar kadınların maçlarına daha büyük önem veriyor..

Bakalım Türkiye ne zaman uyanacak?

Bitirirken bir notum daha var.. Amerika'da oynanan kadın maçlarını ekrana getiren televizyon milleti başına toplar.. Haberiniz olsun..


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr