PERŞEMBE 24 EYLÜL 1998
Bizim ekonomi servisindeki muhabir arkadaşlar, TEKEL'in satışa sunduğu likör fabrikasının arsasına kimlerin alıcı olduğunu sormak için Bakan Eyüp Aşık'ı arıyorlar...
Aloo buyurun...
Sayın Bakan'la görüşecektik...
Hangi Bakan'la?
Bakan Eyüp Aşık'la...
Bir dakika efem...
Alo buyurun...
Bakan'la görüşecektim...
Kim görüşecek?
Gazeteciyim...
Burası sekreterelik....
Sizi özel kaleme bağlayalım....
Alo buyurun....
Sayın Aşık'ı arıyorum?
Kim arıyor?
Ne için arıyor?
Nereden arıyor?
Bilgiler soruluyor, bilgiler alınıyor, fakat bizim ekonomi servisinin muhabirleri Bakan Eyüp Aşık'a ulaşabilmek için çok zahmetli yollar katettikten sonra "Şimdi toplantıya gitti... Şimdi Meclis salonuna indi... Şimdi Parti'dedir..." türü gerekçelerle ulaşamıyorlar bakana...
Bakanla konuşmak için...
Alaattin olmak gerekli...
Sür kaseti yuvasına dinle: Sayın bakanım Eyüp Bey'i rica ediyorum. Ben yurtdışından arıyorum.
Kim arıyor?
Alaattin dersiniz...
Tamam bir dakika...
Ve çok samimi, çok içten, çok muhabbetli, çok candan bir telefon söyleşisi başlıyor. Kim soktu Çakıcı'yı MİT'e, kim soktu çeteleri devlete diye aranırken Bakan Eyüp Aşık'ın Alaattin Çakıcı'ya "Yer değiştir... Seni yakalamaya adam gönderdiler..." türü, içerden haberler veriyor.
Kim çıkardı Eyüp'ü baştan?
Çetelerle savaşı çetebaşlarıyla, "Alo Alaattinciğim sen kendine iyi bak..." türü konuşmalarla yürütelim diye bir strateji mi çizildi? Ya da MİT'in, Emniyet'in, Adalet'in, Devlet'in aradığı firar edip, yurt dışına gitmiş birisiyle devletin bakanı, Başbakan Mesut Yılmaz'ın bilgisi çerçevesinde mi görüştü?
Sür kaseti yuvasına...
Başa al... Sona al...
Durdur... Çalıştır... Dinle...
Yağlanıp yastık altında bekletilip, zamanı gelince ateşlenen silahlar gibi... Alattin Çakıcı ile Bakan Eyüp Aşık'ın bir yıl önce yaptıkları konuşmayı gizli kasalarda saklayıp, zamanı gelince ateşleyiverdiler. Bu kaset gerçekten Çakıcı'nın mı elindeydi? Dümene bak: Fransız polisi, tam da mahkemeden bir gün önce Türkiye'de siyasi kriz yaratacak bir kaseti niçin sızdırsın? Kaldı ki; Çiller-Erbakan döneminin İçişleri eski Bakanı Meral Akşener de; Alaattin Çakıcı ile Eyüp Aşık'ın telefon muhabbetinin kayıtlandığı bir kaseti 2 gün önce bir vatandaşın getirip kendisine teslim ettiğini söyleyiverdi. Demek ki vatandaşta sadece İbrahim'in, Nilüfer'in, Sezen'in, Mahsun'un kaseti yok... Eyüp ile Alaattin kaseti de var.
Kaset savaşı: MİT'in, Emniyet'in, Devlet'in iç hesaplaşması. Başbakan Mesut Yılmaz, son basın toplantısında; "çetelerle ilişkisi olan 30-35 polisin ve 5-6 MİT elamanının bulunduğunu tesbit ettiklerini ve bunlara görevden el çektirdiklerini" açıklamıştı... Siz 35 polisi 350 polis, 7 MİT elemanını da 70 diye okuyabilirsiniz... Dolayısıyla görevden el çektirilenler de karşı saldıraya geçip, şimdi piyasaya kaset sürüyor olmasınlar?
Halka hesap verme yok...
Kaset savaşı var...
Gün ışığında yönetim yok...
Çetelerin hesaplaşması var...
Sür kaseti yuvasına dinle:
Eyüp'ü baştan kim çıkardı?
Belediye Encümeni, mahkemelere başvurmuş, savcılar, yargıçlar, hakimler, avukatlar dosyayı incelemişler. Mahkeme kurulmuş, karar çıkartmış: ANAP İstanbul milletvekili, ANAP'ın eski kasadarı (muhasibi) ve Başbakan'ın en samimi, en yakın, en candan arkadaşı Şadan Tuzcu'nun Elmalı su toplama havzasında orman alanına yapılmış kaçak villasını yıktırmış. Yıkım günü Şadan Tuzcu, TV ekranlarına çıkararak; "Çok pişmanım, hatalıyım, kaçak bina yapmamalıydım..." diyerek, İstanbul halkından özür dilemiş. Fakat 3 ay sonra Belediye ekiplerinin yıktığı villasını yeniden tamir ettirip, içinde oturmaya başlamış. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'nün verdiği bilgilere göre, 1.2 milyon metrekarelik orman alanı içinde toplam 1.195 kaçak bina bulunuyor...
Elde yasal karar var...
Samimiyetinizi görelim...
Gücünüzü görelim....
Eserinizi izleyelim...
Bugüne kadar orman arazisine yapılmış kaçak villaları yıkamayanlar, bundan sonra yapılacakları da yıkamazlar.
Sayın Başbaşbakanımız...
Önce arkadaşınızın kaçak villasını yıktırın. Sizi TV'den canlı izleyelim...