kapat

PERŞEMBE 24 EYLÜL 1998

Can Ataklı (e-posta:ataklic@sabah.com.tr )

Hafiye bakanın ayağı dolaştı

Kanal D son ayların en önemli haberciliğini yaptı. Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın Alaattin Çakıcı ile yaptığı konuşmanın kayıtları tüyler ürperten cinstendi. Keşke, konuşma seslendirme ile değil de orijinal haliyle yayınlanabilseydi. Çünkü, böyle olunca Eyüp Aşık "Bu düzmece olabilir, bazı bölümler eklenmiş" türünden konuşmalar yapamazdı. Gerçi yine de hiçbir şey farketmiyor, çünkü, ne olursa olsun, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın Çakıcı ile defalarca görüştüğü, bunu bakanlık makamındayken de yaptığı artık bütün açıklığı ile ortaya çıktı.

Kabinenin en "hafiye" bakanı Eyüp Aşık, canlı yayında ortaya çıkan gerçek karşısında inanılmaz bir savunma yaptı. Bazı suçların açığa çıkması ve suçluların yakalanması için özel çaba harcadığını, bunun için aranan kişilerle bile görüşmekten kaçınmadığını söyledi.

Bu çok daha vahim bir durum. Demek ki, Yılmaz hükümeti devletin güvenlik kuvvetlerine, (MİT, Polis, Genelkurmay İstihbarat) güvenmiyor olmalı ki, bu iş için bile bir bakanı görevlendiriyor. Böyle bir skandalın demokratik bir ülkede yaşanması düşünülemez bile.

Çakıcı'nın özellikle "Yılmaz'la ilgili" sözleri son derece dikkat çekici. Çünkü Çakıcı'nın Eyüp Aşık'a söylediklerinden öyle anlaşılıyor ki, Başbakan Yılmaz da, bazı konuşmalar yapması için yönlendirilmiş. Çakıcı ayrıca "Budapeşte'de yedi yumruğu" diyerek, bir anlamda tehdit de savurmuş ki, inanılmaz.

Sonuç olarak Eyüp Aşık'ın Çakıcı ile yaptığı görüşme hükümeti sarsacak boyuttadır. Çünkü ilk kez bir hükümetin çetelerle, nedeni ne olursa olsun, organik bağ içinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bugün Nice'de (Nis) Çakıcı'nın duruşması var. Çakıcı belki de serbest bırakılacak. Ondan sonrası büyük şenliktir. Bakalım göreceğiz.

"Türbanı çözeriz" ne anlama geliyor

Üniversitelerdeki türban ısrarı gerginliği artırdıkça ANAP'ın telaşlandığı anlaşılıyor. Fazilet Partisi ile, geçen bunca olaydan sonra biraraya gelmenin başka bir anlamı olamaz herhalde. ANAP kurmayları "gizli anlaşma" yapıldığı konusunda yalanlamada bulunuyorlar ama belli ki türban konusu ANAP'ın canını fena sıkıyor. Çünkü işin içinde oy kaygısı var.

Başbakan Mesut Yılmaz ise tam Amerika'ya giderken "Türban siyasi amaçlar için kullanılmazsa sorun çözülür" dedi. Bu cümlenin ne demek olduğunu anlamak zor. Mesut Yılmaz "Sorun çözülür" demekle acaba neyi kastetti? Acaba "Türbanı fazla kurcalamazsanız, üniversitelerde serbest bırakılması yolunda adım atacağız" mı yoksa "yasağı sürdüreceğiz" mi demek istedi.

Belli ki Mesut Yılmaz, Fazilet'le başlayan yakınlaşmanın "hayırlı" bir sonuca ulaşması için yol açıyor.

İrtica tehlikesi nedeniyle iktidara gelen bir partinin, şimdi geri adım atması çok ilginç bir gelişme. Muhalefetteyken üniversite öğrencilerinin başörtüsü takmasını "Cumhuriyetin temeline konan dinamit" olarak niteleyen ANAP'ın şimdi başörtüsünü serbest bırakmak için formül arayışında olması herhalde "kara mizah" olarak nitelenebilir.

Provokasyon ihtimali

Son günlerde "şeriatçı" bazı çıkışlarla karşılaşıyoruz. Örneğin Tarım Bakanlığı'nın bir panelinin açılışında, adamın biri, üstelik önemli bir makam işgal eden bir bürokrat, çıkıyor İstiklal Marşı'nı "ilahi gibi" okumaya yelteniyor.

Bir başkası, bir ilköğretim öğretmeni, her nasılsa derse türban ile giriyor. Buna engel olması gereken müdür "yapacak bir şeyi olmadığını, zabıt tutup soruşturma açılması için bakanlığa başvurduğunu" söylüyor.

Bu olaylar bana garip geliyor. Çünkü her iki olayın da anlamı ve mantığı yok. Belli ki her iki eylem de, bir merkezden kontrol edilmemiş, yani bunlar kişisel çıkışlar. Üstelik her iki eylem de toplumdaki "şeriatçı kalkışma" endişesini körüklemeye yönelik.

O zaman insanın aklına başka birşey geliyor, "çirkin bir provokasyon" ihtimali ağır basıyor.

28 Şubat sürecinde çok kullanılan bazı kışkırtmalar artık geride kaldı. Hatta çok önemli bazı yazarlar bu sürecin zaten doğru olmadığını ve bitmesi gerektiğini, siyasetin rayına oturması gerektiğini yazıyorlar.

Bu gelişmelere rağmen, 28 Şubat sürecini sürdürmek ve toplumdaki endişeleri diri tutmak isteyenler sanıyorum şimdi bu tür oyunlara başvuruyorlar.

Türkiye son çeyrek yüzyılda, "çeşitli tehlikelere" karşı bu tür oyunların oynandığını çok gördü. Gördü görmesine de ders aldı mı?

Apo olayı da aydınlanmalı

Eyüp Aşık'ın Alaattin Çakıcı'ya kaçması için uyarıda bulunduğunun ortaya çıkması insanın aklına ister istemez Apo olayını getiriyor. Çünkü, 1995 yılının sonuna doğru Apo'nun yakalanmaktan "bir ihbar" üzerine kurtulduğu ileri sürülmüştü.

Söylentiye göre bu "ihbarın" belgesi de devlette duruyor. Hazır kasetler ortada cirit atarken, Apo'nun kaçmasını sağlayanlar da ortaya çıksa.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr