kapat

PERŞEMBE 24 EYLÜL 1998

Hasan Cemal (e-posta:hcemal@sabah.com.tr )

Çakıcı bantları...

Pislikleri temizleyecek bir sifonumuz olmayacak mı? Çektik mi foş diye çalışacak bir sifon... Yoksa kir içinde mi yaşayacağız?

Kaderimiz bu değil.

Alınyazımız bu olamaz!

Ama sifonsuz rejimin adına da demokrasi demek zor.

Hukuk devleti bu değil!

Demokratik hukuk devleti, pisliği temizler. Pisliğin hesabını sorar. Mahkemede sorar, parlamentoda sorar, kamuoyunda sorar. Pisliği engelleyici kuralları koyar, gözetir, geliştirir.

Onun içindir ki demokrasi halkın içinde kök salar. Halkın gözünde saygınlığını korur.

Kiri temizlemekten, kirin hesabını sormaktan aciz bir rejime ve o rejimin politikacılarına gelince, halkın gözünde onların herhangi bir değeri olamaz.

Kanıksama tehlikesi...

Biliyorum, lafı uzattım.

"Alaattin Çakıcı bantları"ndan dalga dalga yayılan pis kokular yol açtı böylesine klasik bir girişe. Belki de bu kokulara alışmak istemediğimi, tepki göstermenin gerektiğini vurgulamak için lafı uzattım. Çünkü, bu gibi pislikleri kanıksar hale gelmek de son derece tehlikeli bir eğilim...

Kim Alaattin Çakıcı?

Türk tarihinin en büyük mafya babası diyenler var onun için... Ayrıca eşini öldürttüğünü biliyoruz.

Çakıcı'nın dediğine bakılırsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iki bakanı kendisinin adaletten kaçmasını sağlamışlar.

"Bir kadın bakan" diyerek Refahyol'un eski İçişleri Bakanı Meral Akşener'e ima ediyor. Kanal D'deki telefon dinleme bantlardan birinde Alaattin Çakıcı'nın şu sözleri var:

"Benim yerimi tespit etmek için kimleri devreye sokmuşlar. İnan, bana da bunu bir başka bakan söylüyor, 'Yerini değiştir!' diye... Kadın söylüyor."

Peki, Çakıcı bunu telefonda kime söylüyor?

Eyüp Aşık'a...

İhbarcı kim?

Eyüp Aşık, ANAP milletvekili. Halen Devlet Bakanı. Ayrıca Mesut Yılmaz'ın kurmaylarından biri... Çakıcı telefonda Eyüp Aşık'a şöyle diyor:

"O zaman sen bana dedin ki... Mesut Bey bana dedi ki, işte, 'Alaattin'e ulaşırsan söyle, Amerika'ya onun için buradan ekip gitti de' dedin. Ee bana bunu Eyüp Abi söyledi. Adamcağız hem haber verip hem benim canımı niye istesin dedim."

Bir başka yerindeki sözleri:

"Yaa abi ben senin lafından sonra hemen yer değiştirdim. Yukarıya Kanada'ya çıktım. Bir iki ay bekledim. Tekrar geriye döndüm."

Bunlar gerçeği yansıtıyor mu?

Eyüp Aşık, Çakıcı'ya böyle bir haber vermediğini söylüyor. Kasetin kurgulandığını öne sürüyor.

Meral Akşener de yalanlıyor.

Bir de iddiası var:

"Benim İçişleri Bakanlığım döneminde Çakıcı'yı yakalamak için yapılan operasyonların ihbarcısı Mesut Yılmaz'dır."

Vahim olan...

Şimdi ne olacak?

Çakıcı bantları, devlete ve politikaya bulaşmış bir başka pisliği gözler önüne sermeye başladı. Bir kapı daha aralandı. Daha işin başında olduğumuz anlaşılıyor. Başkent kulislerindeki hava öyle ki, gerisi çorap söküğü gibi gelebilir.

Keşke gelse!

Sifonu şöyle foş diye çekebilsek, ne kadar rahatlayacağız.

Şöyle bir düşünün:

Karısını öldürtmüş bir mafya babası...

Muhalefetteki politikacı kullanmış...

İktidardaki politikacı kullanmış...

Bakan kullanmış...

Partici kullanmış...

İşadamı kullanmış...

Aşık istifa!

Daha vahimi: Devlet kullanmış... Pasaportu MİT'in içinden gitmiş...

Söyler misiniz:

Mafya babalarından, yeraltından, suç örgütlerinden medet uman, onlarla işbirliğine yönelen devlet, bir hukuk devleti olabilir mi?..

Geçelim.

Eyüp Aşık öncelikle hükümetteki görevinden istifa etmelidir. Başbakan Yılmaz da bu konuda gerekli soruşturma için derhal düğmeye basmalıdır. Ciddiyet ve inandırıcılığın ilk adımı budur.

Ve bir soru:

ABD Başkanı Clinton'dan New York'ta görüşmek için randevu alamadığı da anlaşılan Mesut Yılmaz, böylesine bir dönemde Amerika ve Meksika'yı kapsayan dokuz günlük bir geziyi devam ettirmekten acaba ne gibi bir fayda umuyor?..


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr