CUMARTESİ 12 EYLÜL 1998
Eski sarayların vazgeçilmez unsurlarıydı soytarılar.. Ayak altında dolaşır efendilerini mutlu etmek için ne söylenmesi gerekiyorsa, onu söylerlerdi..
Efendilerinin canı patlıcan mı çekti.. Başlarlardı patlıcanı övmeye.. Efendi, patlıcan tabağını eliyle mi itti.. Bu defa başlarlardı patlıcana sövmeye.. Patlıcanın değil, efendilerinin dalkavuğu oldukları için..
Çağdaş dalkavuklar, gazeteci kılığında geziyorlar ve Ankara'da Öncü diye bir gazete çıkarıyorlar. 300-500 basan ve el altından dağıtılan..
Muntazaman alıyorum..
Tansu Çiller'in ruh halini izlemek için..
Kime kızıyor, kimden, neden nefret ediyor, hemen fark ediyorsunuz..
Şu sırada Bayan Çiller'i çıldırtan insan Berna Yılmaz..
Gazeteci kılıklı dalkavuklar, efendileri mutlu olsun diye Allah'ın günü Berna Yılmaz'a saldırıyorlar..
Neden çıldırıyor, Bayan Çiller Bayan Yılmaz'a?..
Daha genç, daha güzel diye mi?.. Onu bilmem. Güzellik keyfe göre değişir..
Asıl sebep "Çağdaş Türk Kadını"nı Bayan Yılmaz simgeliyor artık.. Giyimi, kuşamı, oturup kalkmasıyla ve katıldığı faaliyetlerle.. Eşinin yanında gerçek bir first leydi olarak Çağdaş Türk Kadını imajını dünyaya taşıması ile..
Bunların hepsi Bayan Çiller'deydi çok kısa zaman öncesine kadar..
Dünya televizyonlarına, dünya yazılı basınına konu olacak ölçüde..
Ne zaman ki, Tansu Hanım iktidar hırsı uğruna gitti Necmettin Erbakan'ın kucağına oturdu, ne zaman ki Refah'a yaranmak için miting meydanlarında tesettür nutukları atıp, kendisi de olabildiğince tesettüre girdi, gitti o imaj..
Bayan Çiller, Bayan Yılmaz'a çıldırıyor..
Öncü, en çok Berna Hanım'ın kıyafetlerine saldırıyor.
Çünkü Berna Yılmaz, Tansu Çiller'in içinin gidip de giyemediği çağdaş, zevkli, renkli, son moda her türlü kıyafeti, gururla, keyifle, çekinmeden, örnek olarak, önder olarak giyiyor.
Berna Yılmaz kimliği, her ortamda Tansu Çiller kimliğinin ne kadar çağdışı kaldığını kanıtlıyor..
Tansu Hanım, Berna Hanım'a gıpta ediyor.. Fena halde kıskanıyor.. İktidar ihtirası uğruna elinden kaçırdığı fırsata yanıyor..
Tansu Hanım çıldırıyor!..
Öncü'ye bakıyorum.. Ne kadar çıldırıyor anlıyorum.
"Evet" lafı nasıl yapışmış televizyoncuların diline..
"Hangileriydi Sami?" diyor, Jülide Ateş TGRT'nin haberlerinde, canlı yayında.. Ankara gündeminde önemli şeyler var.. Onları anlattıracak..
"Hangileriydi?" diye soruyor..
Yanıt:
"Evet Jülide.."
Allah için söyleyin..
"Hangisi?" diye sorunun "Evet" diye yanıtı olur mu?..
Siz hiç özel hayatınızda "Hangisi?" diyene "Evet" diyen birine rastladınız mı?..
Adam kafasında karar vermiş.. Jülide ne derse desin o, lafa "Evet" diye başlayacak..
Ben Jülide'nin yerinde olsam sorardım:
"Sami, dilini eşekarısı mı soktu?."
"Evet, Jülide!.."
Beşiktaş Çarşı Meydanı'ndaki kartal heykeline bakarken Erhan "Seni bir yere daha götüreceğim" dedi.. "Dikilitaş'a gidiyoruz.."
Çocukken Beşiktaşlıyken "İstanbul'da Dikilitaş.. Aslan Beşiktaş.." diye bağırırdık.. Fenerli olanlar da cevap verirdi:
"İstanbul'da Dikilitaş.. Kapsol Beşiktaş.."
Yani kuru sıkı tabanca var ya.. Patlar gürültü yapar ama iş yapmaz.. İşte onun argosu..
Biz çocukken rakip takıma yapılan en büyük saldırı buydu işte.. "Kapsol.."
Sporun spor, sevgi ve dostluk, kardeşlik olduğu güzel günler..
İşte o Beşiktaş'ın dikili taşını göreceğim eninde sonunda.. Ağzımda sakız olalı 50 yıl olmuş, Dikilitaş'ı göreceğim diye çocuklar gibi heyecanlandığımı hissettim. Belki de çocukluğumu hatırladığımdan bu heyecan..
Kargacık burgacık yollardan tırmanıyoruz.. Birden bir meydan daha çıktı önümüze.. Kenarında semte adını veren Dikilitaş..
Niye dikmişler taşı oraya..
Efendim yıl 1224.. Hicri tabii.. 1810 miladi.. Sultan 2. Mahmut elinde bir Şeşhane ile 1155 adım uzaktan devekuşu yumurtasını vurmuş.. (Şeşhane dediğimiz bir cins tüfek.. "Altı kaval üstü şeşhane" lafı buradan gelir.. Halk dilinde giderek "Altı kaval üstü şişhane" olmuş.. Şişhane diye yazdınız, söylediniz mi "Mutlak" doğrucular çıldırır.)
Sultan Mahmut, o zaman devekuşu yumurtasını nereden bulmuş bilmem.. 1155 adım bugün kaç metredir onu da bilmem. Bilen varsa bana yazsın. Adım diye bildiğim ölçü, İngilizler'in kullandığı yarda.. Eğer oysa, bin metre falandan vurmuş Padişah yumurtayı.. O zamanlar böyle büyük nişan olaylarına taş dikmek adet.. Nişantaşı da o ya.. Hemen bir menzil taşı dikmişler.. Enderunlu Vasıf da bu tarihi olayı dizeleri ile ölümsüzleştirmiş.
Dikilitaş üzerinde Vasıf'ın dizeleri altın kakma yazı ile eski Türkçe yazılı.. Meydanın bir köşesine dikilen bugünkü kitabede ise, Dikilitaş hakkında bilgi veriliyor, gelene geçene..
Nerdeyse kaybolmaya yüz tutmuş Dikilitaş'ı da restore eden Beşiktaş Belediyesi..
Mimar Erhan İşözen kolumdan tutup zorla götürmese, ne Beşiktaş Meydanı'nı görecektim, ne Dikilitaş'ı..
Kentinden bu kadar habersiz yaşayan kentli olur mu?..
İstanbul'u görmeye ömür yetmez. Biz de görelim diye bir çaba harcamıyoruz zaten..
Oysa gitmek, görmek, güzellikleri koruyan ve ortaya çıkaranları kutlamak gerek..
Teşekkürler Sevgili Ayfer Atay..
Teşekkürler Erhan İşözen..
Erhan dedim de..
Dolaşıyoruz ya birlikte yöreyi.. Dolmabahçe Sarayı, Balyan Ailesi'nin.. Ortaköy'deki o muhteşem Mecidiye Camisi Balyan Ailesi'nin.. Yıldız bahçeleri eteğindeki Küçük Mecidiye Camisi Balyan Ailesi'nin..
"Onlar, senden fazla iş yapmış, Beşiktaş'ta" dedim.. "Ama onlar beş kişiydiler" dedi, mütevazi, mütevazi..
Süleyman Demirel siyaset sözlüğümüze bir deyiş daha ekledi.. Kitap adı gibi laf!..
JParçalı siyaset!..
Efendim bu ülkede siyaset parçalıymış. Bu yüzden vatandaşın kafasında hep istifhamlar oluyormuş.. Yani sorular, şüpheler..
İstikrarı, güveni sağlamak için parçalı siyasetten vazgeçmek gerek. Onu ima ediyor..
Parçalı siyaset ne?.. 90 parti, bölük pörçük oy alıyor da koalisyonlarla yönetiliyor ya ülke.. Parçalı siyaset işte o..
Partilerden vazgeçmek, demokrasiden vaz geçmek olur.
Oysa parçalı siyaset tu kaka..
Çözüm ne?..
Başkanlık Sistemi.. Partiler gene var, ama iktidar tek elde.. Al sana istikrar..
Gitti bütün istifhamlar..
Geldi başka soru..
Peki başkan kim olacak?..
Yok canım.. O kadar kötü niyetli olmayın..
"Kendim için bir şey istiyorsam namerdim!.."
Özlem Savaş adlı güzelin röportajlarından..
"Mahsun Kırmızıgül ile tanışmamak benim şanssızlığım" diyor.
"Mahsun'un bir sabah kahvaltısında ettiği bir lafı kapabilmek büyük bir şanstır" diyor.
"Mahsun'la tanışma şansını yakaladığımda şarkıcılıkta büyük şans yakalayacağım" diyor.
"Şu anda hayatımda kimse yok" diyor..
"Ben olgun yaşta erkekleri severim" diyor.
"Güçlü, mevki sahibi erkekleri severim" diyor.
"Erkeğim beni aldatabilir" diyor..
Daha ne desin Mahsun, daha ne desin kız..
Refah'ın 1 trilyonu kayıp. Bosna paralarının yanına bakın!
"Tanrı'nın kimilerinin gözünü kör ettiği, kimilerini ise aydınlatmak istediği düşüncesi ilke olarak alınmadıkça Tanrı'nın eserinden hiçbir şey anlaşılmaz"
Pascal
Cafer ile İdris buzdağının üzerinde birbirlerine sarılmış, tir tir titreyerek sonlarını bekliyorlardı.. Birden..
"Kurtulduk.. Kurtulduk" diye bağırdı Cafer..
"Ne demek kurtulduk" dedi İdris..
Cafer eliyle okyanusu gösterdi:
"Baksana Titanik geliyor!.."