CUMARTESİ 12 EYLÜL 1998
Washington'da son perdenin açıldığı anlaşılıyor. Seksle siyasetin dayanılmaz ağırlığı Başkan Clinton'ı son yolculuğuna çıkardı galiba. Uçkurgate, İstanbul dahil dünya borsalarını da sallayarak siyasal bir krize dönüşürken, ABD Başkanı'nın görevinden istifası da gündemin baş köşesine oturmuş durumda.
Deniyor ki:
Savcı Kenneth Starr'ın Amerikan Kongresi'ne sunduğu raporda öylesine uçkur ayrıntıları var ki, bunların yaratacağı kamuoyu baskısı karşısında Başkan Clinton hiçbir şey olmamış gibi Beyaz Saray'da oturmaya devam edemez.
Ne olabilir bu ayrıntılar?
Örneğin Washington Post gazetesinin dünkü haberinde Monica Lewinski'nin savcılık ifadesinden bazı bölümler vardı. Beyaz Saray'daki seks oyunları sırasında kullanılan "puro"dan, Başkan'ın sevişirken bir Kongre üyesiyle yaptığı telefon görüşmesine kadar itiraflar kamuoyuna sızmıştı.
Ağustos ayı ortasında Clinton Skandalı'nın ilk perdesi kapanırken zihinleri şu konu uğraştırıyordu:
Başkan Clinton'ın yalancılığı tarihe tescil edildi. Ancak bu yalancılık, onu mahkeme önüne çıkarmaya yetmez. Yüce Divan yolunun açılabilmesi için, mesela Başkan Clinton'ın bu olayda "adaleti engellemiş olması"nın kanıtlanması gerekir.
Mümkün mü?
Savcı Starr'ın iddiası bu doğrultuda. Clinton için raporunda diyor ki:
* Adaleti engelledi.
* Tanıkları yalancı şahitliğe teşvik etti.
* Kendi maiyetinde çalışan devlet memurlarına yalancı şahitlik yapmaları için baskı uyguladı.
* Gerçeği söyleyeceğine dair yemin etmiş olmasına rağmen yalan söyledi.
Başkan Clinton'a artık kendi partisi içinde, hatta en yakın müttefikleri arasında mesafe konmaya başladı. Bunlardan biri açıklamasında şöyle dedi:
"Bir Başkan olarak moral otoritesine, inandırıcılığına kendi eliyle darbe indirdi. Çocuklarına moral değerler kazandırmak isteyen anne babaların işini zorlaştırdı."
Bir kamuoyu yoklaması, Demokrat Parti'nin kadınlar içindeki desteğinin fena halde küçüldüğünü orta koydu. Oysa, Clinton sayesinde bu destek Cumhuriyetçiler'in çok önünde gidiyordu.
Clinton bir kaç gün önce Maryland'de tatsız bir olay yaşadı. Bir ilkokul ziyareti sırasında "Bay Başkan, kızlarımızdan uzak dur!" pankartı açtılar.
Pinokyo burunlu, sperm lekeli tişörtler ise piyasada çok iyi iş yapmaya başladı.
New York Times gazetesi geçen günkü başyazısında, Clinton'ın siyasal desteğinin hızla eridiğini, Washington Post da, güçlüklerinin gittikçe derinleştiğini yazdı.
Amerikan NBC televizyonu ise son anketindeki Amerikalılar'a şu soruyu yöneltti:
"Clinton'ın özür diledikten sonra ülkeyi yönetecek güce sahip olabileceğine ihtimal veriyor musunuz?"
Yüzde 67'nin yanıtı:
"Hayır, inanmıyoruz!"
Bir başka ilginç nokta:
Clinton Skandalı, Amerikan toplumunda ahlaki ve dini konuları ön plana çıkarmış bulunuyor. Bazı araştırmalarına göre, Kasım ayı seçimlerine kadar Demokratlar eğer kamuoyunun dikkatlerini Uçkurgate'ten uzaklaştıramazsa, Cumhuriyetçiler karşısında çok zor durumda kalacaklar.
Bu arada seçimler yaklaşırken, bazı Demokrat Partili adaylar daha şimdiden yaptıkları açıklamalarla Clinton'ın kendi seçim çevrelerinden uzak durmaya çağırıyorlar.
Kısacası:
Başkan Clinton'ın hızla başaşağı gidiyor. Hem kamuoyundaki hem de politika arenasında desteği her geçen gün eriyor. Yani Beyaz Saray'da oturmaya devam etmesi güçleşiyor.
Başkan Clinton'ın ipi artık Kongre'nin elinde. Genel kabul görmeye başlayan görüşe göre sonunda bu ip çekilecek.
Bir başka deyişle:
Savcı Starr'ın raporuyla Başkan Clinton'ın önünde yargıya, yani Yüce Divan'a giden yol açılacak. Ve bu son kesinleşmeye yüz tutunca da, tıpkı Başkan Nixon gibi Başkan Clinton da görevinden istifa edecek...
Evet, Clinton yolcu!
Dünya politikasında başka yolcular da var: Rusya'da Yeltsin gibi, Almanya'da Kohl gibi..
Son bir soru:
Böylesine başoyuncuların değişmesi, dünyayla birlikte Türkiye'yi acaba nasıl etkiler?..