ÇARŞAMBA 02 EYLÜL 1998
Yazımın başlığı çok okuyucum için bir anlam ifade etmeyebilir. Çok okuyucumun içinden çıkamayacağı iki cümle daha yazayım:
"Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası ortak bir tebliğ ile yabancı para net pozisyon/sermaye tabanı oranında yüzde 15'lik forward sınırını kaldırdı. Standart rasyonun tutturulmasına yönelik fiktif işlem yapıldığının tesbiti halinde, Merkez Bankası işlem yapacak!"
Bu iki cümleyi kaç okuyucum anladı?
Bende anlamamıştım. Sordum. Öğrendim. Öğrendiklerimi meraklılarına özetleyeyim.
Her bankanın bir borçlanma gücü var.
Bankaları gözetlemekten ve denetlemekten sorumlu kurluşlar görevlerini yapmaz ise, bankalar borçlanma güçlerini aşar. Bunu yaptıklarında hem banka sektörüne hem de ekonomiye kötülük etmiş olur. Bu nedenle her ülkede gözetim ve denetimden sorumlu kuruluş bankaların en çok ne kadar borçlanacaklarını belirler. Kontrol eder.
Türkiye'de bankaların (belli hesaplamalarla) özkaynaklarının yüzde 50'si oranında döviz borcu yükü altına girebilecekleri kabul edilir.
Bankanın Türk Lirası olarak hesaplanan özkaynağının belli tarihteki döviz kuru ile karşılığı 100 milyon dolar ise, o banka 50 milyon dolarlık döviz yükü altına girebilecek demektir.
Fakat günümüzde döviz ile borçlanıp, bu dövizi Türk Lirası'na çevirerek faize vermek kazançlı bir işlemdir. Bu nedenle bazı bankalar "riski dikkate almadan" daha fazla döviz borcu bulma arayışındadır.
Bunun ise sakat yanları vardır.
1) Bazı bankalar böylece karşılayamayacakları risk altına giriyor.
2) Böylece ülkeye "sıcak para" denilen, kısa vadeli, maceracı para girip, ekonominin istikrarını bozuyor.
3) Merkez Bankası bu "sıcak para" girişi karşılığında Türk Parası'nı kontrol etme imkânını kaybediyor. Para politikası alt-üst oluyor.
Şimdi sayın okuyucularım diyecekler ki... "Bütün bunları neden sıralıyorsunuz. İşte Merkez Bankası borçlanmayı, özkaynağın yüzde 50'si olarak sınırlamış ya... Mesele kalmamış." Maalesef "kazın ayağı" öyle değil.
Bankalar "forward" işlemi ile, "fiktif" (kandırmaca) işlemler yapıp bu borçlanma sınırını aşabiliyor.
Forward demek, "vadeli alım-satım" demek. Diyelim ki Kardüzbank diye bir banka var. Ali Rıza Efendi de bir fındık ihracatçısı. Fındıkların dövizini 1999 Şubat ayında alacak. Kardüzbank'a gidiyor. 1999 Şubat ayında gelecek ABD dolarını, bugünden belirlenecek bir döviz kuru üzerinden Kardüzbank'a satıyor. Bununla ilgili bir mukavele yapıyor. Böylece Ali Rıza Efendi, kendine göre iyi kabul ettiği bir döviz kuru ile ABD Dolarını değerlendirmiş oluyor, Kardüzbank da 1999 Şubat ayında belli bir miktar, örneğin (50 bin dolar) döviz gelirini garantilemiş oluyor. Bu anlatılan "gerçek forward"dır.
Bir de fiktif (kandırmaca) forward var. Onu da anlatayım.
Kardüzbank gelecekte döviz geliri olacakmış şeklinde görünüm vermek, başkalarını kandırmak isteyebilir. Bunun için banka ile yakın ilişki içinde bulunan Ali Rıza Efendi kullanılabilir. Eline hiçbir şekilde ve hiçbir zaman döviz geçmesi ihtimali olmayan Ali Rıza Efendi Kardüzbank'a 6 ay sonra 100 bin dolar satacakmış gibi bir fiktif (kandırmaca) mukavele yapabilir. Günü geldiğinde Kardüzbank sabah vakti Ali Rıza Efendi'ye bir günlüğüne 100 bin dolar bulur veya verir, öğleden sonra o dövizi satın almış görünür ve böylece fiktif (kandırmaca) hesabı kapatabilir.
Kardüzbank'ın forward anlaşması, bir döviz geliri, bir döviz varlığı anlaşması olarak kabul edildiğinden Kardüzbank'ın döviz borcu rakamından (döviz yükümlülüğü rakamından) düşülür.
Diyelim ki, Kardüzbank'ın özkaynağı 300 bin dolar, döviz borçlanma limiti özkaynağının yüzde 50'si olarak 150 bin dolardı. Ve Kardüzbank bu kadar borçlandığından limitini doldurmuştu. Şimdi elinde 50 bin dolarlık forward anlaşması var. Kardüzbank bunu 150 bin dolarlık borçtan düşme hakkına sahip. Bu durumda ek olarak yeniden 50 bin dolar daha döviz borcu kullanabilecek.
Bu uygulama, bazı bankaların fiktif (kandırmaca) forward işlemleri yapmalarına yol açtığından ve iş çığırından çıktığından Merkez Bankası geçen ay bir tebliğ ile forward işlemlerine sınır getirmiş, her banka özkaynağının yüzde 15'inden fazla forward yapamaz demişti.
Kriz bahanesi ile bankalar Ankara'yı zorladı. Bu limit kaldırıldı. Bankalar istedikleri kadar forward işlemi (vadeli döviz alımı-satımı) yapabilecek.
(Açıklama: 30 Ağustos 1998 tarihinde Yeni Yüzyıl'da Moskova'da dört yıl fon yönetiliciliği yapan Ali Ağaoğlu, Abdurrahman Yıldırım'a "Ruslar kumar oynadı ve kaybetti" diyor ve de fiktif forward'ın Rusya'daki krizi nasıl ateşlediğini şöyle anlatıyordu: "Mutluluk zinciri dört yıl devam ettirildi. 200 milyon dolar sermayeli Tokobank'ın 1997 yılı sonunda forward mukaveleleri toplamı 14 milyar dolara ulaşmıştı. Tek bir bankanın forward yükümlülüğü ülkenin döviz rezervi kadar olabilmişti... Şaka gibi gelecek ama bir bankanın forward yazabilmesi için kumarhane lisansı olması gerekiyormuş... Sayın okuyucularım, bu açıklama gösteriyor ki, "forvard" bir finansal alet ama, kötü kullanıldığında, denetimden çıktığında ekonominin felaketine neden oluyor.)