ÇARŞAMBA 02 EYLÜL 1998
F. DİLEK KANTOĞLU (SHA)
İstanbul'un yıldızı parlayan yerleşim bölgelerinden Büyükçekmece'de bir belde Kıraç... Özellikle komşu ülkelerden göçen vatandaşların yeni bir yaşam kurmak için seçtikleri, sakin huzurlu bir bölge. Kıraç kısacık tarihinde Bulgaristan'dan gelerek Türkiye'de yeni bir hayat kurmanın hayalini kuran Korutürk Ailesi'nin dramına da sahne oldu.
Bir gece bahçesine giren hırsızların üzerine rastgele ateş eden Ahmet Korutürk tamamen bir tesadüf eseri hırsızı başından yaraladı. Hırsızın yüzü gözü kan içinde kalmış ama kurşun sıyırıp geçmişti. Yara hafifti. Kısa bir pansuman kanı dindirdiğinde her şey bitti. Ya da öyle sanıldı. Çünkü olay jandarma bültenine de geçmişti. Hem de hırsızın vurulup öldüğü şeklinde. Böylece olay iyice alevlendi.
Yasalar baş ve göğüs bölgesini hayati önem taşıyan organlar olarak kabul ettiği için Korutürk "adam öldürmeye tam teşebbüs"ten yargılanıyor tam altı aydır. Derdini kimseye anlatamıyor. Nefs-i müdafaa yaptığını ispatlayamıyor. Soranlara hikayesini dakika dakika anlatıp yardım bekliyor.
Kıraç Merkez Mahallesi Badem Sokak'ta soğuk bir Şubat gecesi... Ahmet Korutürk, gece saat 02.00 sıralarında bitişikteki evde oturan kardeşi Arif'in feryadıyla uyanıyor; "Ağabey yetiş, bahçedeki malzemeleri çalıyorlar."
Hemen yataktan fırlıyor Ahmet Korutürk. Gecenin karanlığında bir şey göremeyince çatıya çıkıyor. Daha sonra çalıntı olduğu anlaşılan Kartal marka bir arabaya malzemelerinin yüklendiğini fark ediyor belli belirsiz. Daha önce de malzemeleri çalındığı için, bu sefer pabuç bırakmak istemiyor şehir eşkıyalarına.
Hırsızlara bağıran Ahmet Korutürk'e cevap silah sesi olarak geliyor. Soyguncular ateş açınca, Ahmet Korutürk de ruhsatlı av tüfeğini kaparak tek el ateş ediyor. Amacı onları korkutup kaçırmak. Sonra 2 kişinin kaçtığını görüyor. Aşağı inip darmadağın edilen malzemeleri yerine taşırken birinin yerde yattığını fark ediyor. Hırsızlardan birini yaraladığını anlayınca komşunun otomobiline atıp hastaneye koşuyor.
Sonradan öğreniyor. Yaralının adı Mehmet Bayraktaroğlu. 22 yaşında ve sabıkalı hırsız. Önce Özel Uğur Hastanesi'nde, sonra da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tedavi görüyor. Başından yaralandığı için 45 gün iş göremez raporu alıyor. Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi'nde hırsızlık suçundan yargılandığı halde taburcu oluyor ve elini kolunu sallaya sallaya gidiyor. Hâlâ kayıp...
Ahmet Korutürk ise o hastanedeyken gelip rapor tutan jandarma tarafından gözaltına alınıyor. Çıkarıldığı Büyükçekmece Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi tarafından ilk anda ölüme sebebiyet vermek suçundan tutuklanıyor. Daha sonra hakkında dava açılıyor.
Sonra hırsızın ölmediği anlaşılıyor ama yara baş bölgesinde olduğu için Bakırköy 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde "adam öldürmeye tam teşebbüs" suçundan 24 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Tam 6 aydır tutuklu...
Adalete isyan eden Korutürk, "Adamlar gece yarısı kapıma dayandı. Korkutmak için ateş ettim. Karanlıkta hiçbir şey göremiyordum. Bıraksaydım da, onlar mı beni vursaydı? Hırsız ilk kayıtlara ölü geçmiş. Yaşadığına dair rapor geldiği halde hâlâ cezaevindeyim" diyor.
Eşi Nebahat Korutürk de perişan. "Bu ıssız yerde tek başıma kaldım" diyen Nebahat Korutürk şöyle konuşuyor: "Daha önce de bahçedeki inşaat malzemeleri çalınmıştı. Eşim cezaevine girdikten sonra arı kovanlarımız ve kuşlarımız bile çalındı. Bu insanların eve girip bizi öldürmeyeceğini kim garanti edebilir?"