CUMARTESİ 29 AĞUSTOS 1998
Alaattin Çakıcı'nın kimi siyasetçilerle de yakın! ilişkide olduğu artık bilinen gerçek. Gün geçmiyor ki, bir siyasetçinin, eski yeni bir bakanın Alaattin Çakıcı ile görüştüğü ortaya çıkmasın.
Ancak bunlardan en ilgi çekici olan Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın durumu. Görev alanına giren Tekel'in yanısıra "hafiye" gibi ne kadar karışık iş varsa adı mutlaka içinden çıkan Aşık Alaattin Çakıcı ile görüştüğünü itiraf etti. Etti etmesine de gariplik burada. Aşık diyor ki "Kardeşim ben ne aradım ne sordum, kendisi aradı." Yani Eyüp Aşık konuşmuş ama kendisi aramamış.
Şaşırtıcı nokta burada. Bugün hangi vatandaş bir bakanlığı aradığında karşısında bizzat bakanı bulabiliyor.
Alaattin Çakıcı ayrıca sıradan bir vatandaş da değil. Adı yeraltı dünyasının lideri olarak anılan, üstelik yurtdışında kaçak olarak yaşayan ve kırmızı bültenle aranan bir kişi.
Herhalde Alaattin Çakıcı, Eyüp Aşık'ı sadece kendisinin açtığı telefondan aramıyor. Ya sekreter ya Özel kalem Müdürü açıyor telefonu. Sonra da Bakan'a "Efendim, Alaattin Çakıcı arıyor" diyor. Bir bakan istemediği kimse ile görüşmez. Alaattin Çakıcı adını duymasına rağmen telefonu alıyorsa, o zaman hesabı başkadır.
"Bu adam herkesi tehdit ediyor, ben de kendisini uyarmak için konuştum" diyebilir Eyüp Aşık. Bu da herhalde devlet geleneğine hiç sığmaz.
Bir şık daha kalıyor. Belki Alaattin Çakıcı, Eyüp Aşık'ı gerçekten sadece kendisinin açtığı cep telefonundan aramıştır ve Eyüp Aşık da gafil avlanmıştır.
O zaman da adama sorarlar, "Cep telefonunun numarası bir kaçağın elinde ne arıyor?" diye.
Çakıcı olayı ile ilgili senaryolar ve sansasyona dayalı haberler bütün hızıyla sürüyor. Ancak özellikle basının bu konuda çok duyarlı ve sorumluluk sahibi olması gerekir. Kaynağı da hedefi de belli olmayan haberler sadece kamuoyunun kafasını karıştırmaya yarıyor.
Örneğin, Kanal D iki gün boyunca "Şok haber, Çakıcı ile görüşen bakan kim?" sorusunu attı ortaya. Yapılan anonslardan herkes bu bakanın adının açıklanacağını zannetti. Oysa haberi izlediğimizde gerçekten şok geçirdik. Çünkü Kanal D bu bakanın kim olduğunu bildiğini belirterek "Ama bunu Alaattin Çakıcı açıklasın" dedi.
Yine, özlediğimiz Kadir Çelik İnterstar'da gün boyu "Çakıcı'ya yardım eden milletvekili" haberini duyurdu. Program boyunca da bu tema işlendi. Ama Kadir Çelik tam son dakikada "O kendini bilir" deyiverdi.
Televizyon haberlerini izlettirmek için merak içgüdüsü kullanılabilir elbette. Ama böyle hedefi belirsiz suçlamalarla rating artırmaya çalışmak insanın kafasında şüphe yaratıyor.
Çağın vebası AİDS belki Türkiye'de çok ciddiye alınmıyor ama, gizli açık pekçok AİDS hastasının tedavi gördüğü bir gerçek. Gelişmiş ülkeler aldıkları çok ciddi önlemler ve bulunan yeni tedavi yöntemleriyle AİDS belasını biraz frenleyebildi, ama çare henüz bulunamadı.
Türkiye'de de AİDS'e karşı uyarı görevini yapan ve bu amansız hastalığa yakalananlara el uzatan bir dernek var. Başkanlığını Profesör Dr. Enver Tali Çetin'in yaptığı AİDS Savaşım Derneği bir Gençlik Evi Projesini hayata geçirmeye çabalıyor.
Bu projenin tanıtımı ve gelir sağlanması amacıyla pazartesi gecesi büyük bir defile düzenlendi. Cemil İpekçi'nin 50'nci yaşgünü için hazırladığı "Elliyi Bir Geçe" koleksiyonunun sunulacağı defile Pasha'da yapılacak. Saat 20.30'da başlayacak gecenin biletleri 12 milyon lira. Dernek yöneticileri defile boyunca Pasha'da çok zengin bir ikramın da yapılacağını söylediler.
Cemil İpekçi koleksiyonunun kumaşlarını ATK, derilerini Teodem hazırlamış, defilenin karografisi ise Yonca Ebüzziya'ya ait.
AİDS'e karşı savaşa katkıda bulunmak, bu arada Türkiye'nin en önemli modacılarından Cemil İpekçi'nin kıyafetlerini de görmek bir de üstüne açık büfenin zengin menüsünden yararlanmak isteyenlere tavsiye ederim. Şunu da hatırlatayım, normal gecelerde Pasha'ya giriş 7.5 milyon lira. Buna 4.5 milyon lira daha ekleyip önemli bir hizmete katkıda bulunmak herhalde zor olmasa gerek.
Önceki gece ATV Ana Haber bültenini izleyenler küçük Begüm'le Fatih Terim'in konuşmasını dinlerken göz yaşlarını tutamamışlardır. Galatasaray'ın büyük zaferini ameliyat olan Begüm Erkasap'a armağan ettiğini açıklayan Fatih Terim bir insanlık dersi verdi.
Begüm Erkasap, Fatih Terim'in yardımcısı Müfit Erkasap'ın 11 yaşındaki kızı. Küçük Begüm'ün omurgasında eğrilik var, bu yüzden diğer arkadaşları gibi koşup oynayamıyor, ağrıdan kıvranıyor. Sonunda Begüm'e 8 saatlik başarılı bir ameliyat yapılıyor. Ameliyat'tan kısa bir süre sonra Galatasaray sahaya çıkıyor ve muhteşem bir zafer kazanıyor. Bu sırada Begüm'ün her türlü tehlikeyi atlattığı ve hayata yeniden merhaba dediği haberi geliyor. Fatih Terim çok sevdiği ve hastalığı nedeniyle büyük üzüntü duyduğu Begüm'e armağan ediyor bu galibiyeti. Üstelik maçtan hemen sonra, canlı yayında, kameraların karşısında söylüyor bunu.
Fatih Terim bu davranışıyla ne kadar duygu yüklü olduğunu gösterdiği gibi bir cesaret örneği de veriyor.
Milyonlarca taraftarı olan bir takımın zaferini, hiç kimsenin tanımadığı ama kendisinin gönülden bağlı olduğu küçük bir çocuğa armağan etmek kolay iş değildir. Bu bir duygu yüküdür, sevgidir, insanlıktır.
Nitekim Fatih Terim, Galatasaray şampiyon olduktan sonra, sarı kırmızılı fularını, geçen yıl hayata veda eden Mehmet Ağar'ın Galatasaray'a gönül vermiş kızının mezarına bırakmıştı.
Fatih Terim bu duygulu davranışı nedeniyle bazı kendini bilmezler tarafından eleştirilmişti. Hiçbir günah işlemeden, hayatının baharında dünyadan ayrılan bir genç kızın anısına gösterilen saygıya karşılık "Galatasaray çete takımı oldu" diyenler tüylerimi diken diken etmişti.
Keşke herkes Fatih Terim kadar duygu yüklü olabilse ve daha da önemlisi bunu cesaretle açığa koyabilse.
Hiçbir çıkar düşünmeden sevgiyi yaşayabilmek ve bunu gösterebilmek bir insanın neden başarıdan başarıya koştuğunun da bir göstergesidir.
Fatih Terim'i Galatasaray'ın zaferi ve herkesi ağlatan duygulu, sevgi dolu, içten davranışı nedeniyle kutlamak istiyorum.