kapat

SALI 04 AĞUSTOS 1998

Selahattin Duman (e-posta:sduman@sabah.com.tr )

Zeki Müren'e de af istiyoruz..

Hükümetin Rahşani kanadından Kültür Bakanı olan Sayın Talay'ı, Zeki Müren'in heykelini yaptırmayı akıl ettiğinden dolayı kutluyorum.. Ancak ortaya çıkan bu garabeti hemen imha etmek de aynı derecede güzel bir icraat olur fikrindeyim..

Sonunda rahmetli Zeki Müren'e de yapacağımızı yaptık..

Oturduk, devlet marifetiyle bir heykelini ısmarladık.. Sanki başına gelecekleri bilmiyormuşuz gibi.. Ismarladıkları yer de öyle rastgele bir tezgâh değil.. Memleketin koskoca Güzel Sanatlar Mektepleri'nden biri..

Siparişi alan heykeltraş "Günah benden gitti.." deyip kolları sıvamış, rahmetlinin 3.5 metre boyunda bir heykelini yapmış..

Söylemesi ayıptır, elimde teknik bilgi de bulunduğundan yazıya kakalamadan edemiyeceğim.. Heykelin malzemesi; cam fiber polyesterden oluştuğu için rahmetliye bronz görünümü veriyor..

Eyvah ki eyvah..

Fotoğrafı geçenlerde gazetelerde çıktı.. Belki siz de görmüşsünüzdür..

Bizim "Sanat Güneşi" ayakta dikilmiş, yukarıdan aşağıya doğru dik dik bakıyor.. Bir dik bakış ki o kadar olur..

Geçen yıl Aydın'a dikilen merhum Yörük Ali Efe'nin heykeli vardı ya! Hani Aydın yöresinde ne kadar yiğit varsa isyan ettiren heykel.. İşte o heykelin sıfatındaki sertlik bile bunun yanında mülayim sayılır..

Belki de heykeli yapan sanatçı "Madem Aydın'a diktiğimiz heykeli gerçekçi bulmadınız.. Öyleyse bir de buna bakın.. İşte size gözü dönmüş gibi bakan bir ses sanatçısı.." tepkisi göstermek istedi..

Aslında, rahmetli Zeki Müren'in heykelinin nasıl baktığı bana pek dert değil.. Çünkü bizim yaşımızdakiler o güzel sesi bol bol dinlemek, onu TV ekranlarından izlemek şansına sahip olduk..

Heykeli için en fazla "İyi de aslına pek uyduramamışlar.." der geçeriz..

Ne var ki gelecek kuşaklar bu heykele baktıkça hakkımızda yanlış şeyler düşünecek.. Türk Sanat Müziği eserlerini "Zeki Müren korkusundan" dinlediğimizi sanacaklar..

Öyle öfkeli baktırmışlar heykeli.. Sanat Güneşimiz sanki, her Allah'ın günü, kuşluk vakti dile gelip "Beri baaak güneeeş! Ya sen doğ ya da ben doğayım.." diye naralanacak..

***

Heykel yapılırken gövdeye hareket vermek adettendir ya!

Zeki Müren'in heykeline de vermişler hareketi.. Ancak 3.5 metrelik heykeli gövdeden eğip bükmek zorlarına gittiğinden olacak, elleriyle, kollarıyla halletmişler bu meseleyi..

Zeki Müren'in sağlığında iki kolu vardı..

Heykeltraş da çalışırken gerçekçi davranıp rahmetliyi iki kollu olarak şekillendirmiş.. (Burada benden bir artı puan aldı..) Sol elinde seyyar bir mikrofon tutuyor..

Mikrofon tutuyor dediysem, göğsüne ve ağzına yakın bir mesafede değil.. Mikrofonu savaş baltası gibi havalandırmış..

Buradaki mikrofon tutuşu ile Baltalı İlah Zagor'un baltasını tutuşu arasında derin bir paralellik var.. Ya Zeki Müren, baltalı ilaha öykünüyordu.. Ya da Zagor baltasını mikrofon gibi tuttuğundan, hatalı savaşıyordu..

Gelelim sağ koluna..

Heykeltraş rahmetlinin sağ kolunu da dirsekten bükmüş.. Parmakları göğsünün sağ tarafında, hemen sağ memenin altında kalmış.. Üstelik diğer parmaklar kaşınma pozisyonundayken şehadet parmağı rahat durmayıp ileri doğru uzanmış.. Yani "pandik" vaziyeti almış..

Uzaktan bakıldığında Zeki Müren'in heykele vuran hali şöyle tasvir edilebilir..

Sanat Güneşimiz sağ eliyle göğsünün altını kaşıyor.. Sol elindeki mikrofonla da Türk Sanat Müziği yerine pop dinleyip, Mustafa Sandal'ın peşinden seyirtenlere "Bunu kafanıza bir ekleştirirsem, feryadınızdan en az iki beste çıkarırım.." diyerek gözdağı veriyor..

Oranlar da yanlış..

Yukarıda söylemiştim..

Heykelin ayak tabanından saçının tepesine kadar olan yüksekliği 3.5 metre, yani 350 santim, diye.. Buna bir itirazımız yok.. Heykeltraş ister 3.5 metre çalışır, ister 35 metre..

Lakin uzuvlar orantılı olmalı..

Demek ki rahmetlinin daha heykeltraşın elinden çekeceği varmış ki oranlar da şaşmış.. Bildiğim kadarıyla kafanın vücuda oranı yedide birdir.. Bu heykelde dokuzda bir olmuş..

İşte buna da itirazım var..

Çünkü Sanat Güneşimiz'in kesinlikle "mikrosefal" olmadığını biliyoruz.. Kellesinin hacmi normaldi.. Haaa! Bazılarının kafası bu orana uymaz.. Daha büyüktür..

Mesela 1930'ların İstanbul'unda çok tanınan bir zat olan Pazarola Hasan Efendi'nin kafası gibi.. Heykelini yapmak icab etseydi belki sanatçı "Malzemeden tasarruf için.." kellesinin hacmini küçük tutardı..

Nitekim yarın birgün başımıza gelecek, diye yazıyorum..

Cumhurbaşkanımız Demirel'in de kelle-i cismanisi epey hacimlidir.. O sebepten battal ebat fötr şapka kullanır ki "köylü hesabına vurulduğunda" şapkasına 42 adet köy yumurtası sığar.. Üzerine de üç kat şepit ekmeği konabilir..

Yarın birgün bir kurum, mesela kısa adı TÜBİTAK olan Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu "Sayın cumhurbaşkanımızın uzay çalışmalarına çok emeği geçmiştir.. Şükran borcumuzu ödeyelim.." diyerek heykelini sipariş etti diyelim.. O zaman yapılacak heykelinde bir oran sapmasına itirazımız olmaz.. Varsın sanatkâr kafayı iki beden küçük çalışsın.. Ancak tutturur standardı..

Ama Zeki Müren'in heykelinde "idare eder" denecek bir durum yok..

Son itirazım da ayakkabılarına..

Sayın heykeltraşın özgün yorumuna karışamam.. Lakin rahmetli hayatında bir kere bile ayağına Sümerbank kundurası giymemişti..

Yemeni de giymezdi, çedik de..


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr