PAZARTESİ 20 TEMMUZ 1998
Herkesin gözlerini Ankara'ya çevirdiği günler geldi yine. Bu yılki YSŞ (Yüksek Siyasi Şura) toplantısından söz ediyorum. Bilindiği gibi her yıl bu günlerde siyasi kurmaylar toplanıp kimin terfi edeceğine, kimin emekliye sevkedileceğine kara verirler.
Başarıyı ödüllendirip siyasete her yıl taze kan gelmesini sağlayan mükemmel bir sistemdir bu.
Bu yılki toplantı, çeşitli tartışmaları gündeme getirdiği için özellikle dikkat çekiyor. Şura'nın, siyasetçilerin çıkarlarını gözetecek yerde seçmene şirin gözükmeye çalıştığına ilişkin söylentiler her tarafa yayıldı.
Siyasetçiler, bir basın toplantısı düzenleyerek, "Türk siyasetçileri, uzun dönemli politikaların kişisel çıkarların önüne geçmesine hiç bir zaman izin vermeyeceklerdir" diyen sert bir açıklamada bulundular.
Yıllanmış gazeteciler bu açıklamanın bir muhtıradan farklı olmadığı konusunda görüş birliğine vardılar. Açıklama, YSŞ sözcüsü Albay Kubilay Uygun imzasını taşıyor.
Bu yılın üzerinde en çok spekülasyon yapılan konusu, bir süreden beri başkanlık sistemine geçme mücadelesi veren Orgeneral Süleyman Demirel'in geleceğiyle ilgili. Sadece 35 yıldır görevde olan Org. Demirel'in terfi mi edeceği, yoksa resmen emekliye sevkedilip daha deneyimli bir politikacının yerine mi geçirileceği, uzun tartışmalara konu oluyor.
Bu görev için adı geçen adaylardan biri 106 yaşındaki Tümgeneral Necmettin Erbakan. Bilindiği gibi, Tümg. Erbakan, siyasi sistemde çok etkili bir konumda olan Birinci Refah Ordusu'nun başındayken görevi bırakmaya mecbur edilmişti.
Tümg. Erbakan ise emekliye ayrıldığını şiddetle reddetmiş, yalnızca kendisinden oluşan büyük bir birliğin başında bulunduğunu açıklamıştı.
Sözünü sakınmamakla tanınan Orgeneral Tansu'nun kaderi de spekülasyonların konusu oluyor. Muhalifleri tarafından açıkça ordunun işine karışmakla suçlanıyor. Taraftarları yoğun çaba harcayarak bu suçlamayı yalanlamaya çalışıyor.
Bir süre önce safları terkettikten sonra affedilip "Leyla Zana'ya Özgürlük" kampanyasının başına getirilen Başçavuş Doğan Güreş, "Söylediklerine inanmayabilirim, ama söyleme hakkını savunmak için ölmeye hazırım" dedi.
Kardak Savaşı'ndaki cesur tutumu yüzünden halk arasında çok sevilen Tansu'nun başa gelme mücadelesi sırasında bir çok düşman edindiği sanılıyor. Etkisiz bir görev olan başbakanlığa ekarte edilmesi büyük bir olasılık.
Başbakanlık görevini şu sıralarda Mesut Albay yürütüyor. Şimdilik savaş dışı kalan Mesut Albay, üst düzey iki subayının açık itaatsizliğine rağmen yüzde 20 cephesini korumaya çalışıyor. Bu subaylardan General Ecevit, Ağustos'taki Siyasi Şura'dan kazançlı çakacağa benziyor.
1874 yılında Kıbrıs çıkarmasını yöneten Bülent Paşa'nın torunu olan General Ecevit tarihe, Mareşal Deniz Van Baykal'ın emrindeki orduları sayısal üstünlüğüne rağmen altetmeyi başaran parlak bir taktik adamı olarak geçmişti.
Van Baykal ilerledikçe, Ecevit gerilemiş, Baykal gerileyince, bu kez Ecevit ileri atılmıştı. Ecevit bu taktiği, Van Baykal'ın hiç bir stratejisi kalmadığını herkes anlayana kadar sürdürmüştü.
Geçenlerde Nizam-ı Fazilet nişanını alan General Kutan'ın daha iyi bir göreve geleceğine kesin gözüyle bakılıyor. Recai Paşa yıllarca Arabistan sınırlarında gözcülük görevini yürütmüş, bu süre de de yükselmenin fırsatını aramıştı.
Geçtiğimiz günlerde Gen. Kutan, Luxsemburg bozgunundan sonra yaşanmaya başlayan gerilemeyi durdurmak amacıyla Brüksel'deki muhaberat taburunun başına getirileceğini basına açıkladı.
Modernleşme çabalarının önde gelen isimlerinden biri olan Kutan, Nizam-ı Adil nişanını kabul etmemekte direnerek kamuoyunda epey bir tartışmaya neden olmuştu.
Yaptığı açıklamada Nizam-ı Adil'in, "Bir gün boza içerken uydurduğumuz bir saçmalık olduğunu, aklı başında hiç kimsenin de zaten buna inanmadığını" söyleyen Kutan, kadın subaylara mini etekli yeni üniformalar giydirmek istiyor.
Bu Siyasi Şura'nın önündeki en büyük tehlike alt kademelerde isyan çıkmasından çok, diğer uzun sıcak yaz günlerinde de olduğu gibi toplantıya katılımın düşük kalması olacak.