kapat

PAZARTESİ 20 TEMMUZ 1998

Ahmet Tan (e-posta:tana@sabah.com.tr )

Failatün failün!

Aynı gazetedeki iki yazarın, birbiriyle polemiğe girmesinde az da olsa herhangi bir kamusal çıkar yoktur.

Çünkü polemik özünde, egosal bir etkinlik olup, fevkalede kişisel kanaatlerin karşı tarafa basın yoluyla bildirilmesidir.

İki yazarın bu kanaatlerini, dahili telefondan, ya da gazetenin lokantasında karşılaştıklarında birbirlerine söylemek yerine köşelerine taşımaları ayrıca, önemli bir kaynak israfıdır. (Bunun istisnasını SABAH'ta Selahattin Duman oluşturur. Onunkinin rengi ve ahengiyle karşı tarafın başetmesi olanaksız olduğu için zaten, bu tür bir polemik başlamadan biter. Ta ki, Karaduman kendi eliyle kendi kalesine bir gol atmasın.)

***

Bu nedenlerle, ayrıca Temmuz sıcakları ve aynı koalisyona güvenoyu vermiş olma sorumluluğunu da dikkate alarak, ANAP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Karakoyunlu'nun Cumartesi günkü, "Maliye Bakanları ne işe yarar?" başlıklı yazısıyla bir polemik başlatmaya, bu köşenin yazarı asla niyetli değildir.

Başlayacak olursa, böyle bir polemiği yalnızca Meclis lokantasında ve Meclis'in dahili telefonlarında fevkalade şahsi olarak sürdüreceğini, baştan belirtir.

***

Karakoyunlu, yazısında, rüküş bir dil modası olarak, ne yazık ki yaygınlaşan deyimle, hayret bir şey yapıyor:

Maliye Bakanı'nı son haftalarda memur zammı konusunda yaşanan demeç kaosuna katkıda bulunmadığı için yeriyor. Hatta çelebi ve edebi üslübuna fazla uygun düşmeyen bir biçimde yerle bir ediyor. Zekeriya Temizel ile ilgili kanaatini "dünyanın en rahat Maliye Bakanı!" diye noktalıyor.

Evet, DSP'li Maliye Bakanı, dünyayı bilemeyiz ama, son yıllarda ülkemize gelmiş geçmiş maliye bakanları arasında en rahat olanıdır.

"Vurdumduymaz değil"

Maliye Bakanı'nın rahatlığı, çok uzun kamu maliyesi ve bürokrasi deneyiminden, açık sözlülüğünden, güven vericiliğinden, doğrultu tutarlılığından ve yirmi yıldır yaşanan enflasyonda, siyasal kusuru ve payı bulunmayan bir partinin mensubu olmaktan geliyor herhalde. Bu yüzden henüz otuz aylık bir siyasetçi olduğu halde, otuz yıllık bir bakanmış gibi başta ANAP olmak üzere bir çok çevrenin güvenini kazanmış durumda.

Rahatlık, bunların sağladığı gönül rahatlığıdır. Yoksa, Karakoyunlu'nun kastettitiği anlamdaki vurdumduymazlık herhalde değildir.

Maliye Bakanı'na gamsız, anlamında rahat diyebilecek bu Meclis'te değil milletvekili bir odacı bulunamaz.

Çünkü başta odacılar tanıktır ki, Maliye Bakanı'nın haklı veya haksız rahatını en fazla kaçıran Karakoyunlu'nun kendi partisinin milletvekilleridir, onların eline cebine sıkıştırdığı tayin, tahsis, transfer talepleridir.

***

Karakoyunlu, kıdemli bir Mülkiyeli, eski bir kamu görevlisi, hesap uzmanı ve deneyimli bir özel sektör finansmancıdır.

Herhalde, bu sıfatları aktif olarak taşırken, kamu çıkarının siyasetçilerin yerli yersiz konuşmaları yüzünden zedelendiğine sayısız defalar tanık olmuştur.

Bir sayın bakanın, hele de memur maaş zammı gibi, koalisyon ve siyaset adabı gereği, ortaklaşa alınması gereken bir karar üzerinde, önceden ve yerli yersiz görüş açıklaması, demeç vermesi kınanacak değil, övülecek bir durumdur.

***

Karakoyunlu, belli ki, "Maliye Bakanı ne işe yarar?" diye sorarken, ekonomiden sorumlu bazı ANAP'lı bakanların sergilediği, laf kıtlığında asma budama işlevlerinin etkisinde kalmış.

"Hâlâ lâfa bakıyor"

Nitekim, dünkü yazısında da bunu çok edebi ve çok samimi bir biçimde ortaya koydu. Çelebi fetvası sergileyen, gerekçe ishali olan bir bakanını adıyla sanıyla andı.

Karakoyunlu, aruz vezniyle hâlâ şiirler yazar. Örneğin, "Ainesi iştir, kişinin lafa bakılmaz!" mısraının hangi vezin kalıbına girdiğini iyi bilir.

Ama o, nedense hâlâ lâfa bakıyor.

DSP'li bakanların demeç kaosuna katkı yapmasını kusur sayıyor.

Hayret bir şey!


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr