kapat

PAZARTESİ 20 TEMMUZ 1998

Selahattin Duman (e-posta:sduman@sabah.com.tr )

Bize bakan değil babayiğit lâzım..

Boş zamanlarımı değerlendirmek için ya pencerenin önüne oturup gelip geçen otomobilleri sayarım ya da memleket meselelerini düşünürüm.. Lakin hâlâ içinden çıkamadığım meseleler var.. Mesela "Turizm Bakanı'nın seçimi" gibi..

Şu andaki Turizm Bakanımız'ın adı İbrahim Gürdal.. Uzaktan baktığınızda katiyen turizm gibi incelik isteyen bir bakanlığı yönettiğine ihtimal vermezsiniz..

Mübarek adamın sadece pala bıyıkları bile insanı şaşırtmaya yeter..

Öyle bir bıyık salmış ki Kurtdereli Mehmet Pehlivan'ın bıyıkları yanında kaç para? Hani dünyada "Heybet turizmi" diye birşey olsa, bizimkini patlatmaya tek başına İbrahim Bey'in bıyıkları yeter..

Saygı uyandırır..

O bıyıkların iki ucuna "iki devlet bakanı assanız" bana mı demez, üstüne üstlük "İki de müsteşar getirin asalım, bıyıklar rüzgârda uçuşmasın.." diye seslenir..

Allahtan kırmızı plakalı arabayla geziyor da Başbakanımız Mesut Bey'in arkasından seyirttiğinde "Kırkpınar ağasının burada ne işi var?" diye aklımız karışmıyor..

Gerçi ondan önceki Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in de bıyıkları vardı ama hiç de İbrahim Bey'in heybetini vermiyordu.. Hem ince hem de kırlaşmıştı..

İlkokul çocuklarına müsamerelerde hamasi piyes oynatırlar ya! İşte o piyeslerdeki "pamuktan yapıştırma" temsili padişah bıyığına benziyordu.. Tabii eski bakan Yücel, fizik olarak yetersiz kaldığından, memlekete gelen turistlere laf geçirmek zor oluyordu..

Kafayı çekip de deniz hamamlarında üzerini fora edeni mi ararsın, barlara gidip de tepinen mi ararsın? Öyle bir otorite boşluğu..

Bahattin Yücel arkadaşımdır.. Kendisine kaç kez söyledim.. "Bu şerbeti bol tel kadayıfı gibi bıyıklarla turizm işini götüremezsin.. Gel şu bıyıkları berberde inceltme.. Üzerine bir de kavrulmuş yağlı fındığın isini sürelim, rengi kararsın.. Gör o zaman turizm nasıl patlıyor.." diye diller döktüm.. Dinlemedi.. Ben de sinirlendim:

- "Git kestir o zaman, oldu olacak dudağını da boya bari.." diye söylendim.. İşte sonuç ortada.. Bakanlık koltuğu altından kaydı.

***

İşimiz gazetecilik ya! Hükümet kurma çalışmalarına filan hasbelkader şahit oluyoruz.. İbrahim Gürdal'ın nasıl bakan olduğunu oradan biliyorum..

Mesut Bey hükümeti kurarken Cavit Kavak başta olmak üzere bütün yakınlarına "Aman bana bileğine sağlam bir babayiğit bulun.." demeye başlamış..

- "Öyle bir babayiğit olsun ki sıfatını ya da gazetelerdeki tasvirini görenin yüreği korkudan yarılsın.."

Yakın çevresi de başlamış aramaya.. Lakin böyle bir babayiğiti nerede kullanacağını bilen yok.. Kimisi Budapeşte'deki yumruklama olayına bağlıyor işi.. Kimisi "Tansu Hanım, Esat Kıratlıoğlu'nu karate mektebine yazdırmış.. Ona karşı tedbir alınmakta.." diyor..

Bu arada İbrahim Gürdal'ı bulup getiriyorlar.. Mesut Bey şöyle göz kestirimi bakıyor.. Cıgarasından bir nefes çekip burnuna üflüyor.. Gürdal'dan tık yok.. Belli ki ciğerleri de kuvvetli..

- "Lisan biliyor musun?" diye soruyor..

- "Türkçe bilirim.. Kendi kendime öğrendim.." cevabını alınca da;

- "Seni Turizm Bakanı yaptım kardeşim, hayırlı olsun.." müjdesini veriyor..

İstemezleri çok..

Mesut Bey'in bu müjde ile birlikte samurdan hilat giydirip, iki tuğ vermesi, üstüne üstlük beline kehribar kabzalı bir kılıcı kendi eliyle dolaması bir oluyor.. İbrahim Gürdal nam bahadırın turizm meselesine el atması böyle başlıyor..

Aslını araştırdım.. Turizmciler girmişler Mesut Bey'in fikrine.. Turistlerin bıraktığı geliri kişi başına hesaplayıp az bulmuşlar.. Mesut Bey "Şikâyetiniz var mı?" diye sorduğunda:

- "Sayenizde yoktur ama bazı turisler hesaba itiraz etmese daha iyi olurdu.." demişler.. Başbakanımız da İbrahim Bey'i "caydırıcı unsur" olarak hükümete katmış..

Bizim gazetenin manşetine kulak asmayın.. Ben şahsen İbrahim Bey'in icraatından çok memnunum.. Eskiden bütün turistik oteller doluydu.. Vatandaşız diye yüzümüze bakmıyorlardı..

Şimdi kimin kapısına dayanırsanız dayanın, taaa otoparktan itibaren temenna edip karşılıyorlar.. Hepsi de Turizm Bakanımız'ın otoritesi ve heybeti sayesinde..

***

Aslında bu yazıyı bizim gazetenin manşetiyle zıtlaşmak için yazmadım.. Hakkı Devrim ile Perihan Mağden'i okuyacaktım.. Radikal'i elime almamla manşetten Turizm Bakanımız'a yaptıkları saldırıyı görmem bir oldu..

"Belli ki medya leşkerleri mübarek adama savaş açmış" deyip gerçeklerin altını çizmek istedim..

İstemezlerin söylediğine göre Alanya'da yerli yabancı tur operatörleri ile "Turizmde kriz nasıl aşılır" toplantısı yapmış.. Tanıtım işini getirmişler önüne.. "Yeterli tanıtım yapılmıyor.." demişler..

Bizimki bıyıklarını burup biraz düşünmüş.. "Coca Cola'ya gidip bizi tanıt lan, diyeceğiz.. O iş tamam.. Başka?" diye sormuş..

LGS firmasından bir gavurcuk, İngilizce bir soru sormaya kalkmış.. "Törkiş.. Törkiş.." diye adama haddini bildirmiş.. O sırada salonda bir iki sırıtan olduğundan aklına basında, çıkan "Bakan dil bilmiyor.." başlıkları gelmiş:

- "Turist geldi de benimle konuşamadığı için mi geri döndü? Bakan aptal olmasın yeter.." diyerek onlara da haddini bildirmiş..

Bir de "İlle hizmet.." diye tutturanlar var ya! Onların ağzını kapatmak için de bir icraatını patlatmış:

- "Tur otobüslerine WC yapılmadığı için şoförlerin şişelere işediğini yakinen biliyorum.. Ama şoförlere işeme yeri koydurmadım.."

Şoför milletine bu zulmü neden reva gördüğünü çıkartamadım.. Şoförlerin şişeye işediğini yakinen nasıl bildiğini de anlayamadım.. Ama açıkladığına göre var bir hikmeti..

Devlet işi dediğin biraz gizemli olmalı.. Önüne gelenle konuşup tartışırsan, adamın türküsünü yakarlar.. O yüzden açıklamaması daha iyi.. Buradan da anlayın ki İbrahim Bey'in kumaşında devlet adamlığı var..

Tuttum kendisini..

Hakkında manşetten atıp tutanlara kulak asmayın..

"Buldukları üç beş kuru bahane.. Ektikleri kerevizle lahana.."


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr