PAZARTESİ 20 TEMMUZ 1998
ADNAN RAMOĞLU
Trabzon'un Yomra ilçesindendi. Denizin koynunda büyümüştü ama İstanbul'da tutulmuştu derin maviliklere. Fersah fersah derinliklerdeki mavinin tonunu İstanbul'da keşfetmişti ilk.
Tutkusunu yanında getirdi kentine dönerken. Profesyonel balıkadamdı artık. Başka bir iş yapamazdı. Hobi olarak da kalamazdı. Pahalıydı, gücü yetmezdi. Para da kazanmalıydı. Derinliklere boru döşeme işi bulunca sevindi. Hemen başvurdu.
8 yıl önceydi. Bünyamin'in askerlik çağı gelmişti artık. Davullu zurnalı uğurlandı askere. Acemi eğitiminin tamamlanmasının ardından çektiği kurayla İstanbul Çubuklu'da buldu kendini. Deniz Kuvvetleri'nin dalgıç okulunda.
Vatani görevini burada tamamladı. İki yıldızlı dalgıç brövesi almıştı. Seviyordu derinlikleri. Yeni keşiflerde bulunmayı, yeryüzünden onlarca metre derinliklerde kendisiyle baş başa kalmayı seviyordu.
Trabzon'a döndüğünde iş aradı bir süre. Hiçbirine kafası yatmadı. Bir yandan da dalgıçlığı hobi olarak sürdürebileceği bir imkan araştırıyordu. Hem para kazanmalı hem tutkusunu sürdürebilmeliydi. Annesine ve küçük kardeşlerine bakmak zorundaydı. Parasız olmazdı. Hem kimselerin bilmediği bir de sevgilisi vardı. Birkaç arkadaşına söylemişti. Kışa evlenmeyi düşünüyordu.
Sonra bir gün bir ilan gördü. Yomra Belediyesi için kanalizasyon deşarj hattı döşeyecek Çeltikoğlu Şirketi dalgıç arıyordu. Öyle ya da böyle derinlerde olacaktı. Hemen başvurdu. Kabul edildi.
Geçtiğimiz hafta yine boru döşüyordu denize. Akşama kadar çalıştı. Akşam bir şeyler yedi. Aradan bir saat geçti. 19.00 sularıydı. Biraz daha beklese hava kararacaktı. Acele etti. Yediklerini hazmetmek ve sağlıklı bir dalıs yapabilmek için dört saat beklemeliydi. Beklemedi.
Denize daldı. 45 metreye indiğinde midesi bulandı kusmaya başladı. Oksijen tüpüyle arasındaki tek bağ olan hortum fırladı gitti ağzından. Hemen ağırlıklarından kurtulup can havliyle yukarı doğru yüzmeye başladı. 45 metreyi tam dört dakikada çıktı. Çok hızlıydı. Ciğerleri bu hıza ayak uyduramadı. Denizin dibinde aldığı oksijen yüzeye çıktıkça ciğerlerine baskı yapmaya başladı. O nefesini tuttukça oksijen genleşti, genleşti ve akciğerlerini parçaladı. Yüzeye vardığında son nefesini vermek üzereydi. Teknede ilk yardımda bulunacak birileri yoktu. Arkadaşları son bir umut hastaneye götürmeye çalıştılar ama o çoktan vazgeçmişti direnmekten.
Memleketi Of'un Yemişalan Köyü'nde toprağa verildi Bünyamin. Geride her akşam onun yolunun gözleyen iki küçük erkek kardeşi ile onunla birlikte her zorluğa göğüs geren annesini bıraktı. Şimdi başka maviliklerden onları seyrediyor belki de. Yüreği yanıyor, yalnızlıklarını gördükçe...