PAZARTESİ 20 TEMMUZ 1998
Aslen Rumelili bir aileyiz. Sonradan İzmir'e yerleşmişiz. Babam avukattı. Ama çok erken vefat etti. Bütün bu işlerin temelini abim ve ben attık. Abimle beni mahrumiyet birleştirdi. Her ikimiz de yatılı ve parasız okuduk. Yazları hep çalıştık. Bir yaz ablamı ziyarete Afyon Dinar'a gitmiştik. O zaman rahmetli abim üniversiteden yeni mezun olmuştu. Ben hâlâ Eczacılık'ta talebeydim. Belediye Başkanı ile Acıgöl'e gitmiştik. Başkan, "Bu yüzlerce, binlerce yıldır burada duruyor ve bize bakıyor. İçinde bu kadar kimyasal madde var. Bunu ekonomiye nasıl kazandırırız?" diye bizi teşvik etti. Kısmetmiş. 1948'de İstanbul'un Edirnekapı semtinde küçük bir imalathane kurduk. Şimdi yerini sorsanız bulamam. Bu yıl tam 50'nci yılımız.
Acıgöl'den hammadde getirip İstanbul'da işliyorduk. İlk zamanlar tıpta kullanılan sodyum sülfatı yaptık. Yani en zorunu. Çünkü çok büyük labaratuvar kontrollerinden geçilmesi gerekiyordu. Ama nakliyeye verdiğimiz için çok pahalıya geliyordu. 1953'de Acıgöl'deki, sodyum sülfat maden yataklarının imtiyazlarını alarak Alkali Madencilik Şirketi'ni, 1963'te de Zırnık Fabrikası'nı kurduk.
Evet. Zırnık, dericilikte kullanılan, çok kötü kokulu bir madde. Kimyasal adı sodyum sülfürdür. Zırnık Fabrikası 25 yıl çalıştı. O günlerde fabrika çevresine 500 metre koruma vermişlerdi. Baktık. Bir süre sonra çevremiz apartman dolmuş. Teknoloji de eskimişti. Durdurduk. Zırnığı başka yerde üretiyoruz.