kapat

PAZARTESİ 20 TEMMUZ 1998

Bir taksici 7 saatte 4 milyon toplayamadı!

SABAH Muhabiri Ali Özlüer İstanbul sokaklarında tam 7 saat direksiyon salladı. Gün boyu sadece 3 müşteri çıktı. İşler kesat mı kesat..

ALİ ÖZLÜER (SHA)

İstanbul halkı durgunluk konusunda ne düşünüyor? İstiyorduk ki gazeteci olduğumuzu bilmesin, doğal konuşsun. Biz de taksi şoförü olduk. Ama dertleşme imkanı bulamadık. Çünkü taksicilerde durgunluktan fazlasıyla nasibini almış durumda. Taksicilere göre işlerin eski tadı kalmadı. Biz de bizzat şahit olduk. Kiraladığım taksinin sahibi, hava karardıktan sonra Sultanbeyli, Yeni Sahra, Sarıgazi gibi bölgelere müşteri almamamı tembihledikten sonra yola çıktım. Kadıköy Rıhtım Caddesi'nden hareket ettikten bir kaç dakika sonra sağ tarafta yaşlıca bir bey el kaldırdı. Güne iyi başlamıştım. Umutlandım.

Saat 16.00 idi. İlk müşterim Mehmet Şahin, Rıhtım Caddesi'ne dik yokuşlardan biri olan Recaizade Sokağı'nda oturuyordu ve menisküs ameliyatı olduğu için o yolu yürüyemiyordu. Bu üç beş kelimeyi ederken daha evine varmıştık zaten. İnerken gazeteci olduğumu açıklayıp para almayacağımı söyledim. Fotoğraf çekme isteğimi ise reddetti. Neden çekiniyordu bilinmez, yürüdü gitti. Sanıyorum mutluydu. Taksiye mecbur olduğu için biniyordu ve bir günlük taksi parasından tasarruf etmişti.

Yoluma devam edip sahil yolundan Bostancı Deniz Otobüsü İskelesi'ne doğru yola çıktım. işler kesattı. Yolda müşteri bulamadım. İskelenin önüne gelip beklemeye başladım. Taksi kuyruğunun ucundaydım. Uzundu, upuzundu kuyruk. Deniz otobüsü yolcularına umut bağlayan çoktu anlaşılan. Ama İstanbul'un ayrıcalıklı ulaşım araçlarından biri olan deniz otobüsünden inenlerin de taksiye binmeye pek niyetleri yoktu. Sıra bana gelmeden eriyip gitti yolcu kalabalığı.

Ve Bağdat Caddesi... Cumartesi akşamı... Buralarda müşteri çok olmalı. Ancak daha caddede attığım ilk turda ümitsizliğim doruğa ulaşıyor. Burada da taksilerin yüzüne bakan yok. Olan arabasıyla geziyor olmayan da otobüse, dolmuşa biniyor.

Sonra Capitol'e doğru yola çıkıyorum. Sağdan gidiyorum. Taksicilerin yaptığı gibi... Boş olduğumu farkettirmeye çalışıyorum ama nafile. Taksiye binen yok. Capitol'ün önünde geçirdiğim saatler ise umut kırıcı. Alışveriş merkezinden çıkan yok ki benim arabama binsin. İçeride de işler en az benimki kadar kesat. Çengelköy, Kandilli, Hisar, Beykoz... Müşteri yok.

Sonra bir ara bir baba kızın el kaldırdığını farkediyorum. Ama ben yanlarına ulaşıncaya kadar nereden çıktığını bile anlayamadığım bir taksi yanaşıp alıyor onları. Yapacak bir şey yok. Bu bir ekmek kavgası ve en şiddetli biçimde sürüyor.

Bostancı sahil yolundayım yine gençten bir kadın biniyor arabaya. Konuşmaya çalışıyorum ama tutucu bir ailede yetiştiği belli. Çekingen tedirgin. Hiç konuşmadan iniyor arabadan. Şansım açıldı galiba. Yakup Türkmen üçüncü müşterim. Arkadaşlarıyla buluşmak için Kadıköy'e gidiyormuş. Onun pek geçim derdi olmadığı için piyasalardan konuşmak yersiz olacak. Üniversite sınavlarından, biraz politikadan konuşuyoruz.

Saat 23.00... Direksiyon başına geçeli tam 7 saat olmuş ve ben daha 4 milyon lirayı bile toparlayamadım. Bu üç küsür milyon liranın içine benzin parası, yemek, amortisman her şey dahil. Ne demeli, taksicilerde durgunluktan nasibini alıyor...


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr