kapat

CUMARTESİ 04 TEMMUZ 1998

Hıncal Uluç (e-posta:uluch@sabah.com.tr )

Dünya Spor Yazarları Birleşin!..

Dünya Spor Yazarları Derneği Başkanı Togay Bayatlı'nın yerinde olsam bir kampanya başlatırdım..

"Dünya spor yazarları birleşin.. Kaybedecek neyiniz var, akreditasyonlarınızdan başka.." sloganı ile..

Bu izlediğim beşinci Dünya Kupası ve spor yazarlarının durumu giderek güçleşiyor..

İspanya ve Meksika'da spor yazarları için özel önlemler alınmıştı.. Ama İtalya bir başkaydı. Gazetecinin hakkını onlar kadar veren çıkmadı..

Krallar gibiydik İtalya'da.. İstediğimiz önümüzde, istemediğimiz arkada..

İtalya futbolun bu dünya çapındaki popülerliğinde, medyanın baş rolü oynadığının farkındaydı.

Harika bir basın merkezi yapmışlardı. Her türlü bilgi ve iletişim teknik donanımı ile.. Bütün dünyanın gazetelerine, bütün dünyanın gazetecelerine karşılıksız sunuluyordu. Basına ayrılan otellere özel fiyatlar konmuştu. Bu otellerin hepsine otobüs servisleri vardı..

Roma dışındaki maçları izlemek isteyenler hemen basın merkezi içinden otobüs, tren ve uçak biletlerini öncelikli olarak temin edebiliyorlardı. Kent içindeki belediye taşıtları, akredite gazetecilere serbestti. Basın merkezi içinde harika bir restoran, bir açık yüzme havuzu, kafeler, oyun, eğlenme ve dinlenme salonları vardı..

İtalya medyanın son beyliği oldu..

Amerika'da ticaret başladı. Basına ayrılan otellerin hem de bir yıl önceden peşin alınan ücretleri, şampiyona sırasında otele gelen sıradan müşteriden neredeyse yarı yarıya fazlaydı. Basın merkezleri derme çatma yapılmıştı. Amerika'nın en köhne otobüsleri medya servislerine verilmişti..

Ama Fransa, hepsine tuz biber ekti..

Fransa 98 gösterdi ki, Dünya artık yazılı spor medyasını dışlıyor..

"Bizim için çok şey yaptınız, ama artık size ihtiyacımız yok, gelmeyin" diyorlar..

Bu benim beşinci dünya kupam.. İlk defa burada, izlemek için başvurduğum bir maça "Bilet yok" yanıtı aldım.. Bu işleri düzenleyen ekibin başında bir Amerikalı var.. "Togay" diye bahsettiğine bakılırsa Bayatlı'nın yakın arkadaşı olmalı..

"Ben Togay'a söyledim. Gelmesinler, bilet bulamazlar, diye" yanıtladı.. "Niye bilet yok" sorumu..

"Bu benim ilk defa başınma geliyor" deyince de aklı sıra felsefe yaptı:

"Herşeyin bir ilki vardır."

65 milyonluk Türkiye'ye topu topu 12 gazetecilik yer ayıracak, onları akredite edecek, ama maç günü geldiğinde onbirine bilet vermeyeceksin?.. Sokağı göstereceksin "Git karaborsa bilet bul. Benim yapacağım birşey yok" diye..

Olacak şey mi?..

Madrid, Meksika, Roma ve Los Angeles'te bilet isteyen tek kişinin biletsiz kaldığını hatırlamıyorum.

Oralarda nasıl oluyordu bu işler de, şimdi "Hayır" deniyordu..

Efendim, medya mensubu sayısı artıyormuş.. Hayır artmıyor.. Hem ipler elinde.. Akreditasyonu ona göre ver.. Adam akredite diye Avustralya'dan kalksın gelsin. Bilet bulamasın.. Olacak şey mi?..

Hayır.. Açık seçik görülen şu.. Dünya Futbol Ticareti Organizasyonu bu ticaret için artık yazılı basına ihtiyaç duymuyor ve onları gözden çıkarıyor.. İstiyorlar ki artık gelmesinler.. Öyle şeyler yapıyorlar ki, insan gelmeye tövbe etsin..

Bu tutumun karşısına çıkacak tek güç Uluslararası Spor Yazarları Derneği..

Yani Togay Başkan..

Onun liderliğinde haklarımızı arayalım.. Onun liderliğinde eylem yapıp, sesimizi, gücümüzü duyuralım.

Aksi takdirde, gelecek Dünya Kupası'nda bugünleri de ararız..

Haydi Başkan..

Kaybedecek neyimiz var, akreditasyonlarımızdan başka?..

Ne işe yaradıkları artık pek belli olmayan akreditasyonlarımızdan başka..

Tanrının eli!..

Milli takımları Dünya Kupası'ndan elenir elenmez İngilizler kendilerine yeni bir dal buldular tutunacak..

Tenis..

İngiltere'nin dünyaca ünlü geleneksel turnuvası Wimbledon'da 1973 yılından bu yana ilk defa bir İngiliz Tim Henman yarı finale çıkmıştı.

Independent Gazetesi haberi birinci sayfasından, manşetten verdi:

"Dünya Kupası.. Unut gitsin. Günü Henman kurtardı" başlığı ile.

Haberin arasında çok da şirin bir karikatür var. Bir karı koca gazeteye bakıyorlar.. Başlığında İngiltere'nin umudu Henman'da yazıyor..

Erkek, karısına diyor ki?..

"Şimdi de Tanrı'nın backhand'inden korkuyorum.."

Diego Maradona, 1986'da Tanrı'nın eli ile attığı golle elemişti İngiltere'yi..

1998'de maçın penaltılara kalmasına çok az bir süre kala, bu defa bir başka el yükseldi havalara.. Chamot topu Shearer'in başı üzerinden yumrukladı.

Hakem bu hareketi görmedi ve kesin penaltıyı vermedi.. Verse yarı finale gidecek takım değişecekti.

Eller iki dünya kupasında İngiltere'nin kötü kaderi olmuşken karikatürdeki adam "Şimdi de backhand mi" diye merak etmekte haklıydı.

Pasarella!..

Dünya Kupası'nın yükselen değeri Pasarella.. Batty penaltıyı kaçırınca takım elbise ile kendini yerlere atmasını Mustafa Hoca eleştirdi..

"On kişilik İngiltere'yi penaltılarla elemesini bu kadar kendinden geçerek kutlarsan, yarın futbolcularına nasıl 'Biz Brezilya'yı yeneriz' dersin ve inandırıcı olursun" diyor..

Aslında haklı..

Ama Pasarella bu turnuvanın yükselen değerleri arasında.. Gazeteler hep onu anlatıyor..

Dünya Kupası'nı hem oyuncu ve hem antrenör olarak kazanan iki kişi var, burada.. Brezilyalı Zagallo ve Alman Beckenbauer.. Ya da Kayzer Franz..

Pasarella'nın adı da ülkesinde El Kaiser!..

Müthiş disiplinci de ondan..

1978'de Dünya Kupası'nı kucaklayan kaptandı.. Daha sonra "Cuntanın o korkunç cinayetlerinden o zaman haberdar olsaydım, o takımda yer almazdım" dedi.. 1986'da Arjantin şampiyon olurken sakattı ve kenarda oturuyordu.

Antrenörlük hayatında asıl ortaya çıktı sert disiplini..

Uzun saçlıları takıma almıyordu. Homoseksüellerden nefret ediyor, uzun saçı da bir eşcinsel yaklaşım olarak kabul ediyordu..

Caniggia ve Real Madrid'de geçen yıl harika bir sezon çıkaran Redondo sırf uzun saçları yüzünden Dünya Kupası'na gelemediler..

Batigol, ya da Batistuta uzun süre direndi.. Ama sonunda saçlarını kısaltmaya razı olduğu için takıma girebildi.

Pasarella Samson'un gücünün saçlarından değil yüreğinden geldiğine inananlardan..

Bugün turnuvanın en sağlam takımlarından Hollanda önünde olacak kısa saçlı Latinler..

Göreceğiz.

Günün Sözü

"Kanun kaçakları ve hakem İngiltere'yi yenmek için işbirliği yaptılar.."

Jack Charlton (Biri de çok net penaltı olmak üzere kuralları bol bol ihlal eden Arjantinliler'e göz yuman Danimarkalı Hakem Nielsen hakkında.)


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr