kapat

CUMARTESİ 04 TEMMUZ 1998

Can Ataklı (e-posta:ataklic@sabah.com.tr )

10 gün Fransa 98

Dünya Kupası başladığında, sağolsun spor servisindeki arkadaşlar "Dünya Kupasını izleyen süper kadro" içinde Selahattin Duman'la birlikte benim de adımı yazdılar. Tabii böyle olunca herkes beni başından itibaren Fransa 98'de olacağımı zannetmiş.

Ama biz Selahattin'le oturup düşündük, "hele kötüler elensin, biz gidip iyileri izleyelim" dedik.

Yarı finallerden itibaren Fransa 98'in "sıkı" bir izleyicisi olmaya karar verdik. Siz bu satırları okurken biz Fransa'ya varmış hatta Fransa- İtalya maçını bile izlemiş olacağız.

Kimi tutuyorum?

Dünya Kupası başlarken gönlümün Nijerya'dan yana olduğunu söylemiştim. Nedeni basitti, iki Fenerbahçeli Nijerya'da oynuyordu. Ancak ne yazık ki Nijerya "flaş" takım olma özelliğini fazla sürdüremedi ve biz Fransa'ya gelmeden onlar "Elveda" diyerek ayrıldı.

Tabii ki Brezilya'yı finalde izlemek çok keyifli olur diye düşünüyorum.

Bunun yanısıra Fransa'nın da finallere kadar gitmesi, bizim açımızdan çok önemli. Çünkü, Fransa turları atladıkça Paris daha bir canlı ve heyecanlı olacak. Eğer Fransa finallere bir hafta kala kupaya veda ederse Paris'in temposu da düşer.

Türk kalabalığı

Fransa 98'de olmamamıza rağmen maaşallah Türkler olarak sanki bizim takımımız da oynuyormuş gibi Paris'i doldurmuşuz. Final günü için gelecek pekçok kişi biliyorum. Öyle sanıyorum ki, son birkaç güne girildiğinde Paris caddelerinde İstanbul'da geziyormuşuz gibi gelecek bize. Biz sonlara kalınca yer bulmakta zorlandık, ancak Paris'in dışında bir yer bulabildik

Bu arada son bir not yazmak istiyorum. Kalan son 8 maçı da izlemeye çalışacağız, biletleri elimizde. ancak maçların hepsi Paris'te değil. Lyon ve Marsbilya'da da maçlar var.

Onları izlemek için yapacağımız uçuşlar sırasında yazı yazmak için hayli zaman kaybedeceğiz. Bu nedenle örneğin yarın bu köşede Fransa 98'den not bulamazsanız şaşırmayın, demek ki yetişememişimdir. Ondan sonraki günler bir sorun yok.

Yat limanı gibi havaalanı

Türkiye gelişiyor ve geliştikçe bugüne kadar ciddiye almadığımız bazı sorunlar ortaya çıkıyor. Bugün size, belki halkı doğrudan ilgilendirmeyen, ancak güvenlik ve rahatlık açısından alınması gerekli bir önlemden söz etmek istiyorum.

Son yıllarda "özel uçak" sayısında çok önemli bir artış oldu. Sadece büyük holding ya da kuruluşlar değil, orta zenginlikteki pek çok işadamı bile yurtiçi-yurtdışı gezilerini özel uçaklarıyla yapıyorlar. Şu anda 300'ün üzerinde özel uçak semaları süslüyor. Bunların yüzde 95'i İstanbul'da.

Ancak İstanbul'da, bunca uçak için Atatürk Havalimanı'nda ayrılan yer çok küçük ve yetersiz. Gerçi, yeni terminal ve ikinci pist yapımı nedeniyle özel uçaklara ayrılan yer değişecek ama sivil havacılar bunun yeterli olmayacağı görüşünde.

Özel terminal

Konuyu özel uçağı olan kişilerle görüştüm. Söyledikleri şu: "Dünyanın bütün ülkelerinde özel uçaklar için ayrı bir terminal vardır. Oysa bizde terminal değil hangarlar var. Yurtdışına gideceğimiz zaman önce dış hatlardan geçip pasaport kontrolünü yaptırdıktan sonra bir araçla hangarlara geliyor ve uçağımıza biniyoruz. Dönüşte de hangarlarda inip dış hatlara gidiyor ve pasaporttan geçiyoruz. Bu büyük zaman ve para kaybı. Ayrıca özel uçağın hiçbir avantajı kalmıyor. Oysa, İstanbul'a da tıpkı diğer ülkelerdeki gibi ayrı bir terminal yapılması halinde hem herkes rahat eder hem de ticari olarak büyük kazanç sağlanınır."

Yap-işlet-devret

Aldığım bu bilgiler üzerine, kendi uçağını kendi kullanan eski gazeteci Başkurt Okaygün'e de sordum. Okaygün, bugün 200 bin dolardan 30 milyon dolara kadar çok sayıda özel uçak olduğunu söyleyerek "Bu uçaklardan çok azı hangarlarda parkedebiliyor, gerisi açık havada duruyor. Bir uçağın açık havada parketmesi çok tehlikeli, çünkü korozyona uğruyor, ayrıca elektronik cihazlar da etkileniyor.

Bunun ötesinde sıkışıklık yüzünden sık sık yer kazaları oluyor. İstanbul'un artık özel bir havaalanına ihtiyacı olduğu çok ortada. Yap-işlet-devret formülüne bugün pekçok büyük müteahhit hemen razı gelir. Kurulacak terminalin işletmesinden büyük para kazanılır. Özel uçak sahipleri de paraları karşılığında bu ayrıcalıktan yararlanır" dedi.

Okaygün, Türkiye'ye zevk için gelen birçok yabancı zenginin sırf bu eziyet yüzünden İstanbul'a bir daha gelmekten vazgeçtiklerini de söyleyerek "Özel havalimanları tıpkı yat limanları gibi işletilebilir. Bundan büyük fayda sağlarız" diye konuştu.

Hastalar ve hasta yakınları da birleşip dernek kurdu

Ünlü hukukçulardan Hüseyin Yarsuvat'ın kısa süre için de olsa hayatını karartan yanlış rapor skandalından sonra bu tür yanlışlık kurbanı pekçok kişinin olduğunu öğrendiğimi yazmıştım. Meğer bu konuda bir de dernek kurulmuş. Adı "Hasta ve Hasta Yakınları Hakları Derneği." Bu derneğin amacı sadece hekim hatalarından kaynaklanan sorunlarla ilgilenmek değil. Dernek hastayı müşteri gibi gören doktorlarla mücedele etmeyi, hastane kapılarında saatlerce çile çeken yurttaşların sorunlarına eğilmeyi, ilaç prospektüslerinin anlaşılır olması için girişimde bulunmayı da amaçlıyor. Kısa adı HAYAD olan dernek yöneticileri hekim hataları nedeniyle mağdur olanlara hukuksal yardımda da bulunuyor.

Konuyu Fransa dönüşünde örnekleriyle tekrar anlatmak istiyorum. İlgilenenler için HAYAD'ın irtibat telefonları şöyle: (212) 588.65.21 ve (212) 259.66.85 Herkese sağlıklı günler dilerim.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr