PERÞEMBE 02 TEMMUZ 1998
Hazar havzasý petrolleri, kimi gözlemcilere göre, 2000'li yýllarýn en büyük stratejik rekabet konusu... Hazar havzasýndan kasýt, Hazar Denizi'nin Azerbaycan'a ait kesimi ile doðu yönünde, denizin yanýbaþýndaki Kazakistan'ýn petrol, Türkmenistan ise doðal gaz bölgeleri. Uluslararasý politikanýn 2000'li yýllarýnýn gündeminde bu "havza"yý kontrol altýna almak ve kontrol altýnda bulundurmak da var.
Söz konusu "havza", þu sýrada çýkartýlan petrolden ziyade, ilerde çýkartýlmasý tasarlanan petrol ve tahmin” rezervler açýsýndan önem taþýyor. Dolayýsýyla, bu "havza"nýn petrollerinin uluslararasý pazarlara nasýl çýkacaðý da þimdiden plânlanmak zorunda. Uluslararasý kullanýmda bulunmayan petrol, kendi baþýna bir anlam taþýmayacaðýna göre, Hazar havzasýnýn "stratejik önemi" kadar, buradan elde edilecek hidrokarbonun uluslararasý pazarlara nakledileceði hat da, eþ deðerde "stratejik önem"e sahip. Ýþte, burada gelip, Bakž-Ceyhan seçeneði gündeme geliyor ve o çerçevede, Türkiye, zaten varolan "stratejik önemi"ni misliyle pekiþtirmiþ oluyor...
Ne var ki, iþ, burada bitmiyor. Çünkü, Amerikan Enerji Bakanlýðý'nýn Hazar havzasýna iliþkin tahminlerinin geçerliliði ve gerçekliðine karþý tezler ortaya atýlmaya baþlandý.
Örneðin, hayli itibarlý International Institute for Strategic Studies (Uluslararasý Stratejik Etüdler Enstitüsü), yýllýk araþtýrmasý "Strategic Survey"de Amerikan Enerji Bakanlýðý'nýn tahminlerinin "spekülasyondan pek ileri gitmediði"ni öne sürerek, "Kýsacasý, Hazar enerjisi birçok siyasi tahlilin ifade ettiðinden çok daha az önemli. (Amerikan Enerji Bakanlýðý) tahminlerine göre, söz konusu bölge, toplam dünya rezervlerinin yüzde 16'sýný kapsýyor; oysa gerçek rakam, bunun yüzde 3 dolayýnda olduðu" görüþünü dile getiriyor...
Time dergisinin bir önceki sayýsýnda kapak konusu, Hazar petrollerine ayrýlmýþtý. Time, bir uluslararasý petrol uzmanýnýn þu sözlerini aktarýyor: "Þu sýrada en zor þey, Hazar havzasýna iliþkin bir perspektif sahibi olmak. OPEC dýþý bir kaynak olarak önemli ve Batýlý þirketlere açýk. Ancak, ne Basra Körfezi ve ne de hatta Kuzey Denizi petrollerine alternatif deðil"...
Eðer, bu argümanlar geçerliyse ve Hazar Havzasý'ný rezervler itibarýyla Kuveyt ve Ýran'ýn önünde, Suudi Arabistan'ýn ardýndan ikinci sýrada gören Amerikan Enerji Bakanlýðý'nýn tahminleri abartýlýysa, yakýn vâdede çok þey deðiþir.
Ne gibi?
Þöyle: Petrol þirketleri 4.5 milyar dolar olarak maliyeti çýkarýlan Bakž-Ceyhan'a katkýda bulunmaya zaten yanaþmýyorlar. Türkmenistan ile Bakž arasýnda deniz altýndan döþenmesi istenen (bu da Amerikan-Türk plâný) boru hattýnýn maliyeti de birkaç milyar dolarý bulacak. Petrol þirketleri buna da katkýda bulunmakta isteksiz. Bu durumda, Türkiye'nin çok üzerinde durduðu "stratejik hat"týn finansmaný Amerikan hükümetince saðlanmak durumunda.
Amerika, uluslararasý pazarlara ancak 2005-2010 yýllarý arasýnda sevkedilebilmesi söz konusu Hazar petrollerine ait rezervlerin sanýldýðýndan daha düþük olduðuna, dolayýsýyla "gerçek stratejik deðer"inin de, bugünkü algýlamaya oranla daha az bulunduðuna hükmederse, tüm siyasi pozisyonunu deðiþtirebilir.
O takdirde Türkiye açýsýndan durum ne olur?
Ýyi olur. Türkiye, belki, önemli bir "stratejik koz"dan mahrum kalýr ama en önemli "stratejik koz"a, "sivil-demokratik sistem"e sahip bulunmaktan baþka çaresi kalmaz. Baþka deyimle; halk iradesine dayalý, çoðulcu-demokratik sistemden sapmasý için uluslararasý dayanaðý kalmaz.
Zira, Amerika, Hazar havzasýna iliþkin "stratejik algýlamasý"ný deðiþtirdiði takdirde, Türkiye'ye, -demokrasi ihlallerine gözlerini kapamayý çýkarýna uygun görerek- Suudi Arabistan muamelesi yapmaya mecbur kalmaz...