kapat

ÇARŞAMBA 01 TEMMUZ 1998

Hıncal Uluç (e-posta:uluch@sabah.com.tr )

Adı "Ak"tı.. Aklandı..

Adı Ak'tı aslında.. Ama tam dört yıldır karalar içindeydi.. Sonunda aklandı.. Pazar günü öğleden sonra..

Fransa kaptanı Blanc'tan söz ediyorum.. Blanc, ak demek Fransızca'da.. Beyaz..

Ama karalar içindeydi Blanc dört yıldır.. Hem de nasıl karalar..

1994 Dünya Kupası elemelerinin son maçını oynuyordu Fransa.. Kendi sahasında.. Paris'te.. Ünlü Prensler Parkı Stadı'nda.. Parc de Prince.. Bir beraberlik yetecekti Fransa'ya Amerika yolunun açılması için.. Zaten aksini de düşünen yoktu..

Maçın normal süresi bitmişti. Uzatmalar oynanıyordu. Fransa bir korner kazanınca, tribündekiler yerlerinde rahat bir nefes aldılar.. Belki hakem bu korneri de attırmayacaktı.. Oyuna iki saniye önce girmiş Fransız futbolcusu kale arkası tribünlerine yollasa topu, belki geri de gelmeyecekti.

Ondan sonra olanları, Fransızlar hala dehşet içinde hatırlarlar..

Genç futbolcu topa tüm gücü ile vurdu. Top kale önünde yığılan kalabalığın çok üzerinden geçti, öbür korner noktasına doğru uçtu.. 2 numaralı Bulgar beki, hızla bomboş topa koştu. Yakaladı ve aynı hızla ileriye sağ açığına vurdu. Orada o zamanların en gözde ve en formda Bulgar futbolcusu Emil Kostadinov vardı.. Kosta, topu yakaladı ve şimşek gibi Fransız 18'ine yaklaştı.. Fransa'nın korner atması ile Bulgaristan'ın gol pozisyonuna yaklaşması arasında beş saniye yoktu.

Fransız seyirciler dehşet içinde gözlerini yumdular adeta. Kosta ile kale arasında bir tek Fransız savunma oyuncusu vardı.. Bir tek stoper.. Maçın kaderini değiştirebilecek tek adam.. Ama başaramadı.. Kosta ona da bastı çalımı ve topu şimşek gibi şutla ağlara taktı. Hakemin gol düdüğü, bitiş düdüğü ile birleşirken, Parc des Prince'de tam bir ölüm sessizliği vardı.

Kostadinov'u durduramayan ve Fransa'nın Dünya Kupası'ndan elenmesine sebep olan stoper, maçın hemen ardından futbolu bıraktığını açıkladı.. Daha 28 yaşındaydı.

1998 Fransa'sının hocası Aime Jaquet genç adamı buldu.. Günlerce dil döktü.. "Sen daha işe yararsın" dedi ve ikna etti. Onu futbola döndürmekle kalmadı. Takımına kaptan da yaptı..

Genç stoperin adı Blanc'dı.. Paraguay önündeki "Altın Gol"ü ile Fransa'yı yaşama döndüren, forvetlerin yapamadığını yapan, takımını elenmekten kurtaran, çeyrek finale taşıyan Blanc..

Maçtan sonra "Fransız toplumuna borcumu nihayet ödedim" diyen Blanc..

Madonna'nın uğuru!..

Paraguay Kalecisi Chilavert'e televizyonda dikkat etmişsinizdir. Her maç ve devre öncesi, büyük bir madalyonu öpüyor ve kale direğinin dibine koyuyordu.

Bu uğur Fransa maçına kadar hep tuttu.. Meraklı gazeteciler madalyona yakından baktılar ve tespit ettiler.. Bu Lourdes Madonnasıydı..

Yani Lourdes harabelerinde bulunan Madonna kabartmasından yapılmış madalyon..

Madonna dediysek, bizim ünlü şarkıcı değil tabii.. Hristiyanlar'ın kutsal Madonnası..

Kutsal Madonna, Fransa maçında Chilavert'e uğur getirmedi..

Neden..

Paraguay'ın renkli kalecisi, Lourdes'un Fransa'da olduğuna dikkat etmemişti..

Fransa Madonnası sahaya konduğunda, Fransa'ya karşı olacak değildi ya..

Günün Sözü

"Küçük takımlara da fırsat doğsun diye FİFA'nın Dünya Kupası finallerini, 32 takıma çıkarmasını anlıyorum.. Ama Allah için söyleyin, bunun Dünya Kupası'na ne faydası var.."

Franz (Kayzer) Beckenbauer

Fransa 98'in en iyileri..

Nijerya- Danimarka maçını bekliyoruz Mustafa Hoca ile tribünde..

"Hocam" dedim.. Birinci turun tamamını izledin.. Çıplak gözle ya da televizyondan.. Şimdi şurada bir lamba bulsak, içinden FİFA cini çıksa ve sana dese ki "Hocam burdan üç futbolcu seç. Hemen senin olacak. Türk milli takımında oynatırsın.."

Hoca bir an düşünürken ekledim:

"Buranın en iyi üç futbolcusu değil.. Senin işine en çok yarayacak üç futbolcuyu seçeceksin.."

Hoca üç ismi sıraladı:

"Birincisi Arjantin'in hücuma dönük orta saha adamı Juan Veron.. Ötekisi Danimarkalı genç sol kanat hücumcusu Brian Laudrup.. Üçüncüsü Hollanda'nın sağ kanat hücumcusu Overmars.."

"Üç forvetle oynamayı düşünüyorsun yani" dedim.. "İyi üç forvetle oynayan bir takımı, şu gördüğün Dünya Kupası'nda hiçbir takım durduramaz.."

Hocanın niyetini anladım.. İleriye Hakan'ın iki yanına Overmars ve Laudrup'u koyup, Veron'a da oyunu kurdurmayı düşünüyordu..

Ondan da başkası beklenmezdi zaten.. Ondan.. Yani hücum futbolunu Türkiye'ye getiren adamdan..

Oysa ben Paraguay Kalecisi Chilavert'i alırdım mutlak.. Müthiş kişilikli, kendine müthiş güvenen, tüm takımı otorite ile yöneten, kalesini en iyi şekilde korurken, gereğinde hücuma katılmaktan korkmayan ve Hagi gibi frikik atan bir kaleci, hem takıma güç, hem tribünlere inanç ve keyif verirdi.

Bu arada..

Burada Vive le Football- Yaşa Futbol adı altında bir bilgisayar endeksi var.. Oynayan her futbolcunun topla her buluşmasını artı ya da eksi puanla değerlendirip oyunculara not veriyor.

Bu endeks, ilk yarının karmasını istatistiksel olarak yaptı. Üç maçta toplam en az 160 dakika oynamış olmak ve en az bir maçın tamamında takımda yer almış olmak kaydı ile yapılan değerlendirme sonunda, Yaşa Futbol Karması 4-4-2 düzeni ile şöyle:

Mondragon (Kolombiya)- Desally (Fransa), Thuram (Fransa), Lizazu (Fransa), Mihajloviç (Yugoslavya) - Overmars (Hollanda), R. de Boer (Hollanda), Lizarazu (Fransa), Veron (Arjantin)- Scholes (İngiltere), İlie (Romanya)

Lanetli İssa!..

Televizyon kameralarının, kulağında bir ses alıcı cihazı ile yakaladığı Güney Afrikalı İssa turnuvanın en talihsiz oyuncusu seçildi.

Fransa maçında kendi kalesine iki gol attı. İkincisi daha sonra şutu atan Henry hesabına geçirildi.

Danimarka maçında sarı kart gördü. Suudi Arabistan maçında (Kulaklık bu maçta vardı), iki penaltıya sebeb oldu.

Sakar futbolcuya kulaklığı antrenörü takmış olmalıydı, zamanında uyarmak için Ama olmadı. İki penaltı, Güney Afrika'nın galibiyetini önledi. Bu arada birşey daha ortaya çıktı. FİFA kurallarında bu tür mini kulaklıklar için hiç bir önlem yoktu. Şimdi ya moda olur, antrenörler kritik oyunculara dışardan talimat vermek için kulaklık takarlar ya da FİFA uyanır ve yasaklar..

Unutmadan İssa'nın takıma seçilmesinin Güney Afrika'da büyük olaylara sebep olduğunu da söyleyelim.

Bir defa beyaz.. İkincisi Güney Afrikalı değil Fransız.. Yani kuşaklar boyu orada yaşayan beyazlardan da değil.. Bu yüzden fanatik Kara Afrika Birliği, sert gösterilerle protesto etmişler İssa'nın seçilmesini..

Ama ne bu gösteriler, ne de Dünya Kupası'nın en kötü oyuncusu seçilmesi, İssa'yı yıldırmış değil..

"Ben hayatımdam memnunum.. Devam edeceğim" diyor..

Keyif onun değil mi?..


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr