kapat

ÇARŞAMBA 01 TEMMUZ 1998

Hasan Cemal (e-posta:hcemal@sabah.com.tr )

Holbrooke'un intikamı mı?

Oslo

Norveç'in başkentinden Kıbrıs yazısı!.. Evet öyle. Oslo'ya Kıbrıs'la ilgili bir toplantıyı gazeteci olarak izlemek üzere geldim. Toplantının başını Richard Holbrooke çekiyor. ABD Başkanı Clinton'ın iç kabinesinde yer alan süper-diplomat...

Holbrooke düne kadar Clinton'ın Kıbrıs özel temsilcisiydi. Şimdi ABD Başkanı tarafından çok daha önemli bir göreve, ABD'nin Birleşmiş Milletler nezdindeki temsilciliğine atanmış durumda. Bu yeni göreviyle Clinton yönetiminin de tabii bir üyesi oldu.

Oslo toplantısına gelince...

Kıbrıs Türk ve Rum, Türk ve Yunan işadamlarını bir araya getiren bir toplantı bu. Diplomasi dilinde insani temaslar diye anılıyor buna benzer toplantılar. Holbrooke'un başını çektiği bu buluşmanın ilkini de geçen yıl Kasım ayında Brüksel'de izlemiştim.

Ama bir şey çıkmamıştı.

Bu defa ne çıkar?

ABD ilk defa...

Bu gibi toplantılardan beklenen nedir, daha çok Rumlar'a mı yarıyor bu toplantılar gibi soruları şimdilik geçiyorum. Şunu belirtmekte yarar var: Bu toplantıdan da bir şey çıkmaz.

Yine laf öğütülecek!

Ayrıca bu kez bir eksik var: Kıbrıs Türk işadamları -sanıyorum bir kişi hariç- toplantıya katılmıyor. Bu durum Holbrooke'u rahatsız ediyor olsa da, Kıbrıs Türk tarafının ve Ankara'nın daha sonraki yazılarımda değineceğim bazı haklı gerekçeleri var.

Ancak bu gerekçeler bir şeyi önlemeyecek. Yunan ve Rum propagandası gene işleyecek: "Gördünüz mü, Türk tarafı insani temasları bile engelliyor" diye. Türkiye yine "uzlaşmaz, oyunbozan taraf" olarak gösterilecek.

Diyebilirsiniz ki bunda yeni bir şey yok.

Oysa var.

Bir açıdan:

Artık ABD de Türkiye'yi Kıbrıs konusunda açıktan karşısına almaya başladı. Uluslararası toplulukta artık bize eskisi gibi yardımcı olmayacağına dair işaretler vermeye başladı.

Bir başka deyişle:

Türkiye'ye karşı Washington'un kol bükme niyetlerini açığa vuran bazı ipuçları dikkati çekiyor diplomasi sahnesinde...

BM kararı...

Bunun ilk örneği önceki gün New York'ta ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden Kıbrıs'la ilgili olarak geçen kararlar, fazla dışarı vurulmak istenmiyor, ama Ankara'yı fena halde rahatsız etti. Herhalde Rum ve Yunan tarafını da o ölçüde mutlu kıldı.

Özetle:

(1) BM Güvenlik Konseyi, Türk tarafının Kıbrıs'ta yeniden masaya oturmak için öne sürmüş olduğu koşulları reddetti. Bunlardan biri, KKTC'nin önce devlet olarak tanınması ya da iki tarafın "eşit siyasal varlık" olarak görüşme masasına oturmalarıydı. Bir diğer koşul da Avrupa Birliği'nin Kıbrıs Rum yönetimiyle başlatmış olduğu tam üyelik müzakerelerinin en azından askıya alınmasıydı.

(2) BM Güvenlik Konseyi, Türk tarafının bakış açısını dışlayan, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ı eleştiren bu olumsuz kararını alırken, ABD de uzun yıllardır ilk defa Türkiye'ye yardımcı olmaktan bilinçli olarak kaçındı. Hatta bundan sonra Türk tarafını karşısına alma yolunda adımlar atabileceğinin işaretlerini verdi.

Niye?

Hayal kırıklığı...

ABD'nin bu tutumunu, Balgat'taki Dışişleri koridorlarında Holbrooke'un intikamı diye niteleyenler var. Üst düzeyde bir Dışişleri yetkilisi dünkü telefon sohbetimizde şöyde dedi:

"Holbrooke Kıbrıs'ta bizden istediğini alamayınca ufak bir kazık attı. Güvenlik Konseyi'nin bu kararı bir bakıma Başkan Clinton'ın özel temsilcisinin uğradığı hayal kırıklığından kaynaklanıyor."

Ne istemişti Holbrooke?

Türk tarafının önkoşul öne sürmeden masaya oturmasını... Ve Brüksel, Oslo benzeri toplantılara da taş koymamasını...

Holbrooke elde edemedi bunları.

Gerçekte bunun altında asıl neyin yattığı biliniyor: Avrupa Birliği'nin Lüksemburg Zirvesi'nde aldığı o felaket kararlar... Yani AB'nin Türkiye'yi dışlarken, aynı zamanda Rum yönetimiyle tam üyelik müzakerelerini başlatması...

Şimdi ne olacak?

Dışişleri'nden konuyla ilgili üst düzeyde bir yetkili dün sabah şunları söyledi:

"ABD'nin bu olayda biraz ölçü dışına çıkıp Türkiye'yi karşısına almış olduğu bir vakıa. Uzun yıllardır ilk defa oluyor bu. Ama bundan dolayı Amerika'yla selam sabah kesilir diye bir şey yok. Bu, onların da bizim de işimize gelmez."

Barış adına...

Aynı yetkili ekledi:

"Böyle çok karar gördük. Bu da bilgisayar çöplüğündeki yerini alır. Ama önemli olan şu: Kıbrıs'ta işler daha zora girebilir. Sırf Türk tarafını, Türkiye'yi sıkıştırmak için bu yola girilmesi, geri teper. BM Güvenlik Konseyi'nin kararı, Kıbrıs'la ilgili olarak hem BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet görevini, hem de ABD'nin girişimlerini olumsuz yönde etkileyecek. Rum tarafına istediği her şeyi daha baştan veren tavırlar doğru değil. Daha beter şımarır, katılaşırlar."

Kısacası:

Barış adına Doğu Akdeniz ve Ege'de iyi şeylerden söz etmek mümkün değil. Sohbaharda suların daha ısınacağı günlere doğru yol alıyoruz. Birçok soru işareti var uçuşuyor kulislerde...

İki gün Oslo'dan bu konuları yazmaya çalışacağım.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr